"hadi , ne zaman kadar senin dinlenmeni bekleyeceği acaba?" derken aslından onun dinlenmesi benimde işime geliyordu. Ona karşı göstermesem de bende yorulmuştum. Dışarıda savaşırken ve onlar yokken büyümü de kullandığım için bu kadar çok antrenman yapmaya gerek duymuyordum. Ama şimdi burada, Chris beni ölümüne zorluyordu.
Soluklanmayı bir kenara bırakıp sopasıyla üzerime geldiğinde düşüncelerden sıyrılıp ellerimdeki küçük sopaları daha sıkı tutup derin bir nefes aldım. Sopayı sağ tarafımdan salladığında ona karşılık verdim. Yere eğilip ayaklarına doğru tekme salladıktan sonra ters takla atarak geriye çekildim. Attığım tekmeden dolayı düşmek üzereyken kendini toparlayıp ayağa kalktı. Kendini toparlamasına çok fazla izin vermeden tekrar üzerine atladım. Sert bir vuruş ile sağ elimdeki sopayı düşürmeme neden oldu. Sol elimdeki sopayı sağ elime alıp sol elimi yumruk yaptım. Savunmadan çıkıp yeniden saldırmak için gözlerine baktım. Sopasının sol tarafı ile saldırmak üzereydi. Ondan önce davranıp sopasına sağ taraftan vurdum.
Ona vurduğumda odak noktamı kaybetmiştim bir anda. Tenimin içinde bir yanma oluştuğunu hissetmeye başlamıştım. Hızla kendimi geri attım. Önce Michael'in bana ulaştığını düşündüm fakat o değildi. Chris, bana ne olduğunu anlamaya çalışmak için yanıma doğru geldiğini görünce elimi kaldırıp onu geriye savurmak için küçük bir sihir yaptım. Ama bu bende hiç güç bırakmamıştı. Son nefesimi Michael' a seslenmek için kullandım.
"Yardım et..."
Gözlerimi yeniden açtığımda terden sırılsıklam olmuştum. Sanki koca bir volkanın içine düşmüş gibi hissediyordum. Elimin üstünde bir el hissettiğimde irkildim. Hızlıca toparlanıp oturduğumda irkilme nedenimin bir kadın olduğunu gördüm. Orman yeşili gözleri ve simsiyah saçları vardı. Cildinde tek bir kusur olmayan bu kadın, sanki dünyadaki nadir güzel şeylerden biri gibiydi. Büyüleyiciydi.
***CAINE***
Kılıcımı çektiğimde çıkan iblis kanı suratıma sıçradığında Abel bana gülmüştü. Sanki onun üstü başı benden farklıydı. İnsan formuna dönüşeceğini anladığında arabanın arkasına koştu. Çünkü çıplak olacaktı. Ceketimi çıkarıp önce yüzümü sildim ardından da kılıcımı. İşimi bitirdiğimde Abel gelmişti. Kılıcımı kınına geri koyduktan sonra arabaya yöneldik. Diğer 3 vampir ve 2 kurt da bize eklenip arabaya bindik. Sanırım bu sizin için en tuhaf cümle olmuş olabilir. Kurtlar ve vampirler ortak bir iş yapmış olmaları. Bu iblisler sadece bizlerin sorunu değildi. Tüm dünyanın sorunuydu. Doğaüstü varlıkların ortak bir kuralı vardı. İnsanları korumak. Vampirlerin yaradılışları, iblislerden gelmiş olsa da. Lilith, son birkaç yüzyıldır çok iyi sayılmazdı. Lucifer' in de ondan kalır bir yanı yoktu. Ve ben meleklere bu iblis sorunu hakkında söz vermemiş olsaydım şu an bu işin içinde olmayabilirdik. İşin gerçeği biraz suçluluk duyduğum için bu işi yapıyordum, söz vermekten öte.
Lilith' in baş düşmanı ile ilişkim oldu, onun tüm ikazlarına rağmen.
"Sana söylüyorum, beni duyuyor musun?" Abel seslendiğinde daldığımın farkına vardım.
"Dinliyorum. Ne demiştin?"
"Dedim ki; biz bir süre burada olamayacağız. Kanada' ya gitmemiz gerekiyor. Sürüler arası bir kaç kavga yaşanmış." dediğinde derin nefes aldım. Onların çiftliğine giden sapaktan döndükten sonra konuştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Caine
FantasiUzun zamandır yazmayı planlayıp, ancak gerçek hislere sahip olamadığım için yazamadığım Caine hikayesini sizinle paylaşıyorum. Oldukça karanlık içinde beliren duygular, her zaman kötü olarak görülen iblis dünyasının ve her zaman iyi görünen melek d...