when i think of you

740 93 60
                                    

soobin ve kai telefonlarını kapatıp sohbete geri dönmüşlerdi. daha doğrusu sohbet değildi. karşılarındaki üç kişi gidebilecekleri en uygun kafeyi konuşuyorlardı. beomgyu'nun aklına bir yer gelmiş, tam konuşacakken kai araya girdi.

"benim bildiğim bi yer var, yürüme mesafesinde hemde isterseniz gidebiliriz"

herkes kai'ın dediğine olumlu bir biçimde tepki vermişti. beomgyu'nun siniri bozulmuştu. sözünü kesmişti onun. ayrıca özür de dilememiş, pardon dahi dememişti. güya çok kibardı kai. ya ya baya kibardı. soobin onu yüceltiyordu beomgyu'ya göre. pek bir esprisi yoktu kai'ın. açıkçası beomgyu ondan daha yakışıklıydı, kibardı, çalışkandı, eğlenceliydi, komikti, cömertti, sosyaldi. bi sayfa admini diye bu kadar abartıyorlardı. keşke ben açsaydım o hesabı, diye içinden geçiriyordu beomgyu.
kibarlığı bir yana bırakacak olursa, kendi fikrini de söyleyememişti şuan. onun aklında da çok güzel bir kafe vardı ve kai yüzünden söyleyememişti. belki onun önereceği yer daha ucuzdu. şuan parasını düşünmüyorlar mıydı?

beomgyu bunları düşünürken diğerleri ise çoktan ayaklanmıştı. o da hızlıca oturduğu yerden kalkıp grubun yanına gitti.

soobin kai'a kolunu atmış konuşarak önden gidiyorlardı, yanlarında jake telefon ile konuşuyor, arkadan ise yeonjun ve beomgyu geliyordu. beomgyu yeonjun'u darlayıp ona soru soruyordu.

"ben mi daha tatlıyım kai mi"

"ikinize bakarsak kai daha şirin"

"hiçte bile o benim tırnağım bile olamaz, baksana daha ergen"

"sen daha ergensin beomgyu"

gözlerini devirip yeonjun'dan uzaklaşmak için hızlandı beomgyu. ne demek kai daha tatlıydı? kai'ın neresi tatlıydı? kendine yediremiyordu bunları. kai'ı hiç sevmiyordu. önündekilere baktı.

soobin kai'a yaklaştıkça kai ondan kaçmaya çalışıyordu. soobin'in ona sarılmasını istemiyordu. ama yanındaki inatla ona yaklaşıp temasta bulunmaya uğraşıyordu. en sonunda kai dayanamamış, istemediğini bıkkın bir sesle söyleyip sıcağı bahane etmiş, daraldığını söylemişti.
kai soobin'i sevmiyormuş gibi davranıyordu ona kalırsa. hangi insan sevgilisine böyle davranırdı ki. beomgyu kai'ın yerinde olsa kesinlikle yanındaki de taehyun olurdu. taehyun ona sarılmaya çalışsa itiraz etmez, izin verirdi sarılmasına. sonuçta hoşlandığı kişi değil miydi? kesin kai soobin'i sevmiyor, diye mırıldandı beomgyu. kimsenin duymadığını sanıyordu. ama öyle değildi.

"seviyor, sadece hava sıcak"

"açıkçası ben sevdiğim biri bana kolunu atsa sesimi çıkarmazdım"

"kai'ı kıskanıyosun dimi" dedi yeonjun. aynı zamanda da beomgyu'nun önceki dediği şeyi denemek için ona yaklaşmış, kolunu omzuna atmıştı. hiçbir şey söylememişti. demekki yeonjun'u seviyordu. ya da daha farketmemişti omzundaki kolu.

düşündü beomgyu, cidden kıskanıyordu. deli gibi kıskanıyordu kai'ı. soobin ile olan ilişkilerini de kıskanıyordu. mutlu görünüyorlardı. mutlu olmaları ona batıyordu. o da isterdi sevgilisinin olmasını.

"h-hayır elbette, yani evet mutlu görünebilir, sevgilisi de var. kıskanıyorum. yani hayır kıskanmıyorum ama bunlara imrenmiyo değil- ya sen niye bana böyle sorular soruyosun"

kendini yanlış anlaşılmamak için açıklamaya çalışırken yeonjun'a dönmüştü. yanındaki çocuk sadece sırıtıp ona bakıyordu. konuştu.

"tatlısın"

beomgyu bunu duyduğu an atıldı ve sözünü kesti yeonjun'un.

"kai'dan daha-"

"evet, kai'dan daha tatlısın beomgyu"

•••

"hava kırk dereceymiş gibi konuşuyosun"

"otuz altı derece ile kırk derecenin arasındaki fark ne acaba soobin?"

"dört derece fazlaymış gibi davranıyosun işte"

"tamam otuz altı dereceymiş gibi davranırsam da bana dokunmanı istemiyorum"

"sevgilimsin ama"

"o zaman şöyle yapalım, hava sıcakken ayrılalım sonra barışırız"

"iyi"

kolunu çekti soobin. istemiyorsa dokunmazdı ona. şimdi de istemiyordu kai. en ufak bir teması dahi istemiyordu. üzülmüştü. yine trip atmak istedi. bu seferki trip atma girişimi başarılı olmalıydı. öncekilerde birkaç saniye sonra yumuşuyordu hep. bu sefer aklındaydı. kesin triplenicekti sevgilisine.

•••

triplenemedi. (klasik soobin)

hep olduğu gibi kai yine yanındakinin kırıldığını farketmişti. gönlünü almak için bir şeyler yapmaya karar verdi. en basitinden elini tutmuştu. soobin de hemen yumuşayıp ona bakmış gülümsemişti. el ele tutuşup yola devam ettiler.

•••

"biz hesabı alabilir miyiz"

"jake daha otururduk niye hesabı istedin"

"kanka heeseung bekliyo beni"

"sen gitsene o zaman amına koyayım biz niye kalkıyoruz"

herkes jake'e söylenirken garsonun masalarına gelmesiyle susmuşlardı. garson adisyon kutusunu masaya koyup beklemeye başladı. masadakiler sadece ortadaki kutuya bakıyordu. kimse ödemek için adım atmamıştı. yeonjun hesabın kaç lira tuttuğuna baktı. ucuz diye geldikleri yerden büyük bir rakam ödeyip çıkacaklardı. konuştu.

"ee kim ödeyecek hesabı"

"şimdi burada taehyun olsa o öderdi, off zengin erkek başka oluyo yhaaa"

yeonjun duyduğu ile kartını çıkarıp garsonun elindeki pos cihazına yöneldi. bunların hepsini sırf beomgyu'ya yaranmak istediği için yapıyordu. aslında beomgyu bunu demeseydi elini bile sürmezdi hesap ödeme işine. soobin öder diye düşünüyordu ki zaten amacı farklı birine hesabı kitlemekti. ama kitleyememişti. beomgyu yüzünden.

"yuh senin yanında kredi kartı mı var"

"tabi, işte zengin erkek olunca başka oluyo" diyip beomgyu'ya göz kırpmıştı yeonjun. beomgyu ise sadece göz devirmişti.

•••

yakında kafayı yicem instagramım açılmıyo ve fic için ss alamıyorum 😭😭😭😭😭😭😭😭😭😭😭😭😭

love sux | sookaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin