Sevdiği adamın kollarında, evindeymiş hissinin vermiş olduğu o adını koyamadığı tarifsiz his ile derin ama rahatlatıcı bir nefes çekti içine. Günlerdir bu evde yaşanan gereksiz gergin anlardan sonra şöyle sessiz ve huzurlu saatlere hasret kalmıştı.
Bilinmez kaçıncı dakikasındadır filmi izlemeyi bırakalı çok olmuştu çünkü izleyecek çok daha ilgi çekici bir şeyi zaten vardı nazarında.
"Biraz daha beni izlemeye devam edersen sapık var diye bağırmaya başlayacağım haberin olsun." yalandan bir şikayet ile nazlana nazlana homurdanan genç adam yerinde huzursuzca kıpırdandı.
"Sonra laf söylüyorsun beraber hiçbir şey yapmıyoruz diye. E yapıyoruz onu da izlemiyorsun, gerçi senle ne zaman adam akıllı film izlendi ki ." ağzından hızla dökülen bu rahatsız edici kelimelerin ne kadar can sıkıcı olabileceğini hiç düşünmemişti. Gerçi karşısındaki kadına karşı hiç bir zaman nazik olmaya çalışmamıştı aslında.
"Ne olmuş sanki birazcık sevgilimi izlediysem? Hem bu tarz vurdulu kırdılı şeyleri sevmediğimi biliyorsun ben de senden daha iyi izleyecek başka bir şey göremiyorum." ellerini sevgilisinin yeni bitmiş sakallarında yavaşça gezdirdi. Her zaman tenine değen yeni çıkmış sakalın ellerini, yanaklarını gıdıklaması çok hoşuna giderdi.
"İki dakika film izleyeceğiz şurada ağız tadıyla izletmiyorsun Tunar of, sıkıştım yana kay ayrıca ne olduysa bu gece de bu koltuğa sığamadık. "Huzursuzca yerinden kalkmaya yeltenen genç adam hızla sehpanın üzerinden kumandayı alarak televizyonu kapattı.
"Ne oldu şimdi Bora, tamam gel rahatsız etmeyeceğim söz veriyorum." almış olduğu sert ve saçma tepkinin ardından afallayan genç kadın boş bir suçluluk hissi ile hemen ardından ayaklandı.
"Bırak Allah'ını seversen Tunar ya zaten nöbetten nöbete koşuyoruz şurada iki dinleneceğiz onun da içine ediyorsun." Karşı koltuğa fırlatılan kumandanın ardından iyice gerilen atmosfer elle tutulur bir gerçeklikteydi.
"Bora tamam rahatsız etmeyeceğim diyorum anlamıyor mus-" genç kadının sözlerini yarıda kesen şey koşar adım kendini lavaboya atması olmuştu. Midesinde olan biteni hunharca öğürerek dışarı çıkartan genç kadın titreyen dizlerinin üzerine çökerek sakinleşmeye çalıştı. Kusmak her zaman onun için bir işkence gibiydi.
"İyi misin?" lavabonun kapısından bir adım içeri dahi girmeden, uzak bir merakla sorulan bu soru henüz yeni kasılmış olan mideye küçük küçük kramplar girmesine neden olmuştu.
"Havlu-" diyebildi sadece. Sanki ağzını bir kez daha açsa tekrar dışarı infilak edebilecek gibi duran şeyleri ardından derin bir nefes alarak içeride tutmaya çalıştı.
"Tutturdun tatlı da tatlı diye. Nefes almadan yedin zaten hepsini. Çöp midelik yapmadan önce bir kere daha düşünürsün artık ben yatıyorum." musluğun yanında duran havluyu alıp genç kadının suratına fırlatırcasına attıktan sonra arkasını dönerek merdivenlere doğru yöneldi. Belli ki bu gece de son zamanlardaki geceler gibi tatsız ve hüsran bir sonla bitecekti.
Sakinleşmeye çalıştı. O bir doktordu ve en iyi telkini kendi kendine verebilirdi. Kusmuş olmak el ayak titretecek, baş döndürecek kadar kötü bir şey olmamalıydı. Bu gün canı çok istediği için yediği o sütlü tatlıda bir sorun olmuş olmalıydı ve bu herkesin her an başına gelebilirdi. Zaten günlerdir bulanan midesi illaki patlak verecekti. Kusma dışında zehirlenme emarelerini göstermediğini kendine inandırdıktan sonra titreyen bacaklarına yaslanarak usulca ayağa kalktı. Ayrıca şu an kusmuş olmasından çok bu lavabodan tek başına çıkacak olmak canını asıl sıkan şeydi. Bu denli kötü hissetmesinin yanında bir de hakaret işitmişti, şimdi de o hakaret işittiği adamın yanına kıvrılıp uyumalıydı.
Titrek adımlarla küçük banyoda lavaboya doğru yöneldi ve suyu açarak sanki bacaklarını taklit edercesine titreyen ellerine doldurup suratına çarptı. Yanan gözlerini açarak aynada ki yansımasına baktı. Buğulu aynadan yansıyan çökmüş göz altları dikkatini çekerken bu kadar sık nöbete kalmayı bırakması gerektiğini kendine hatırlattı. Ancak ya çok fazla çalışacaktı ya da düşünmekten kafayı sıyıracaktı.
Çalışması gerekiyordu çünkü hem hayalindeki düğününü gerçekleştirmek için çok paraya ihtiyacı vardı hem de son zamanlarda sevdiği adam ile arasındaki sorunları çözebilmek adına olması gereken bir mesafe varmış gibi hissediyordu.
Banyoyu terk edip mutfağa doğru yöneldi. Aklını kurcalayan o kadar çok şey vardı ki bir de yetmezmiş gibi bozulan sinirleri yüzünden kasılan midesi kendini ifade etmeye çalışmasını engelliyordu. Son zamanlarda ilişkilerinde yaşanan bu huzursuzluk midesini de zorluyordu çelikten olan sinirlerini de. Bora ne dese büzülmeye hazır olan dudakları göz yaşları ile iş birliği içindeydi sanki.
Dolaptan çıkarttığı sürahiye bir bardak su doldurarak küçük mutfaklarında, küçük tezgaha yaslanarak onu yudumladı.
Neydi bu gerginliğin sebebi, Bora'ya neler oluyordu? Ne söylese, ne yapsa gözüne batacak bir sebep çıkartır olmuştu sanki. Eskiden yaptıkları ne varsa artık yapamaz olmuşlardı. Senelerdir yoldaş olduğu adama artık yük oluyormuş gibi hissediyordu.
Bora son zamanlarda can sıkan, huysuz, kaostan beslenen bir adam haline dönüşmüştü. Belki de tıbbın açıklayamadığı bir erkek menapozu yaşıyordu kim bilir? Aklına gelen fikir ile gülümsedi ve bardağın dibinde kalan suyu dikerek yaslandığı tezgaha geri koydu.
Kendi kendine eğlenmesini yarıda kesen şey sanki kafasına balyozla vurulmuş gibi onu sendeletti. Önce elini karnına götürdü ve sonra tarihi hatırladı. Günlerdir bulanan midesi sütlü tatlı yüzünden onu kusturmamıştı veya son zamanlardaki duygusallığı Bora onun zaafı olduğu için değildi. Aldığını hissettiği kiloları, çöken göz altları, yerli yersiz dönen başı...
Aklında uçuşan onca şey sanki yapboz parçaları gibi birleşip suratına tokat gibi çarptı. Kulaklarında aniden başlayan bu çınlama ve ayak parmaklarından başlayarak alev alev yanan vücudu titremeye başlamıştı. Aynı şiddetle geri hiddetlenen midesi onu tekrar lavaboya sürüklerken hızla açılıp duvara vuran kapı evdeki dünden barut sevgiliyi çoktan uyandırmıştı.
"Ya kalk hastaneye gidelim mideni mi yıkayacaklar ne yapacaklarsa yapsınlar uyutmayacaksın çünkü!" kapıda öfkeyle duran genç adam sanki nefret ettiği bir şeye bakıyormuş gibi titreyerek ağlayan kadına karşı suratını buruşturdu.
"O kadar dedim sana yavaş ye diye. Görmemiş gibi yedin bozuk şeyi zehirlendin tabi" küçük bir çocuğu azarlarcasına sarf ettiği bu cümleler sanki duvardan sekip ona geri dönüyor gibiydi. Genç kadın yere çökmüş ve ağlamaya devam ediyordu. İçinde olan insanlık duygusundan mıdır yoksa korkudan mı bilinmez Bora eğilerek Tunar'a yaklaştı.
"Bana baksana bir sen." beyaz ve soğuk suratında gezinen parmağı hissederek irkilen kadın geri doğru sendeledi.
"Zehirlenmedim Bora, ben hamileyim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yasak
RomanceOnlar birbirlerine yasaktı ... "Bunu yapmamamız lazım." genç kadın ellerini kenetlediği elleri daha sıkı tutarken sarf etti bu sözleri . Daha yeşil pırıltıları kuzguni siyahlara ilk değdiği anda anlamıştı aslında onun kendine yasak olduğunu. Ama in...