09

816 49 23
                                    

✰ 9. Bölüm - Rezillik ✰

Pazar, 16.10

Dışarıdan gelen boğuk bağırış seslerine kulak asmayıp azalmasını bekledim. İşlek bir sokak olduğu için gürültüsü eksik olmuyordu, alışıktım bu duruma. Fakat kesilmeyen, hatta gittikçe artan ve net duyulan bağırtıyla oturduğum yerden kalktım. Salondan balkona çıkmak için yapılmış büyük camlı sürme kapının kulbunu çevirip açtım.

Sesin geldiği yöne doğru kafamı hızlıca çevirdim ve salak arkadaşım Eren ile göz göze geldik. "Eren! Ka- Heh kanka! Yaşıyorsun!" Neresinden çıkardığını bilmediğim megafonla benimle iletişime geçmeye çalışıyordu. Çıkardığı gürültü yüzünden komşuları bile penceye çıkaran enayiye, el kol hareketleri yaptım durmasını anlatmaya çalışarak.

"Ne yapıyorsun be, SOS işareti mi? Aboo kankim ölüyo?! Yardım edin bre komşular!"

Manyak gibi söylenip, içeride inlerin cinlerin top oynadığı, yıkılmış evin duvarından inme amacıyla çömeldi. Kendini eliyle destekleyip, yere doğru sarsılarak iniş yaptığı sırada daha fazla rezilliğe dayanamayacağım için bağırarak, "Sus, sus! Yok bir şeyim!" Dedim.

Komşular, bizim rezilliklerimize alışkın olduğudan önemli bir şey olmadığını fark ettikleri için işlerine geri dönmüşlerdi. Sadece yaşlı teyzeler izleyip dedikodu yaymak ve gülmek amacıyla camda kalmıştı. Güzel eğlence çıkmıştı yine onlara.

Utançla, kimlerin bu saçmalığa şahit olduğunu görmek için sokağı gözlerimle taramaya başladım. Gördüğüm tayfayla Eren'in tüm sülalesindeki üyelerine ayrı ayrı bildiğim en yaratıcı küfürlerimden sıraladım içimden. Far ışığı görmüş tavşanın baktığı gibi; şok olmuş bi şekilde bakmaları komikti. Tabii gülmemeye çalıştıklarıda aşikardı.

Düz tutmaya çalıştığım yüz ifadem birazdan içeride kopacak dördüncü dünya savaşını çaktırmamak içindi. Gözlerimi tam üstlerinden çekeceğim sırada; göz göze geldiğimiz Arman ile birkaç saniye bakışıp arkamı döndüm. Çalan zille kendime geldim ve koşar adımlarla kapıyı aniden açtım. Kafası eğik bir pozisyonda bekleyen bedeni, ensesinden olarak amaçladığım ama saçlarına denk gelen elimi umursamadan içeri çektim.

Acıyla bağıran Eren ile zevkle sırıttım. İçeriye çektiğim arkadaşımın ardından, seri hareketlerle kapıyı geri kapattım ve saçlarından tuttuğum şekilde salona sürüklemeye başladım. Neyse ki annem yoktu, yoksa bu rezilliğin üstüne suçum olmamasına rağmen bir de terlik yemeye dayanamazdım.

"Aptal, aptal! Rezil ettin yine bizi lan! Ne yapayım şimdi ben sana, he?!"

Sinirle, sesimi bir tık yükselttiğimi umduğum bir şekilde söylenmeye başladığım an saçlarınıda bıraktım. Bana masum köylü bakışları atan Eren'e tabii ki kanmayıp gözlerimi yüzünden çektim. "Kanka bak açıklayabi- Ah! Vurma!" Derken koluna yediği yumrukla geriye doğru adımlayan salağa hâlâ çatılı olan kaşlarımla bakıyordum.

"Bak, cidden açıklayabilirim. Lütfen..."

Yüzündeki o ifadeyle beni kandırabileceğini düşünüyorsa ne kadar istemesemde yanılmıyordu. Derin nefesler alıp, 'Sahne senin reis.' Der gibi ellerimle yeri gösterdim. Rahatlayarak ağzından bir 'hoh' nidası çıkardı. "Yaklaşık iki saat önce falan sana yazdım ama görmedin, sonra iki üç kere aradım açmadın. Bende dedim işi vardır herhalde diye ama on beş dakika önce yeniden aradığımda açmadın. Merak ettim geleyim dedim."

Yaptığı açıklamayla kendisine, 'Sen nasıl bir salaksın? Senden iğreniyorum.' Bakışlarımı attım. "Telefonumun şarjı azaldığı için odamda bıraktım. Bildiğin gibi genelde sessizde unutuyorum." Dedim alayla. Aydınlanma yaşarmış gibi ağzı minik bir 'o' şekli aldı ve demeye bir şey bulamayınca geri kapandı.

Arkamı dönüp izlediğim diziyi kaldığı yerden yeniden başlattım. Yanıma geldiğini hissettiğim Eren'e bakmayı reddedip ekrana odaklıymış gibi davrandım. Konuşmadan, yanıma oturup kolunu omzuma atınca hemen altından çıktım ve kendimi yana kaydırdım. O da kendisini benim gibi kaydırıp tekrar deneyince aynı sonucu alıp vazgeçti. Trip attığımı fark ettiğini biliyordum.

Sessiz geçen bölüm boyunca başka bir hareket yapmamış, sadece izlemiştik. Eren'in pek bir şey anladığını sanmıyordum çünkü karışık olaylar dönüyordu. Anlamak için başından izlemek gerekliydi, ama şimdi tripli olduğum için özet geçmeyecektim. Biten bölümle kafamı ekrandan çevirip Eren'e döndüm. Onun da bana baktığını fark edince, sıkılı yumruğu ve bana doğru uzattığı serçe parmağına gülümsedim.

"Barış?"

En yakın arkadaşıma kızgın kalamadığım ve saçma bir nedenle küs olmamızı da istemediğimden, serçe parmaklarımızı buluşturup "Barış." Dedim. Duyduğu kelimeyle genişçe gülümsedi ve bedenimi kendine çekip sıkıca sarıldı. Hemen sarılmasına karşılık verdim. İçimi tarifi imkansız bir huzur kapladı.

— meri.

MEYDAN (BXB)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin