Aşk ve acısı
Aşk acısı...
Adı başkasıyla geçince vücudünda garip bir titreme geçer. Ağlamak istersin ama o an güçsüzlük olarak görüp içinde tutarsın sonra bulduğun ilk boşlukta haykırırcasına içini dökerisin.
Aşk içini öyle çok doldururki acısı sanki vücudundan bir parça koparır gibi ağır olur. Ruhunda çatlaklıklar oluşturur aşk. Sonra o çatlaklardan içine sızar ve seni tamamen ele geçirir. Birbirinizden vazgeçtiğiniz zaman ise içeriden darbeler vurur çatlaklar artık koca bir oyuk olur. Yeri dolmayacak kocaman boşluklar bırakır aşk acısı.
Aşk güzel şeydir ama beraberinde getirdiği aşk acısı tarifsiz bir sızıdır.
Daha önce aşık olmuş muydum diye sorarlar insanlar hep kendilerine ? Aslında aşık olduğun kişi yüzden acı çekiyorsan sana bir şey yapmadığı halde bir başkasıyla adı geçiyorsa bile canın yanıyorsa aşktır. Aşk ve acısı birlikte gelirler. Önce güldürür sonra ağlatır. Önce iyileştirir sonra iyileştiği yerden paramparça eder.
Şuan adımızın yan yana olması bile imkansız olan o kişiye aşıktım. Ama bu karışıklıksız , imkansız tek taraflı komik bir aşk acısıydı sadece. Bazen ondan vazgeçsim geliyor ama yaşadığım sadece aşk acısı olmasına rağmen ruhumda boşluklar oluşturuyor. Bazen düşünüyorum acaba diyorum ben bu adama değilde bana yaşattığı aşk acısına mı aşıktım?
Aren ,kum tanesi.
Az önce yaptığım saçma sapan şeyin pişmanlığını içime gömerek önümdeki dosyaları düzeltiyordum. 25 belge ve içindeki belge sayısını sayamadığım 2 dosyanın hepsini İncelemiştim. Biraz yorucu bir işim var ama bu işi yapmayı seviyorum. Bu aralar bir balık kovalıyorum. Eğer olursa patronuma yani Aren'e anlatıp bombayı patlatmayı düşünüyorum.
Bugünki işlerimi bitirdiğime göre kafa dağıtma zamanı saat yeni 02.00 'dı. Sabaha çok var yani kafamı bir daha hiç toparlayamacak kadar dağıtabilirim. Ama büyük bir sorunum var ben burada müşteri değil çalışanım ve iş saatlerindeyim. sanırım toparlayacak kadar dağıtabilirim sadece.
Aşağı kata indim ve kendimi gürültüye bıraktım. Sessizliği sevmiyordum. Gürültü beni sakinleştiriyordu. Kafamdaki çoğu düşünceyi bastırıyordu. Yalnız hissetirmiyordu.
İçecek almak için Ural'a seslendim. " Benimkileri hazırla kanka" bende der gibi göz kırptı ve bir dakika içersinde alkollü içeceklerimi istediğim gibi hazırlayıp vermişti. Bu çocuk işinde gerçekten çok iyiydi. Onları alıp kendi kuytu köşeme geçip bardaktan yudumlar almaya başladım. Bu meret bana çabuk etki gösteriyordu o yüzden dağıtmak istesemde üst kata kendim çıkacak kadar ayık olmam gerekiyor. Bugün eve gitmekten vazgeçmistim zaten üst kata giyecek kıyafetlerimde vardı.
Ortada oynayan insanlara baktım sanırım biraz sosyaleşmem gerekiyordu. Gözlerimle ortayı taradım ama ortadan seçmedim. Tıpkı benim gibi köşesine çekilen adamı gözüme kestirdim. Gerçekten harikaydı. Çizmek istesem kendim için sanırım böyle cizerdim. Aren aklıma geldi onun hep benim için yaratıldığını düşünüyordum. Ellerimiz yan yana yürürken bile birleşir gibi olduğunda harika bir uyum sergiliyordu. Aren' in hiç bir zaman umrunda olmamıştım. Ben Aren için kum tanesine milyonlarca uzakta olan dolunayım. Akaydım ben ,bir kez daha akay olduğum için nefret ettim.
Sinirlenmiştim ,aren'e mi yoksa kendime mi anlamadım ama şuan tüm sinirimi karşında muazzam şekilde duran heykelden çıkaracaktım.
Arkadan masasına yaklaştım elimi bardağına uzatım ve işte bana doğru döndü. Gözleri siyahtı uzaktan anlamamıştım. Sorgular gibi baktı. Umursamayıp bardaktaki alkolden bir yudum aldım. Masaya bardağı bırakıp kollarımi onun gibi yasladım. Bardağı bu sefer o almıştı dudaklarına götürdü bana bakmadan bir yudum aldı sonra bir tane daha...
Dolgun dudaklarının ıslanışı , ademelasinin oynayışı...
bir film anında gibi sakince akıyordu her şey. Bardağı bıraktığı gibi ben aldım. baba döndü gözlerinin içine gözlerimi değdirip dudaklarının buluştuğu yerden buluşturdum dudaklarımı bardağa. İstesem kalanı kafama dikip bitirebilirdim ama bıraktığımda ne yapacağını merak ediyordum. Bardağı bıraktım. Gözlerini bardağa dikti sonra çekip etrafa baktı tekrar. Gelen gideni yoktu sanırım. Bardakdaki alkol öylece durdu ne ben uzatım elimi ne o uzun süre bekledim etrafı izledim.
İnsanların nasıl her şeyi unuttur gibi dans edişlerini izledim. Mutlu sürat ifadelerine bakıp hayatlarının ne kadar rezalet gidebileceğini hayal ettim.
'eee' dedi birden ,irkildim. Boş bakışlarımı ona döndüm bana bakmıyordu "ne ee "
"Anlatmıyacak mısın? " Neyi anlatmam gerekiyordu. Yüzünde umursamaz tavrı varken hiç bir bok anlatmazdım zaten. "Bilmem " dedi. Bakışlarımı yine ortada dans eden insanlara döndürdüm. Biraz zaman geçti onun gibi " eee "dedim. Bu sefer bana bakan kişi oydu. Bakmadım ona aynı onun gibi umursamaz tavır sergiledim " anlatmıyacak mısın dedim? "
- neyi ? . Ne Yaptığımı anlamışti sanırım. "Bilmem " dedim tıpkı onun gibi. Sesli güldü. sesi bu gürültüde kayboldu. Yüzüne baktım hala izleri vardı o sesin komik gelmesi gerekmiyordu. Empati kurması gerekti.Sanırım bugün kafam yeterince dağınık haldeydi. Daha fazla uzatmayıp adama tek laf söylemeden yukarı doğru iki adım atarken adını sormadığım aklıma geldi. Arkamı dönüp bağırdım "Dolunay ben. "
-kaç kere daha adımın dolunay olmadığını akay olduğunu söylemem gerek sana?...Gülümsedim adını sormayacktım başını sağladığını gördüm Önüme dönüp yukarı yürüdüm. Değişik bir gece olmuştu hiç bir şey düşünmeden. Kafamın içindeki gürültü dışardaki sesi bastırmadan gözlerimi uykuya teslim etim.