#2

219 20 107
                                    


Kulaklarına her gün duymaktan nefret ettiği ama bir o kadar da duymak zorunda olduğu alarm sesi geldiğinde daha gözlerini bile açamadan kaşlarını çattı. Sağ avucunu yastığa bastırıp tırnaklarını yastık kılıfına geçirdi. Zar zor araladığı gözleriyle yanındaki komidinde duran saate baktığında mırıldanmasına engel olamadı.

Saat sabahın altı buçuğuydu.

Haitanilerin uyanma saati. Daha doğrusu Haruchiyo'nun uyanma Ran'ınsa işkence saatiydi. Yumuşak ve sıcacık yatağından eşinin boktan alarm sesiyle uyanmak Ran için dünyanın en korkunç işkenceleri listesinin üst sıralarındaydı. Kabuslarında bile duymayacağı o sesle Haruchiyo'nun huzurlu bir ifadeyle uyanması da ayrı bir korkunçtu. Neyse.

Yatak öncekinden daha hafif hissettirdiğinde Ran, Haruchiyo'nun dişlerini fırçalama seansı için banyoya gittiğini anladı. Daha fazla oyalanmamak adına -çünkü gitmesi gereken bir işi vardı- yataktan hızlı bir hamleyle kalktı ve gözlerini ovuştura ovuştura sabahlığını giydi.

Uzun saçlarının daha fazla yüzüne yapışmaması için komidinin çekmecesini açtı ve siyah bir toka çıkarıp saçlarını gelişigüzel topladı. Saçları muhtemelen harika görünmüyordu ama ayıldıktan sonra düzeltirdi ,sorun değildi onun için.

Sırtını esnettiği sırada dışarıdan gelen zil sesiyle - her sabah gazete getiren çocuğun bisikletinin zil sesiydi bu- en kolay ayılma şekli Ran'ın ayağına gelmişti resmen. Her sabah evlerinin önüne bırakılan gazeteyi almak için yavaş adımlarla evin kapısına doğru yürüdü.

Kapıyı açtığında suratına soğuk hava tokat gibi çarptı. Yarıya kadar açabildiği gözlerini tamamen açabiliyordu artık. İşte ayılma diye buna derdi.

Naylona sarılmış gazetesini alırken karşı komşuları Takemichi ile göz göze geldi. Takemichi de kendisinden farksız bir şekilde uykulu ve enerjiden yoksun duruyordu. Aklında eşinin gözünden böyle mi göründüğü sorusuyla Takemichi'ye selam verdikten sonra eve girdi.

Gazetenin naylonunu yırttıktan sonra gazeteyi mutfak masasına bıraktı naylonunu da unutmadan çöpe attı. Sabah sabah Haruchiyo'yla temizlik kavgasına girmek ayağına bırakın her yerine sıkmak olurdu. Bu yüzden banyoya gitmeden önce ellerini suya tutmayı da ihmal etmedi.

Banyoya girdiğinde Haruchiyo yüzüne her sabah hiç aksatmadan kullandığı diğer şey olan temizleme jelini sürmekle meşguldü. Uzun ince parmaklarıyla yüzüne dikkatlice masaj yapması ve bu sırada dudaklarını büzmesi tıpkı şu anda da olduğu gibi Ran'a tatlı gelirdi. Hatta öpülesi de denebilirdi. Dişlerini fırçalarken bu yüzden gözlerini eşinden asla çekmezdi.

Haruchiyo da bunun farkındaydı tabi. Genelde sabah öpücüklerini ilk veren kişinin Ran olmasının da bunda etkisi vardı. Dün gittikleri terapi aklına geldiğinde bu durumu değiştirmeye karar verdi ama günaydın öpücüğünü ferah bir nefese vermek daha cazip olduğundan eşini öpmek için onun dişlerini fırçalamasını bekledi.

Ran ağzını yıkadıktan sonra suyun bulanık bir şekilde akmasına kendi kendine söylenirken Haruchiyo sağ elini eşinin boynuna yerleştirdi ve parmak uçlarında yükselip kafasındaki düşünceyi gerçekleştirdi.

Ran alt dudağında hissettiği yumuşak baskıyla sol kolunu Haruchiyo'nun beline doladı, dudaklarını yavaş bir ritimde hareket ettirerek eşinin bu küçük tatlı jestine kendince karşılık verdi. Haruchiyo kollarını Ran'ın boynunda birleştirip eşinin dudaklarındaki mentol tadına odaklandı.

Birbirlerine verdikleri birkaç tembel öpücüğün ardından Haruchiyo dudaklarını çekip topuklarını yere temas ettirdi. Yeşil gözlerinde beliren huzurlu bir ifadeyle Ran'a "Günaydın." dedi.

Bay ve Bay Haitani | ranzuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin