*iyi okumalar 🖤
Merdivenlerden yavaşça çıkarken kollarım arasındaki bedeni uyandırmamaya çalışıyordum. Odasının önüne geldikten sonra açık olan kapıyı hafifçe ittirmem yetti. İçeri girip gıcırdayan parkelerde ilerleyip onu yumuşak yatağa nazikçe bıraktım.
Kafası yastığa değer değmez, gözleri yavaşça açıldı. Birkaç gez gözlerini kapatıp açtıktan sonra, dilini kurumuş dudaklarında gezdirdi.
"Kitabı bitirdin mi?"
Kafamı salladığımda, gözlerini tamamen açtı. Birkaç saniye yüzüme baktıktan sonra "Nasıldı?" diye sordu.
Sadece "Korkunçtu." diyebildim.
Birçok cinayet kitabı okumuştum. Cinayet sahnelerinin fazlaca ayrıntılı olduğu kitaplar da okumuştum ama hiçbirinde cinayet bu kadar güzelleştirerek anlatılmıyordu.
Doğrulup, gözleriyle yatağı işaret edip "Otursana." dedi.
Ayakta durmayı kesip, yatağının üstüne oturdum. Elleri üzerinde tamamen doğrulup, sırtını arkaya yasladı.
"Maske hakkında ne düşünüyorsun?"
Ana karakter hakkında kitapta birçok detay vardı ama üzücü olan hikayelerde bile ona üzülemiyordunuz.
Bu yüzden "Çok değişik bir karakterdi. Duygusuz desen değil, duygusal desen hiç değil. Farklı, gizemli ve ilgi çekiciydi." dedim.
Onun kitabı olduğu için olabildiğince uzun yorum yapmaya çalışıyordum.
Gözleri parlarken "Sevdin mi?" dedi.
Dudağım kıvrılırken "Evet." dedim.
Kitapta en sevdiğim karakter, katil olmasına rağmen maske olmuştu. Çünkü işlediği cinayetleri o kadar güzelleştiriyordu ki kötü olduğunu söylemeye diliniz varmıyordu.
Buğra cevabımdan hoşnut şekilde "Peki ya aydınlık?" diye sordu.
Başrol olmasına rağmen kitapta sesi çıkmayan karakter için diyebileceğim tek şeyi söyledim.
"Sıkıcıydı."
Kaşları havalanırken gülmeye başladı. Gülüşü, neredeyse benim dudaklarıma yansıyacaktı. Kendime son anda hakim olup ifadesiz durmaya çalıştım.
Buğra'ya iyice kaptırıyordum.
Elini yüzüme uzattığında, ifadesiz maskem çatladı. Dudaklarım aralanırken beklemediğim temasıyla şaşkınlığımı gizleyemedim.
"Ben en çok onu seviyorum. Sana benziyor."
Kaşlarım havalanırken ne diyeceğimden emin olamadım. Sıkıcı mıydım? Bu benim karakter için olan yorumumdu.
Buğra elini çekmesine rağmen, yanağımdaki soğukluğunu hâla hissediyor gibiydim.
Utanmışçasına kafasını eğip "Temasım seni rahatsız mı etti?" diye sordu.
Kalbim, varlığını belli etmek için çırpınışlarını çoğalttı. Konuştuğumuz konu tamamen karanlığa gömülürken sadece o ve ben kaldık.
Tereddütle "Buğra?" deyip, hafifçe öksürdüm.
Bana merakla bakarken "Gurur'un yerini benimle doldurmaya mı çalışıyorsun?" diye sordum.
Benim harketlerimin nedeni, benim için belliydi. Onun tavrına anlam veremiyordu. Birlikte yaşamaya başladığımızdan beri, sanki hep böyleymişiz gibiydi. Yabancılık ya da uzaklığa sahip değildik.
Buğra rahatsızca kıpırdandı. Onun duygusal boşluğunu onarmak isterken, doldurmuş olmamayı diledim. Onu isteyen her bir yanım 'böyle olmamalı.' diyordu. Gurur'un yerine gelmek istemiyordum.
Onu başta Gurur'un yerine koymayı düşünsem bile, hayatıma tamamen girdikten sonra sadece kendi yerini var etmişti. Bu yüzden onda olan kendi yerimi merak ettim.
Buğra dudağını ısırdığında bakışlarım yumuşadı. Bu sefer tereddüt etmeden saçlarına uzandım. Yavaşça yumuşak tutamlarını okşadığımda, gözleri kapandı.
"Sorun değil, ne yaşadığının farkındayım."
Elimi çektiğimde birden gözlerini açıp, elime sarıldı.
Gözlerinden telaşlı bir ifade geçtikten sonra, dudaklarından titrek bir "H-hayır." döküldü.
Birkaç kez yutkundu. Elimi daha da sıkıp, yüzüne götürdükten sonra tekrar gözlerini kapadı.
"Uhbar, sadece sen."
Dediği şeyle göğüs kafesim dışardan sıkıştırılıyormuş gibi hissettim. Sadece sen demesi, benim kimsenin yerinde olmadığımı gösteriyordu. O zaman bu yakın tavrını kendiminkine benzetmekten başka bir şey yapamazdım.
Parmaklarımı bırakmadan, yüzünü okşatırken huzurlu ifadesi ruhumu baskıladı. Bu huzura gömülmek istiyordum.
Zihnimde tekrar tekrar bana şerefsiz olduğumu söyleyen düşünceleri, zihnimdeki arkadaşımın yüzünü umursamamaya çalıştım.
Sadece ben ve sadece o varken, biz huzur doluyduk.
~~
Buğra'yla yaşadığımız küçük dokunuş ve belirsiz itiraflardan sonra birçok şeyi sorgulamaya başlamıştım. Ona kapılma nedenim ve kapılmamam için gereken nedenler birbirine girmişti. Kazanan taraf haftalar önce belli olmuştu ama ben adım atmaya çekiniyordum.
Çekingen biri değildim sadece ikk defa bu kadar belirsiz hissediyordum. Bu da olduğum kişiyi değiştiriyordu.
Yaptığım işe konsantre olamayınca bilgisayarı kapadım. Hatalar yapıp duruyordum ve bunun tek nedeni karşı odamdaki adamdı.
Belirsiz olan her şeyi netleştirmek isteyerek yerimden kalktım. Günler önceki olan konuşmaları detaylandırmak için odasına ilerledim.
Kapısını çalarken, bedenime yayılan heyecan hoşuma gitti. Daha önce, onunlayken yaşadığım gibi duygular hissetmemiştim. Eskiden yaşıyor gibi bile değildim.
'Gel' demesini beklerken, bana kapıyı açtı. Saat geç olmuştu ama uyumadığını odasından gelen seslerden anlamıştım.
Beni görünce parlayan gözleri hoşuma giderken "Musait misin?" diye sordum.
Gelmemi beklemediği için şaşırmış olmalıydı. Şaşkın ifadesi fazla sevimliydi. Kafasını salladığında içeriye baktım. Anında kapıdan çekilip "Gelsene." dedi.
Odasına girip yatağına ilerledim. O gün uykuya dalana kadar yanından ayrılmamıştım. Uyuyana kadar elimi bırakmamıştı. Uyuduktan sonra da ben bir süre daha elini tutmaya devam etmiştim.
Yatakta yan yana oturduk. Parmaklarıyla oynarken sessizliği bozması gerekenin ben olduğumu düşündüm.
"Bu saatte ne yapıyorsun?"
"İzlemek için film arıyordum. Sen neden uyumadın?"
"İş."
Kafasını sallayarak beni onaylayınca, konuşmayı devam ettirdim.
"İşim için uyanık kalsam bile bitiremedim. Kafamda birçok düşünce var."
Kaşlarını kaldırıp "Ne?" dediğinde günler önce cevabımı aldığım için aynı soruları dile getirmedim. Bunun yerine göstermeye karar verdim.
Ona yaklaştığımda nefesini tuttu. Dudaklarımı dudaklarına bastırdığı an ikimiz de nefessiz kaldık. Gözlerini kapattığında, gözlerimi kapatıp hareket etmeden öylece bekledim.
Ellerini yanaklarıma koyup, dudaklarını hareket ettiren o oldu. İnce dudakları yavaş ve sertçe dudaklarım üzerinde gezindi. Elimi beline sarıp, onu kendime çektim. Dudaklarına aynı sertlikle karşılık verirken bedenim rahatlamış hissetti.
Dudağımı ısırdığında, gözlerimi açıp onun kapalı gözerine baktım. Tekrar gözlerimi kapattıktan sonra kanattığı dudaklarımdaki kan, onun tüm dudağına yayılana kadar öpmeye devam ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Maskenin Ardındakiler (bxb)
ContoTAMAMLANDI Uhbar, kayıp arkadaşını aylar sonra görmüştü. Ölü olarak. Uhbar hayatta değil gibiydi, hayata dönmesi gerekti. Arkadaşı için yapması gerekenler vardı. Geride bıraktığı sevgilisini kollamak da bunlardan biriydi. Uhbar'ın bilmediği ise aydı...