4

908 136 85
                                    

*iyi okumalar 🖤

Ayrı odalarda başladığımız günü aynı odada sonlandırmıştık. Sabah uyandığımda üstümdeki beden rahatsız hissettirmedi. Saçlarını öptüğümda hafifçe kıpraşan beden, hep göğsümün üstüne ait gibiydi.

Uyanmama rağmen o uyanana kadar yataktan kalkmadım.

Hareket ettiğinde, uyandığını anladım. Kafasını göğsüme sürttüğünde dudaklarım kıvrıldı.

Kafasını kaldırıp, bana baktıktan sonra gözleri ışıl ışıl oldu. Ona nasıl bakıyordum bilmiyorum. Bildiğim şey bana çok güzel baktığıydı.

Mutluluk dolu sesiyle "Günaydın." dediğinde, "Günaydın." diye karşılık verdim.

Kafasını göğsüme bastırıp "Rüyaya uyanıyor gibiyim." dedi.

Mutluluk nasıl hissettiriyor şu ana kadar emin değildim. Şimdi, şu an nasılsa öyle hissettiriyor diye düşünüyordum.

Saçlarını okşarken "Gördüğüm en güzel rüya sen olabilirsin." diye fısıldadım.

Başını tekrar kaldırıp bana baktı. Gözlerindeki parıltılar her saniye artıyor gibiydi. Kıkırdadığında, kalbim uyuştu. Uzanıp dudağımı öptüğünde ise uyuşma arttı.

Geri çekildikten sonra "Seni seviyorum." dedi.

Dün öpmekten kızarmış dudaklarına ve baygın gözlerine bakarken haftalar önce kendime itiraf ettiğimi ona söyledim.

"Ben de seni seviyorum."

Bana sımsıkı sarıldığında, huzurla gözlerimi kapadım. Uyanmama rağmen onun gibi rüyadaymış gibi hissediyordum.

Soğuk, stabil ve hissiz olan hayatıma ışık olmuş gibiydi. Gün boyunca neredeyse yataktan çıkmadık. Küçük öpücükler ve küçük temaslarla günü sonlandırdık.

O günü aynı yatakta başlayıp, aynı yatakta bitirdik. En huzurlu günüm olduğunu düşünürken gece duyduğum tıkırtılar huzurlu uykumu böldü.

Uyandığımda yanım boştu. Yatakta doğrulup odada gözlerimi gezdirdim. Buğra'nın odada olmadığını görünce yataktan tamamen kalktım. Önce banyoyu ve üst kattaki odaları kontrol ettim. Bu saatte yemek yeme ihtimalini düşününce alt kattaki mutfağa indim.

Etraf sessizdi. Uyanmadan önce duyduğum tıkırtıların kaynağını bulmaya çalıştım. Evi gezdikçe sessizlik artıyor gibiydi. Buğra'yı göremediğim için telaşlı hissediyordum. En sonunda dışarıya bakmak aklıma geldi. Kapıyı açtığımda verandadaki sandalyede, oturan bedeni gördüm.

Rahatlarken ona doğru adımladım. O an karanlığa rağmen ayaklarının altındaki karartı dikkatimi çekti.

Buğra bana döndüğünde, önce gülümseyen yüzüne sonra tekrar karartıya baktım.

Gözlerim irileşirken, bedenimin buz kestiğini hissettim. Bütün gibi gözüken ama parçalara ayrılmış bir ceset ayaklarının altındaydı.

Buğra "Kuyunun devam kitabını yazmam gerekiyor. Bu sefer maske düşecek." dediğinde, donmuş gibi onun bana adımlamasını izledim.

Elindeki bıçağı yüzünde gezdirirken "Beni hâla seviyor musun?" diye sordu.

O an kaçmam ya da ona saldırmam gerekiyordu. Aklımdan geçen düşünceler buydu. Yaptığım şey ise hepsinden farklı ve en olmaması gerekendi.

"Biri gördü mü?"

Bıçağı indirirken, omuzlarını silkip "Sanmam." dedi.

Ellerimin titrediğini hissettim. Cesetten gelen kan kokusu midemi bulandırdı. Bana yaklaşırken ürpersem bile hareket edemedim. Kandan yapış yapış olmuş üstüyle bana sarıldı.

"Aydınlık, beni olduğum gibi gör."

~~

Çok fazla ölüm görmüştüm ve çoğunda bir şey hissetmemiştim. Beni etkileyen tek ölüm Gurur'unki olmuştu.

Kendini uçurumdan atıp intihar ettiğini söylemişlerdi. Bedeni kayalara çarparak parçalara ayrılmıştı. Sonu acı verici ve berbat olmuştu. Bu acıyı kendine yaşatmasına anlam verememiştim.

Kitapta aydınlığın kardeşinin nasıl parçalandığını hatırlarken uçurum yerini bodruma, kayalar yerini testere ve bıçaklara bıraktı.

Bahçeye gömdüğüm bedene bakarken hissizliğim artıyordu. Rüya kabusa dönmüş gibiydi ama ben uyanmak için çaba göstermiyordum.

Buğra "Yakabilirdik." derken, çukurun içini kumla dolduruyordum.

Sessizliğim onu rahatsız etmiş gibi "Konuşmayacak mısın?" dedi.

Hiçbir şey diyemiyordum çünkü hiçbir şey bilmesem bile, her şeyi biliyordum. Kitap kurgusal değildi, o bizdik. Tüm olayları detaylıca anlattığı için bu ana gelene kadar olan her şeyi biliyordum.

'Neden?' bile diyemiyordum. Nedenini de biliyordum. Bilmediğim tek şey vermem gereken tepki ve sonradan olacaklardı.

"Uhbar, seni korkutmuş olmalıyım. Bu yüzden mi konuşmuyorsun? Sana zarar vermem, lütfen bana cevap ver."

Yalvarır gibi konuştuğunda bakışlarımı ona çevirdim.

Sesim buz gibiyken "Ne dememi istiyorsun?" diye sordum.

"Bana düşüncelerini söyle. Söylemezsen bilemem."

Elleriyle oynamaya başlarken, öne ve arkaya doğru hareket etmeye başladı. Şu ana kadar masum olduğunu düşünmüştüm. Şimdi onu hangi masumluk resmine koymalıyım bilmiyordum.

Kitaptaki karakter oysa, utangaç biri değildi. Sinsi, tehlikeli ve kurnazdı.

Bu yüzden "Önce bana olduğun gibi bak." dedim. Bakışlarındaki masumluk kaybolmazken elimdeki küreği bırakıp ona doğru adımladım.

"Çıkar maskeni."

Maskenin ardından onu görmemi istiyordu. Bakışları tereddütlüydü. Birkaç kez dudağını ısırıp bıraktı. Gözleri uzun bir süre etrafta dolandı. Ardından gözlerime döndüğünde hiç olmadığı kadar ürperdim.

Artık karşımda Buğra değil, maske vardı. Gözleri şeytanca parlayan ve her şey komikmişçesine gülümseyen.

Maskenin Ardındakiler (bxb)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin