⅖| but my mind is tangled between your little flaws

121 16 114
                                    

Mingi çoğu zaman aldığı ani kararların pişmanlığını yaşardı. Bu yüzden her şeyi planlar ve o planın dışına çıkmamaya çalışırdı. Evet, çalışırdı. Çünkü işler asla onun istediği gibi gitmezdi. Yine de elinde bir planın olması bir akıntının seni rastgele sürüklemesinden daha iyiydi. En azından güven veriyordu ancak son günlerde hayatına son derece güçlü bir akıntı giriş yapmıştı.

İsmi Jeong Yunho olan bir akıntı.

Tamam belki oyunu başlatan kendisiydi ama bir şeyler tersti işte. Yanında oturan çocuğun kendisine hissettirdiği şeyler adeta yasaklıydı, o kadife sesiyle radyoda çalan şarkıya eşlik ederken kalbiyle oynuyordu. Haberi yoktu.

"Yeos, sesinin güzel olduğunu ballandıra ballandıra anlattığında hep abarttığını düşünürdüm. Canlı dinleyince ise az bile söylemiş diyorum."

Yunho birkaç saniye yanında oturan adama göz attı ama kızılın bakışları camdan dışarı odaklıydı aslında Yunho bu yüzden şanslı sayılırdı. Direksiyonu tek eli ile kullandığında bile bir ton söylenen Mingi bakışlarını yoldan kaçırdığını görse herhalde kendisini öldürürdü.

"Ah, şu çocuk! Beni övmeden duramıyor değil mi?"

Yunho olayı biraz kendisinden uzaklaştırmak istemişti çünkü kızılın söylediklerini düşünürse haddi olmayan hayallere dalardı.

"Haksız sayılmaz sanki ne dersin?" diye düşündüklerini üstü kapalı itiraf etti Mingi. Aslında bunları planın bir parçası olduğu için değil, içinden geldiği için söylüyordu ama o an bunun farkında değildi.

Diğer yanda ise sarışın, işi sözcüklerle ilgili olan birinin sözlerine kanmaması gerektiğini biliyordu ama kızıl ile ilgili her şey fazla doğru hissettiriyordu, bu yüzden aklındaki kuruntuları görmezden geliyordu.

"Burası senin gözüne girmek için kendimle hava atmam gereken kısım mı?" diye sordu yüzündeki gülümsemeyle. Sonuçta bu aracın içinde çapkınlığı ile nam salan kişi kendisiydi. Bunu kızıla kaptıramazdı.

Mingi ilk önce kocaman bir kahkaha atmış, ardından yüzünden silinmeyen gülümsemesi ile başını iki yana sallayarak, "Emin ol, ihtiyacın yok." demişti. Yunho'nun yanında kendisini fazla rahat hissediyordu.

but i just can't wait for love to destroy us

O an radyodan yankılanan sözlerle Yunho'nun aklına binlerce kötü düşünce doluşmuştu. Her şey fazla iyi gidiyordu ve bu imkansızdı. O anları tekrar yaşamak istemiyordu. Mingi sonsuza kadar yanında, ruhunda kalsın istiyordu.

"Kızıl." dedi saklama gereği bile duymadığı endişeli bir tonla.

Mingi birden ağırlaşan havayı fark etse de bozuntuya vermeden sadece hmlamıştı. Üstelik sarışının kendisine seslenme şekli de garip bir şekilde hoşuna gitmişti. Yunho birinin kalbiyle nasıl oynaması gerektiğini gerçekten iyi biliyordu.

"Umarım bu söylediklerini unutmazsın."

Mingi'nin gerçekliğe döndüğü nokta burasıydı. Şu an neden burada olduğunu hatırlamıştı. Yine de aklındaki şeytanları bir köşeye itti. Bu akşam onları düşünmek istemiyordu.

"Sarışın," dedi diğerini kendi silahıyla vurarak. "unutmam." Ardından az önceki konuyu dağıtmak adına soru sordu. "Seninle bir gün stüdyoya gelebilir miyim? Hep nasıl bir yer olduğunu merak etmişimdir."

Yunho orman yoluna dönerken kızılı ilk önce beden diliyle ardından sözlü bir şekilde onaylamıştı.

"Yarın öğleden sonra uğrayacağım, eğer müsaitsen gelebilirsin."

blindingly obvious ↬ yungiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin