İki gün sonra
Diğer iki gün Chan hyunglarla ve saray işleriyle geçmişti. Tabii Minho'nun evine gitmek için eşyalarımızı da toplamıştık. Jungwon'un Jay'den uzak kalmaması için gelmesini istememiştik. Yerine on iki muhafız, iki aşçı ve dört saray çalışanı göndermişti Jay. Minho her ne kadar bu kadar kişiye gerek olmadığını söylesede gerektiğini biliyordu. Bir prensi öldürmek için bundan iyi bir fırsat olamazdı düşmanlar için.
Şuansa.. Evet şuan ağlıyorduk.
"Bende gelmek istiyorum ama Jeongin var burda özür dilerim Jisung." hıçkırıklara arasında Hyunjin hyungun dediği şey beni daha da ağlatırken ona daha sıkı sarıldım.
"Tanrı aşkına ne yapıyorsunuz? Mal mısın Hyunjin her boş zamanımızda gidip ziyaret ederiz dedik. Ağlamayın artık her yeriniz şişti." Jeongin isyan ederek söylenince bağırdım.
"Riki gittiğinde sende ağlıyormuşsun? Biz yıllar sonra kavuştuk ayrıca. Konuşmaya hakkın yok kes sesini." söylediklerim onu susturken Riki'yi kahkahaya boğdu.
"Sincap hyung gibisi yok gerçekten."
"Jisung ne zaman boş kalırsam yanına gelicem tamam mı? Başına bir şey gelirse hemen orayı bırakıp buraya gel tamam mı? Hyungun yanında her zaman. Ben sana gelirken çiçek de toplarım, hm?" başımı boynuna gömdüğüm hyungum konuşunca içimdeki burukluk daha da arttı.
"Teşekkür ederim hyung." ondan ayrılıp Jay'e yöneldim. Dolu dolu gözleriyle bana bakıyordu. Kollarımı boynuna sıkı sıkı doladım. Belimi sararken konuşmaya başladı.
"Bir şey olursa hemen haber gönderin tamam mı? Kendine çok dikkat et. Kavuşur kavuşmaz ayrılıyor olsak da sık sık ziyarete geleceğim. Endişe edip kendini strese sokma sakın Jisung." burnumu çekip başımı salladım.
Teker teker herkesle vedalaşırken Ryujin de abisiyle kavuşur kavuşmaz ayrıldığı için ağlamaya başladı.
"Zaten aylardır görüşmüyorduk. Kral benim saraydan çıkmama izin vermez ki. Nasıl gelip görücem seni? Oppa lütfen beni de götür. Olmaz mı?" kız abisinin kıyafetinin kollarını sıkı sıkı tutup ağlarken kurduğu cümleleri sıraladı. İçimde bir şeyler kopmuştu onları öyle görünce. Ryujin de en az Minho kadar zorlanmış olmalı.
" Kralı dert etme Ryujin. Ben alıp götürürüm seni. Hem kızımı böyle ağlarken görmek beni üzüyor." diyerek kız kardeşinin saçını okşadı Jay. Minho ise kız kardeşine sıkı sıkı sarılıp kulağına bir şeyler fısıldıyordu.
Ryujin bir anda doğrulup gözyaşlarını sildi." Haklısın oppa. Annem gibi güçlü bir kadın olmalıyım." gözlerini kapatıp derin bir nefes aldıktan sonra kocaman gülümsedi. Gerçekten de güçlü bir kadındı.
Uzun veda merasimi bittikten sonra Minho ile yola koyulduk. Hala at binmeyi bilmediğim için onun arkasına binmiştim. Kollarımı sevgilime sıkı sıkı sararken rüzgarı hissedip yolu izlemeye başladım. Yaklaşık iki saatlik yolcuğun ardından atlar yorulduğu için mola verdik. Aç olmadığımız için sadece birer tas şerbet içmeye karar verdik.
"Jisung?"
"Hm?"
"Geçen sefer ki gibi şarkı söyler misin?" dediği şey beni gülümsetmişti. O gün şarkı söylerken beni izlemesi hoşuma gitmişti. Boğazımı temizleyip şarkıma başladım.
"Yalvarırım bana bir şans ver.
yalvarırım bana geri dön.Alevlerin içinde ölecek olsam bile, buna hazırım.
Söz konusu senken diğer şeyler umurumda değil.
Beni biraz daha bekle.
Hiçbir yere gitme, ölü bir şekilde de olsa tekrar göreceksin BENİ.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FIREFLY
Fantasy''Kesinlikle takside ya da kütüphane de uyuyakaldım ve şuan rüya görüyorum değil mi? Saçmalığa bak kütüphanede ateş böceği gördüm ve bir anda yere düştüm uyandığımda bir sapık ve bir şüpheli adam gördüm. Beni dışarı çıkardılar ve bir anda geçmiş sar...