#3

176 20 137
                                    


Uzun sayılabilecek bir boya ve dağınık sarı saçlara sahip olan adam, ona yazılan adrese geldiğinde gördüğü manzaranın etkisiyle ıslık çalmadan edemedi. Çağırıldığı şirketin binası bulutlara değecek uzunlukta bir gökdelendi. Görevinde başarılı olursa eğer böyle bir yerde çalışacaktı çıldırılmayacak gibi değildi.

Ellerini işi düştüğünde aradığı arkadaşından çorladığı ceketine attı ve ayağına bir numara büyük gelen deri ayakkabılarını neşeli bir ritimle zemine bastırarak şirket binasının kapısından içeri girdi.

Etrafı daha iyi görmek için gözünün önüne gelen sarı saçlarını kulağının arkasına sıkıştırdıktan sonra şirketin içinde bir o tarafa bir bu tarafa koşuşturan insanları gördü. Masa başı bir işte çalışırsa muhtemelen kendisi de aynı şeyleri yapacaktı.

Ama bunun gerçekleşmesi için önünde yapması gereken başka bir şey vardı.

İnsan topluluğunun arasından kendisine e postada tarif edilen odaya giderken şekerli bir kahve içmenin hiç de fena olmayacağını düşündü. Laubali sayılacak bir tavırla yanından elinde tepsiyle geçen kadına "Bir şekerli kahve alayım şekersiz içemiyorum da." dedi. Kadın ona tip tip bakıp gittiğinde adam bozuntuya vermemeye çalışarak e postada bahsedilen asansörün önüne yürüdü.

Asansörün düğmesine basacağı sırada asansörün yanındaki masada kendisinden genç olduğunu düşündüğü sarışın bir kadın onu durdurdu.

"O asansörü kullanabileceğinizi size kim söyledi Bay Shion?"

Shion, sarışın kadının sert bir ses tonuyla söylediği cümlelerin üzerine kaşlarını hafifçe çatarak "Patron beni görmek istemedi mi?" Sarışın kadın Shion'un çaresiz bir şekilde görünen haline küçük bir kahkaha atıp asansörün önündeki kamerayı gösterdi.

"Patron sizi görüyor zaten."

Shion şaşkın şaşkın kameraya bakarken sarışın kadın Shion'un eline kahverengi bir zarf tutuşturdu. Shion kameraya bakmayı kesip zarfın içinde ne olduğuna baktığında gördüğü fotoğrafın ne anlama geldiğini anlamadı tabi. İki erkek el ele tutuşmuş yürüyorlardı ne vardı bunda?

Fotoğrafın arkasını çevirdiğinde gördüğü yazı aklındaki soru işaretlerini gidermeye yetti de arttı.

"Acilen imha edilecekler" yazıyordu. İyiydi hoştu da Shion'un ne alakası vardı o tetikçi değildi ki? Sarışın adamın hiçbir şey anlamadığını belli eden bakışlarının üzerine sarışın kadın "Detayları size sonra aktaracağız merak etmeyin. Şimdi buradan derhal çıkın."

Shion kafasında daha çok oluşan soru işaretine rağmen şirketteki atmosferden dolayı kafasını anladığını belli edercesine salladı. Fotoğrafı zarfa koyduktan sonra asansörün önündeki kameraya gülümseyip el salladı ve tamamdır işareti yaptıktan sonra asansörden çıkan bir grup adamla beraber şirket binasından çıktı.

O asansörün nereye çıktığını umuyordu ki bir gün öğrenecekti.

...

Güneş batıp yerini karanlık bir havaya bıraktığında saat altı buçuktu. Bu Haitanilerin yemek saatine yarım saat olduğu anlamına geliyordu.

Ran henüz eve gelmemişti. Japonya'nın en büyük inşaat şirketlerinden birisinde çalıştığından çıkış saati biraz geç olur, genelde yemeğe yirmi dakika kala gelirdi. Haruchiyo'nun işleri ise bir saat öncesinde bittiğinden eve erkenden gelip yemek hazırlama işi genelde onda olurdu.

Tıpkı şu anda da olduğu gibi her gün Tchaikovsky'nin müzikleri eşliğinde mutfakta bir o yana bir bu yana dolanırdı.

Haruchiyo kendini müziğe kaptırmış bir şekilde çorba pişirdiği tencerenin kapağını açtı ve küçük bir kaşıkla miso çorbasının kıvamını kontrol etti. Her zamanki gibi baharattan yoksun duru bir tadı vardı. Tam istediği gibi.

Bay ve Bay Haitani | ranzuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin