Arabasının kapısını açıp topuklarını yere değdirdiğinde akşamın serinliği tenini okşadı. Gökyüzüne baktı ve bir anlığına içindeki bütün hayal kırıklıklarını bir kenara bırakıp yavaşça nefesini verdi.Ardından kol saatine baktı. Yedi olmasına on dakika vardı. Bugün dünyadan bir haber olduğu günlerden biri olsaydı şu anda eşinin suratını biraz uzaktan gördüğü kocaman yemek masasını düzenleyeceği düşüncesi içinin burkulmasına neden oldu.
Kendisinin yalan söylediği eşinin de onun gibi yalan söylediği o gri monoton günleri özlüyor muydu gerçekten? Yalanlarla dolu bir illüzyon mu daha mutluluk vericiydi gerçekleri içeren bir bardak şarap mı? Bu sorulara cevap verecek halde hissetmedi kendisini. Kalbi kırıktı.
Eşini hem deli gibi öpmek isteyip hem de onu deli gibi öldürmeyi isteyecek kadar kırıktı.
Arabasını kilitledikten sonra gözlerini karşısındaki yapıya diktiğinde bu his göğüs kafesine gittikçe yayıldı. Altı yıl önce tam bu otelde saat yedide evlenme teklifi almıştı. Arka planını bilmediği o evlenme teklifine evet demesiyle hayatının en büyük "hayır"ını yaratmaya başladığını bilemezdi.
Bir hafta öncesine kadar çiçek ekerken dün gece otelin bahçesine bomba ekmişti. Avucundaki sahte yaşam gerçek ölümle yer değiştirmişti.
Hiçbir zaman yaşam vermemişti zaten onu hep almıştı. Kolaydı. Bir yaşamı almak yani kolaydı.
On yedi saat içinde hayat arkadaşı olan kişinin hayatını söküp almak da diğerleri gibi kolay olacaktı. Öyle umuyordu yani.
Otele girip resepsiyona reserve ettirdiği masayı sorarken içindeki mide bulandırıcı duygu işlerin hiç de umduğu gibi gitmeyeceğini bas bas bağırdı kulaklarını kapattı. Gözünün önüne buraya ilk geldiği zamanki heyecanı ve eşinin aşık olunası ama bir o kadar da dağıtılası suratı geldi. Gözlerini kapattı.
Resepsiyon görevlisi onu otellerinin restaurantına götürürken öncelikle neyi öldürmesi gerektiğini çok iyi biliyordu.
Eşinin öldürmeme sebeplerini.
Asansörle restaurant katına inerken insan öldürmenin ne kadar kolay olup duyguları öldürmenin ne kadar zor olduğunun saçmalığını düşündü. Monotonluğun arasında tozlu raflara kaldırdığı aşkını eşinin aslında kim olduğu gerçeğiyle ne kadar bıçaklarsa bıçaklasın bir türlü ölmemesi cinnet geçirilecek cinstendi.
Asansörden indikten sonra ışıltılı masaların arasından geçerken insanların gülümseyen ve ışıkta parlayan suratlarını görmesiyle suratını buruşturdu. Mutsuzken mutlu insan suratı görmek gerçekten bok gibi histi.
Rezerve ettiği masanın önüne geldiğinde masanın numarasını fark etmek daha da berbattı. Sekiz numara. Altı yıl önce oturduğu sekiz numara. Eşinin parlak menekşe rengi gözleriyle ona evlenme teklifi yaptığı sekiz numara.
Ve o evlenme teklifini kabul ettiği sekiz numara.
İçinde biriken olumsuz duygularla o masaya oturdu ve siparişini meraklı gözlerle bekleyen garsona şampanya siparişi verdi. "Anlaşılan bir şey kutlayacaksınız. Haksız mıyım?" sorusuna yüz kaslarını zorla kasarak yapabildiği bir gülümseme ile karşılık verdi.
Evet bir kutlama vardı garson haksız değildi.
Bombok evliliğinin bitişini kutluyordu. Gözyaşlarıyla.
Sol gözünden süzülen her bir damla için şampanyasından bir yudum aldığında yeşil gözleri büyük pistte dans eden çiftleri takip etti. Tango müziğine dudaklarındaki mırıltıyla eşlik ettiğinde sol yanağında gözyaşından dolayı oluşan şerit çok rahatsız edici geldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bay ve Bay Haitani | ranzu
FanfictionHaruchiyo ve Ran'ın evliliği sırlarla doludur ve bu sırlar ikisini ölümün eşiğine kadar getirmiştir. Sanzu (Akashi) Haruchiyo x Haitani Ran