Veliath prensin odasına girdiğimizde herkes çoktan gelmişti. Gözlerim bugün neredeyse hiç görmediğim hyungumu aradı. Onu göremeyince kaşlarımı çattım."Prens Jeongin, Hyunjin hyung nerede?"
"Bilmem gelir şimdi. Lütfen bana prens deme ismimle seslenebilirsin hyung" diyip gamzelerini gözler önüne serdiğinde ben de ona gülümseyerek karşılık verdim. Minho'nun elimi çekiştirmesiyle sandalyelerden birine oturdum. Minho haşa ayakta durup karşısında ki Jungwon'a bakıyordu.
Jungwon en son gözlerini kaçırıp Minho'ya doğru adımladı ve kollarını büyüğünün beline doladı. Minho küçüğünün saçlarını okşamaya başladı.
"Daha iyi hissediyor musun?" Jungwon başını Minho'nun göğsüne gömüp kafasını yukarı aşağı salladı.
"Sabah çıkardığım olay yüzünden hepinizden özür dilerim." başını gömdüğü için sesi boğuk çıkmıştı.
"Sorun değil Jungwon. Biz bile saraydan uzak yaşamamıza rağmen stres doluyuz. Seni hepimiz anlıyoruz merak etme. Bazen sinir boşalmalarının kimseye zararı olmaz." Felix sıcacık ses tonuyla bi nebze de olsa Jungwon'u rahatlatmıştı. Sabah olanları muhtemelen Jeongin onlara anlatmıştı.
"Jisung buldum!!" başımı hemen sevinç ve hevesle bağıran hyunguma çevirdim.
"Ne buldun hyung?" Hyunjin çocuk gibi heyecanlıydı yerinde zıplayıp duruyordu. Arkasında ki ellerini önüne çekip bana doğru gösterdiği şeyle donup kaldığımı hissettim. Gözlerim doluyordu ve ben buna asla engel olamıyordum.
"B-bu biz miyiz?" elinde ki fotoğrafa baktım. Eski olduğu belli oluyordu. Kısa boylu tombik yanaklı bir çocuk önünde ki pastaya iştahla bakarken yanında ki bedene sarılıyordu. Yanında ki uzun beden siyah saçlarını ortadan ikiye ayırmış kardeşine sarılırken ona sevgiyle bakıyordu. Benim biz ayrılmadan önce kutladığımız son doğum gününden kalma bir fotoğraftı bu.
Gözyaşlarım arasında hyunguma baktım. Aynı o günkü gibi şefkatle bakıyordu bana. Fotoğrafı avucuma alıp hyunguma doğru ilerledi ve sımsıkı sarıldım. Bir daha asla kopmayalım demek istercesine sarıldım. Kimse onu benden almasın istedim. Ellerini usulca saçlarıma çıkardı.
"Çok ağlaksın Ji. Kime benzedin sen böyle?" başımı kaldırıp ciddi misin bakışları atınca o da burnumu sıktı.
"Yeter bu kadar bayılıcam şimdi şuraya yemek yiyelim nolur." mızmızlanmaya başlayan Changbin'i sevgilisi sakinleştirici ve herkes yemek için oturdu. Jay ve Jungwon iyi görünüyorlardı. Aralarında ki sorunu halledebilmelerine sevinmiştim.
Yemek bitti ve herkes kendi halinde konuşmaya daldı. Hyunjin sürekli hatırladığı çocukluk anılarımızı anlatıyordu. Ondan dinledikçe benim de anılarım silik silik canlanıyordu. Bana bir şeyler hatırlatmaya çalışması I Know What You Did Last Summer şarkısını hatırlatmıştı.
Hyunjin anlattığı anıyı bitirip başka bir şey düşünürken Jisung boğazını temizledi.
Am I just hanging on to all the words she used to say?
Sadece onun eskiden söylediği kelimelere mi tutunuyorum?
The pictures on her phone
Telefonundaki resmine
She's not coming home (I'm not coming home)Ve o eve gelmiyor (eve gelmiyorum)
(parantez içindeki son kısmı hyunjin söylemiş gibi düşünelim♡)
Jay şarkıyı kısaca diğerlerine çevirirken ben de Hyunjin'e sarıldım. Kokusunu içime çekmeye başladım. Hafif limon ve kolonya çiçeği kokuyordu. Huzur veren bu koku benim ona daha çok sokulmama neden olduğunda Hyunjin kıkırdadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FIREFLY
Fantasy''Kesinlikle takside ya da kütüphane de uyuyakaldım ve şuan rüya görüyorum değil mi? Saçmalığa bak kütüphanede ateş böceği gördüm ve bir anda yere düştüm uyandığımda bir sapık ve bir şüpheli adam gördüm. Beni dışarı çıkardılar ve bir anda geçmiş sar...