03

1.2K 54 31
                                    

3. Bölüm - Nefret Edilen

Pazartesi, 07.51 - 14.40

Bahçe kapısından içeri girdiğim an bahçede olan birkaç kişinin bakışlarının bana döndüğünü hissedebiliyordum. Kafamı kaldırıp etrafta göz gezdirdiğimde, tam da tahmin ettiğim gibi; gözler üzerimdeydi. Montumun cebinde olan ellerim yumruk haline geldi.

Üzerimde gezen gözleri aldırmamaya çalışarak sadece önüme odaklı bir şekilde yürüyordum. Alay, nefret ve tiksinti içeren gözlerin üzerimde olması anlatılamaz bir histi. Genelde sevilen ve sosyal biriyken, şimdi tek olayla değişip nefret edilen olmak çok ağırdı. Bu durumu umursamamaya çalışmak çok zordu. Yapamıyordum, ağırıma gidiyordu.

Merdivenleri çıkıp sınıf kapısının önüne geldiğimde saatin daha erken olmasıyla az kişi olan sınıfa girip sırama oturdum. Soğuk sayesinde sınıf kaloriferinin yanına tünemiş kişileri inceledim. Montumun iç cebine sokuşturduğum telefonumu çıkardım ve kızarmış parmaklarımla grup sohbetimize tıkladım.

WHATSAPP

bu üçlü çok güçlü👎

Siz :
nrrdesiniz

Mesajı gönderdiğimde birkaç dakika cevap gelmesini bekledim, ancak gelmeyince en iyisi telefonda oyun oynamak deyip Clash Royale'e girdim. İlk turu rahatlıkla kazanıp rakip oyuncuya götümle güldüm. Girdiğim ikinci turda sinir krizi geçirmeme rağmen yenilmeyince rahat bir nefes aldım.

Geldiğini fark etmediğim Senem yanıma oturunca irkilip kafamı kaldırdım. Güzel gülümsemesiyle bir bana bir de iyice dolmuş sınıfa baktığında yüzünü buruşturup kaşlarını çattı. Elim benden bağımsız kaşlarının arasına gidip baskı uygulayınca yüzünü düzeltti.

Oyundan çıkmayı unuttuğumdan; hâlâ arka planda duyulan hafif müzik sesiyle odağını telefonuma verdi. Gördüğü oyun ile heyecanla yeniden yüzüme baktı. Ona 'Ne sandın yarram.' Adlı bir bakış attım ve ekranı kaydırıp uygulamayı kapadım.

Göz ucuyla ekrandaki saate baktım ve zile daha yedi dakika olmasıyla ayağa kalktım. "Kantinden su alacağım. Gelcek misin?" Dediğimde kol saatini kontrol edip kafasını hayır anlamında salladı. "Boşver, sen git. Geç kalırsan öğretmene söylerim."

"Tamam." Dedim ve muhtemelen akşamdan uğraşıp düzleştirdiği, sabah yeniden üstünden geçtiği saçlarına elimi atıp karıştırdım. "Gökhan!" Diye çığırmasıyla kapıya koştum. Hızlı adımlarla sırıtarak, bana bakanları takmadan, merdivenleri inmeye başladım.

Hangi beyinsiz kantini en alt kata yapma fikrini sunmuştu? Kantine indiğimde, önünde sadece bir kişinin olması avantajıyla hemen arkasına dikildim. Kısa süren bir beklemenin ardından sıra bana geldiğinde, önümde duran sulardan bir tane kaptım. Parasını öderken gözüme çarpan sakızlara dayanamayıp üç tanede onlardan da aldım.

"Abla, bu üç sakızıda tut."

"Tamam."

Sakızlarında parasını alıp, para üstünü açtığım avucuma bırakan kantinciye gülümsedim ve geri merdivenlere yöneldim. Ağır hareketlerle, bir iki basamağını bindiğim merdivenleri zilin çalmasıyla götüme fişek takılmış gibi hızla binmeye başladım.

Sınıf kapısının daha kapanmadığını görünce hemen kapıdan içeri girdim. Din hocasının ayakta olmasıyla onu takmayıp yerime oturdum. Aynı şekilde beni takmayan öğretmende bana öylesine bir bakıp yerine oturdu. Kapıya en yakın olan öğrenci kapıyı kapadı, artık geç kalanın vay halineydi.

Manyak kadın yerine oturmadıkça ondan sonra gelenleri takmayıp, yerine oturunca ve kapı kapanınca geç kalanları haşlamaya bayılıyordu. Garip biriydi. Din dersinin gram ilgimi çekmemesinden kitabı açıp saçma şekiller karalamaya başladım. Kitabın üstünde olan yüzlere saçma detaylar ekleyip, Senem'in renkli işaretleme kalemleriyle boyadım.

Sevdiğim dersleri dinleyip, sevmediklerimi ise yarı uyur bir şekilde dinleyip zaman geçirdiğim bir okul günü daha bitmişti. Şu an, çıkış kapısında Senem ile birlikte çok sevgili arkadaşımız Eren'i bekliyorduk. Bahçenin neredeyse boşalmasıyla sonunda gözüken Eren'e bakıp ofladım.

"Nerdeydin? Seni bekliyoruz kaç saattir." Deyip sinirle konuşan Senem'e katılırmışçasına kafamı aşağı yukarı sallarken, gözlerini ovan salak arkadaşımı izliyordum. "Oğlum altıncı saat içim geçmiş, çıkış zili çalınca beni uyandırdı Remzi. Ondan geç kaldım."

"Tamam, tamam. Hadi yürüyün de gidelim." Dediğimde ikisinden de ses çıkmayınca ilerlemeye başladık. Önce; Senem'i yolun üstünde, okula bir hayli yakın olan evine bıraktık. Ardından Erenle yürüyüşümüze devam ettik.
"Sabah size mesaj attım. Görmedin?" Dedim öylesine konuşarak.

"Kanka biliyorsun genelde internetim yok."

"Evet, neyse." Diyerek kestirip attım. Konuşmadan yürüdüğümüz, bir on dakika kadar sonra bizim sokağa gelince ondan tarafa döndüm. "Görüşürüz." Deyip son harfini uzattığım veda sözcüğünün, aynısını arkamdan bağıran Erenle yüzümde bir gülümseme oluştu.

🖇

Kendi Yazdıklarımı Bazen
Ben De Anlayamıyorum.

Bu Bölümü Benim İçin Çok Değerli Mişka'ma İthaf Ediyorum. <3
Yanımda Olduğun, Her Şeyde Beni Desteklediğin İçin Teşekkür Ederim.
İyi Ki Varsın. <8

inlovewithmycar75

— meri.

MEYDAN (BXB)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin