Kim Taehyung için hayat karmaşık sayılmazdı.Kendisini tanıdığını düşünüyordu, insanlara veya olaylara fazla kafa yormazdı. Yakın dostları onu umursamaz olarak tanımlayabilirdi ama o, kendisinin bundan ibaret olmadığının farkındaydı. Bihaber gözükmekte ise bir sakınca görmüyordu, hataları vardı ve bunların kişiliği sayesinde başkaları tarafından görmezden gelinmesine alışmıştı. Açıkçası bu rahatlıktan vazgeçemiyordu.
Fakat büyüdükçe, tüm bunlar içindeki boşluğu beslemişti. Bunu ilk fark ettiği zaman yirmi birinci yaş günüydü, çevresinde sevdiği insanlar vardı ve onlarla olmaya bayılıyordu. Yine de bazı anlarda hepsine o kadar uzak hissediyordu ki, bu kısa vadeli mutluluklar yalnız kaldığı ilk anda kendisini anlamsız bir hüznün içine atıyordu.
Daha kötüsü ise, bir süre sonra gerçekten mutlu ve tasasız hissettiği anlar yalnız kaldığı zamanlardan ibaret olmaya başlamıştı. Ve bu korkunçtu, en azından bazı şeylerin yanlış gittiği kesindi.
Bu düşüncelerini hiçbir yakınıyla paylaşmadı, çünkü kimseyi hissettiği belki gereksiz, belki gerekli düşünceleriyle kırmak istemiyordu.
Ama işte, Taehyung yok saymaya çalışsa da kendisini tanıyordu ve hayatına giren yeni bir yüze bu kadar kafa yormasın da içindeki bu boşluğa yormuştu.
Sadece tek bir sıkıntı vardı, neden o olmak zorundaydı? Neden otuz üç yaşında, kişiliğine uymayan bir çok davranışa sahip, huysuz ve hovarda bir adamı bu kadar çok kafasına takıyordu?
İç çekti, elindeki notları bir kenera koyup çalışma masasından kalkarken evde olduğunu bildiği adamı görmemeyi umarak balona çıkmak istemişti. Düşünceleri artık onu boğuyordu, üstüne üstlük sürekli stres halindeydi ve bu durum, psikolojisini zedeleyen his her neyse çözmesini zorlaştırıyordu.
İçeri girdiği an Jungkook'u küçük masanın yanındaki sandalyelerden birinde oturmuş sigara içerken gördüğünde ise somurtmadan edemedi. Şu an kesinlikle onu görmek istemiyordu. Bu herif kesinlikle beynini işgal etmişti, daha önce böyle bir duruma düştüğünü hatırlamıyordu.
Jungkook, onu fark ettiği an tek elinde tuttuğu kitaptan başını kısacık bir saniyeliğine ayırmış, kendisine baktıktan sonra ise geri kitabına dönmüştü. Diğer elinde rahatça tuttuğu sigara bitmek üzereydi, üzerinde rahat kıyafetler vardı.
Kabul etmeliydi, herif tek kelimeyle nefes kesiciydi.
Mesela siyah saçlarını dağınıkça toplayıp küçük bir topuz yapmasına bayılıyordu esmer, yüzüne düşen tutamlar onu olabilirmiş gibi daha çekici gösterirken yüzüklü parmakları o kitabı nasıl bu kadar havalı tutabilirdi ki? Böyle düşünmesi saçmalıktı, kendisiyle dalga geçebilirdi şu an. Ayrıca sürekli alay dolu olup nasıl bu kadar olgun görünebilirdi? Resmen bir ağırlığı vardı varoluşunun. Bu normal değildi, etkileniyor olmasının ise tek sebebi içindeki aptal boşluk hissi olmalıydı.
Kendisine sinirlenerek balkon demirlerine yaslandı. Bakışları evinin en sevdiği özelliklerinden biri olan, binalarla çevrili olmasına rağmen boş ve yeşil alana döndü. Seul'da bunu bulmak bile bir lükstü. Şu an gitmemesinin tek sebebi, bir şekilde hırslı tarafına yenilgiyi yediremediğindendi. Jeon Jungkook pek çok zaman kendisini istemediğini belli etmişti, ve buna alınıyor olmak bile kendisine saçma geliyordu. Sonuçta daha yeni tanışmışlardı, hiçbir şeyi değildi, ama bir yabancıya kendisiyle ilgilenmediği için içerleniyordu.
Kafayı yemiş olmalıydı, tekraradan, aptal boşluk hissi.
"Küs müyüz?"
Hemen arkasında duyduğu sakin tınıda irkilmesine engel olamadı, konuşmasını beklemiyordu. Ona dönmedi, yine de "Hayır." Derken bile sesi alıngan çıkıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Phases Of Insanity // taekook
FanfictieKim Taehyung, beşinci sınıf bir tıp öğrencisidir. Fazladan ek gelire ihtiyaç duymaya başladığından, büyük annesinden kalan evi kendisiyle paylaşacak yeni bir kiracı aramaktadır. Yoğun bir çalışma hayatına sahip olan bu çocuğun en son isteyeceği şey...