Süheyla, bir yandan kitaplıktaki Kur'an-ı Kerim mealini arıyor, bir yandan da birazdan işe gidecek olan annesinin sorusunu yanıtlıyordu. "Gayet güzel olmuşsun anne." Süheyla Kur'an Meali'ni bulduğunda annesi çoktan evden çıkmıştı. Annesi bir deri firmasında yönetici asistanıydı. Muftak masasına oturdu. Kur'an'ı açtı. Fakat ihtiyacı olan ayetleri nasıl bulacaktı?
Süheyla karışık bir lisede okuyordu. Karmakarışık bir lise desek daha doğru olur. Her dinden, toplumun her kesiminden, çeşitli gençlerin geldiği bir liseydi. Okulun öğrenci sayısı azdı. Tüm sınfılar birbirini tanırdı. Süheyla herkesin kendisi gibi olmadığını liseye geçtiğinde fark etmişti. Herkes bambaşka hayatlar yaşıyor, bambaşka kelimeler kullanıyor, bambaşka düşünüyordu.
Dün bir kız grubu arasında geçen konuşmaya şahit olmuştu. Kızlardan birinin bir cümlesi Süheylayı tam anlamıyla alt üst etmişti. "Muhammed Kur 'an'ı kendisi yazdı." Süheyla kalbine bir ok saplanmış gibi acı duymuştu. Biri gözlerinin önünde apaçık bir şekilde hakikate inkar etmişti. Yanlarına gitmek, biraz konuşmak istedi. Ama vazgeçti. Onlarla bu konuda konuşmak için yeterli donanımı olmadığını anımsadı. Ama bunu değiştirebilirdi. Eve geldiğinde de Kur'an-ı Kerim'i açma nedeni buydu. Onların sorularına vereceği cevapları burda bulacağına hiç şüphesi yoktu. Kur'an'ı bir iki sayfa incelerken fihristi dikkatini çekti. Konularına göre ayrılmış ayetlere biraz baktı. Nokta atışı olmasa da, birkaç ayeti inceledi. Sonra böyle olmayacağını anladı. İnternetten bakmayı düşündü. Birkaç siteyi inceledi. Bazıları insanların uzun uzun tartışma yaptığı sitelerdi. Fazla okumadan çıktı. Sonra tam aradığı gibi bu tarz sorulara ayetlerle cevap veren bir site buldu. Sitedeki ayetleri Kur'an'ı Kerim'den bulup işaretlerken birden Kur'an'ı Kerim'in kapağını kapattı ve ayağa kalktı. Ona bu şekilde dokunabilir miydi? Abdesti yoktu, kıyafeti de uygun değildi. İçindeki bir ses önemi yok dese de, Süheyla dinlemedi. İnternetten bakarak abdest aldı. Şimdi başını örtecek bir şeyler bulabilecek miydi?
Aslında annesi Süheyla yedi sekiz yaşlarına gelene kadarki süreçte tesettürlüydü. Çarşaf giyiyordu. Sonradan tesettürden vazgeçmişti. Tesettürü ve tesettürlüleri hiç sevmediğini söylüyor, sık sık bu konuda maruz kaldığı baskıyı, kızına bahsediyordu. Süheyla annesinin tesettüre girmeye zorlanmış olmasına üzülüyordu. Ama tesettürlülerin kötü olduğu düşüncesine katılmıyor, aksine zaman zaman insanları görünüşüne göre yargılamamak gerektiğini annesine karşı savunuyordu. Aslında annesinin tesettürü de namazı da çok severek kıldığı zamanları anımsıyordu. Annesine bir kez bundan bahsedecek olduğunda annesi inkar etmiş, ''Hayır, hiçbir zaman sevmedim.'' diye sert bir çıkışta bulunmuştu. Süheyla da bu tepkiden sonra bir daha annesine bunu hatırlatmamıştı.
Annesinin tesettürlü günlerinden kalma eşarplarını bulabilirdi ama çok zaman alırdı. Çekmeceleri karıştırdı. Bir omuz şalı buldu. Başını omuzlarını örtecek şekilde başından sarkıttı. Bir tane de eteği olacaktı. Zaman zaman tişörtleriyle giydiği olmuştu. Eteği de giydi. Aynaya baktı. ''Bu ben miyim?'' diye geçirdi içinden... Ne bulduysa üstüne geçirdiği için, bu görüntü komik gelmeliydi Süheyla'ya. Gülmeliydi kendine. Ama yapmadı. ''Güzel oldu.'' dedi. Birisi bunu neden yaptığını sorsa mantıklı bir açıklama yapamayacak kadar cahildi. Ama mutluydu. Tekrar mutfak masasına döndü. Kaldığı yerden Kur'an'ı okumaya ve konuyla ilgili gördüğü ayetleri post-itlerle işaretlemeye devam etti.
Pazartesi günü okula gittiğinde dün şahit olduğu konuşmayı yapan kız grubunu aradı gözleri. Göremedi. Okul çıkışında, bahçede, okul servisi beklediklerini gördü. Bu kısıtlı zamanda yanlarına gitmek istemedi. Aslında bir daha hiç onların yanına gitmek istemedi. Sanki bu ayetleri onlara anlatmak için değil, kendisi için okumuş gibiydi.
Süheyla okula otobüsle gidip geliyordu. O günden sonra otobüs yolculuklarında da her gün meal okumalarına devam etti. Öyle ki, her an okuyabileceği için abdestli gezmeye dikkat etmeye başladı. Bir de telefon uygulaması buldu. Artık yanında Kur'an gezdirmiyor, telefonundan açıp okuyordu. Uygulaması aynı zamanda tefsir okuma imkanı da sağlıyordu. Ayetleri okuyor, tefsirine bakıyor, bazı notlar alıyordu. Kur'an meali bir nevi arkadaş olmuştu onunla. Meal okurken ilk fark ettiği şey, 1400 sene evvelki kafirlerin şu andakilerden hiçbir farkı olmadığıydı. Aynı soruları soruyor, aynı ithamlarda bulunuyor, aynı şeyleri konuşuyorlardı. Kur'an hepsine cevap veriyor, ''de ki; '' diye başlayan ayetlerde Allah Rasulü (sav) vesilesiyle kafirlere hakikati anlatıyordu. Süheyla Kur'an okudukça kendisine bambaşka pencereler açılıyordu. ''Allahım.'' diyordu, ''Hiçbir noktayı eksiksiz bırakmamışsın. Her şeyi nasıl yapacağımı bana anlatmışsın. Bunca zaman bundan ne kadar da habersizdim.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tesettür Hikayeleri
Non-FictionGel kalbinin sesini duyan kardeşim; kalbine iyi gelecek ayak izlerini görebilmen için yazıyorum Annen-baban yap dediği için değil, birileri zorladığı için değil; iradenle Allah'a giden yolda yolcu olmayı seçtiğin için bu yolun yolcularının üniforma...