-erkek arkadasim ol-

97 8 7
                                    

gece bir turlu bitmek bilmezken ve saat 2'ye yaklasirken artik mekandan kalkmamiz gerektigini 12. defa soyluyordum. benim disimdaki herkesin kafasi gidik oldugu icin hicbiri sozume kulak asmayip sabahlamak istiyorlardi.

mekandan disari cikmistim. bir taksi bulmak umuduyla etrafa bakindim bir sure. gecen 10 dakikanin ardindan uzaklarda bir taksi gorup el attim. sofore biraz beklemesini rica edip icerdeki changbin ve felix'i sirasiyla taksiye bindirdim. sarhos insanlari tasimak epey zordu. telefonumdaki notlar kismina changbinlerin evin adresini iyi ki kaydetmisim diyordum yoksa isim epey zorlasacakti. sofore adresi okuyup evlerinin kapisina kadar birakmasi icin 2 kati kadar ucret verip onlari yolladim.

tekrar iceri girip minho'yu buldum. otomattan soguk kahve almaya calisiyordu ama icine para bile atmamisti. otomata kufurler yagdirirken yanina gidip koluna girdim. hesabi odemek icin girise gittik ve hizlica yola ciktik. taksi bulmak icin icimden dua ediyordum ki aklima minho'nun ev adresini bilmedigim geldi. minho'ya yalvaran gozlerle bakip,

"minho, lutfen evinin adresini hatirladigini soyle bebegim lutfen yalvaririm." dedim

bos bakislarla bana bakan yavru kedi suratli kisi "ne evi?" demisti.

"senin evin var ya hani! 3 tane de kedin var icinde. nerde orasi? hadi soyle bana."

"kedi mi? kedim var degil mi benim. cok sirinler chan. sen de gormeye gelsene onlari. 3 taneler."

"evet cok sirinler ama gelmemi istiyorsan adresi soylemelisin. tamam mi? hadi hatirlamaya calis lutfen."

"chan." diyip uzaklara dogru daldi birden minho. adresi hatirladigini dusunup heyecanla "evet minho, adresi hatirladin degil mi? hadi soyle bana." dedim.

"chan, seni cok seviyorum biliyor musun?" dedi. "kedilerim var benim. bunu da biliyor musun?" diye devam etti.

"ikisini de biliyorum bebek kedi seni." deyip yanagina opucuk biraktim.

bu arada yoldan gecen bir taksiyi gorup hemen durdurdum. sofor, arabayi saga cektiginde cami acmasini isaret ettim. minho'nun adresi hatirlamasindan umudumu kestigim icin sofore yakinlarda otel olup olmadigini sordum. pek de yakin olmayan bir yerde otel oldugunu soyledi. hizlica cuzdanimi cikarip icine goz gezdirdim. changbinlerin taksi ucreti, ickilerin kabarik hesabi derken cebimde az bir para kalmisti.

minho'yu taksiye bindirdim once, pesinden de kendim bindim. yolda atm bulup para cekecektim. boyle planlamistim kafamda. taksi sofore arabayi hareket ettirdi ve yola koyulduk

taksiye bineli 5 dakika olmamasina ragmen minho sofore de kedilerini anlatmaya baslamisti. bir yandan gulerek bana bakip bir yandan kedilerinin fotograflarini gostermeye calisiyordu sofore. suan onu isirmamak icin kendimi zor tutuyordum. hicbir kotu dusuncesi olmayan dunyanin en masum, en bebek, en saf ve en iyi kalpli insaniydi. asik olmak icin en iyi kisiyi secmistim kesinlikle. cennet ve cehennem var mi bilmiyordum ama eger varsa ben cennete gitmesem de olurdu. ben bu dunyada cenneti yasiyordum zaten.

minho, telefon galerisinden fotograflar gostermeye devam ederken aklima kurtarici bir fikir geldi. elindeki telefonu hemen alip alisveris uygulamalarina girdim. daha onceki siparislerinden adresini bulmayi amacliyordum ve amacima ulasmistim sonunda. derin bir nefes verip adresi sofore okudum. 5 dakikaya orada olacagimizi soyledi. sonunda bu uzun ve yorucu gece bitecekti. hem de minho'nun yaninda, ona sarilip uyuyarak bitecekti.

minho'nun ceplerini arayip evin anahtarini buldum ve kapiyi actim. minho, iyice mayismisti. kendini ayakta tutamiyordu ve bu yuzden surekli bana yaslaniyordu. onu belinden kavrayip iceri girmemizi sagladim. dogruca yatak odasini bulup onu oraya biraktim. biraktigim gibi yigilmisti yatagin ustune. kendimi de onun yanina biraktim. ikimiz de cok yorulmustuk ama bu sekilde uyuyamazdik. mutfaga gidip minho'ya cay, kendime sutlu kahve hazirladim. odaya geri dondum elimdekilerle.

only love can hurt like this | minchanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin