III

34 4 0
                                    

"Tatlım, neler döndürdüğünü biliyorum." diyen Rümeysa'yı göz ucuyla yoklamak için, yüzüme tebessüm dağıtıp olduğum yerde yayıldım.

Tırnaklarıma göz atarken, "Ne döndürüyormuşum, güzelim?" diye sordum, müthiş umursamaz bir ses tonuyla. Başımı kaldırmadan göz ucuyla ona bakadurdum.

Önümdeki masanın üstüne oturdu. Bacak bacak üstüne attığında eteği bacaklarının üstünde katlandı. Usulca bana doğru eğildiğinde gülümsemesi daha da büyüdü. Mavi gözleriyle ışıl ışıl, dikkatlice gözlerimin içine bakarken, kumral saçları floresan lambanın altında sarıya çalıyordu, sıkı bir at kuyruğu modelinde, kırmızı bir kurdeleyle tutturulmuştu. Yüzüne dağılan çiller iyice seçiliyordu. Dolgun dudakları iki yana uzanmış, yanaklarında gamzeler belirmişti. Kusursuz bir kızdı. Kadınların ortalamasına göre oldukça uzun bir boyu vardı, ideal güzellik algısının tanım anlamı gibiydi. Pencereden yana baktığında, "Doğum günümü unutmuş numarası mı bu?" diye sordu, alay eder bir fısıltıyla.

Derin nefes al. Hiçbir şey bildiği yok.

"Doğum günü mü?" diye sordum gülümseyerek. Afallamıştım. Ancak belli edemezdim bunu ona. "Kimin, senin mi?"

Hâlâ yüzünde tebessüm kırıntısı varken kaşlarını çattı. "Sadece," dedi, önüne eğilmeyi kesip dik durduğunda kollarını göğsünde bağladı ve bana baktı. "Şaka yapıyorsun, değil mi?"

Dudaklarımı birbirine bastırdığımda bir süre sessiz kaldım. Göz devirip güldüğümde, "Sürprizi mahvettin kızım ya." diye söylendim, alayla.

"Ne, sürprizi?" diye sordu ve olduğu yerde yayıldı.

Ayağa kalkmak için davranırken telefonumu masanın üstünden aldım ve cebime indirdim. "Sürpriz işte. Sevgilinle bir şeyler planlıyorduk." Artık ayaktaydım. İmalı bir şekilde konuşmamı sürdürdüm: "Senin için gerçek bir sürpriz olacak gibi."

Gözleri belerdi ve otuz iki diş gülümsediğinde sıranın yanından çekilip birkaç adım uzaklaştım ondan, onun ise sırtı bana dönük bir biçimde omzunun üstünden bana bakmaya başladı. Bir eliyle masanın üstünde dengesini sağlayabilmek için, masanın kenarından tutunuyordu. "Bir parti mi yoksa? Yoksa... Daha iyisi mi?"

Kıkırdadım. "Ben kimim bu sosyetede, Rümeysa?"

Biraz düşündükten sonra emin olamayarak, "Küçük Bey?" diye cevapladı sorumu.

"Doğru bildin. Ve ben, arkadaşlarım için ne yaparım, Rümeysa?" Kapıya yürüdüm.

"Ne?" diye sordu, neşelice.

"En iyisini." derken bakışlarımı kıstım. "Ve senin için hazırladığım sürpriz de en iyisi olacak. Unutamayacağın bir on sekiz girişi olacak."

Masadan atladı ve koşarak bana doğru geldiğinde sıkıca sarıldı. "İnanamıyorum! Seni çok seviyorum!"

Onu omuzlarından tuttum ve kendimden uzaklaştırdım ancak omuzlarını bırakmadım. "Rümeysa," dedim gülümsememi soldurup. Onunki de solduğunda gözlerinden bir ışık süzmesi gelip geçti sanki. Gözleri, kötü bir haber mi vereceksin bana, diye fısıldıyordu adeta. Ancak bu yaptığımın bir şaka olduğunu kanıtlayan bir ses tonu ve neşe takınarak, "Çok eğleneceğiz!" dedim ve ben de ona sarıldım. Siz yıkıldığınızda, ben ayakta sizi izleyeceğim.

İçimden, artık geceleri görmeniz gereken yeni bir kâbusunuz olacak. Çünkü Küçük Bey, arkadaşları için her zaman en iyisini yapar, diye geçirdim, yüzümde müthiş bir zafer mutluluğu belirdi.

derinliklerden | bxb.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin