Yeni Mesaj!
Gönderen: Jungkook (31 Ocak, 14:25'te gönderildi)
[Hey Yoongi?]
Yoongi:
[Evet benim.]
Jungkook:
[Durumlar nasıl?]
Yoongi:
[Daha iyi de olabilirdi daha kötü de.]
Jungkook:
[Hoseok'un nasıl olduğunu sorabilir miyim?]
Yoongi:
[O... Dayanıyor.]
Jungkook:
[Hala yürüyebiliyor ya da konuşabiliyor mu?]
Yoongi:
[Hayır. Yürüme yeteneğini bir haftadan biraz daha uzun bir süre önce kaybetti. Konuşma yeteneğini de ondan kısa süre sonra kaybetti.]
Jungkook:
[Anlıyorum. Gerçekten açık sözlüsün, değil mi?]
Yoongi:
[Bunu söylemenin başka bir yolunu bulamadım. Kusura bakma.]
Yoongi mesajı gönderdikten sonra telefonundan başını kaldırdı ve Hoseok'un bir kez daha ona keskin bir ilgiyle baktığını başını çevirince fark etti.
Gözleri "O kim?" diyordu.
Telefonunu cebine sokan Yoongi omuz silkti.
"Sadece... Jungkook." Adını, darbeyi yumuşatmak için isteksizce söyledi ama Yoongi, ona nasıl söylerse söylesin, Hoseok'un bu ismi duyduğunda kaşlarını çatacağını biliyordu.
Ve çattı da.
Hoseok, Yoongi'nin eline baktı. Gözleri, arkadaşını ne kadar özlediğini ele veriyordu. Göğsünde bir miktar suçluluk duygusu hisseden Yoongi, sakladığı için suçlu hissederek hemen telefonunu çıkardı.
"Fotoğraf göndermesini ister misin?"
Hoseok ilerideki boşluğa baktı ve bir an düşündü, sonra başını salladı.
Bunun üzerine Yoongi, Jungkook'a, Hoseok'un görmesi için kendi resmini göndermesini istediği bir mesaj attı. Jungkook'tan bir mesaj gelmesi biraz zaman aldı, ancak mesaj geldiğinde Yoongi, fotoğraf yerine bir video gönderdiğini fark etti.
Yoongi, Hoseok'a yaklaşmak için koltuğunda eğildi. Bir dirseğini yatağa dayayarak telefonunu ikisinin de görebileceği şekilde tuttu. Hoseok, içeriğin nelerden oluşacağını merak ederek ekrana ilgili gözlerle baktı. Yoongi oynat düğmesine bastı ve Jungkook'un videosu oynamaya başladı.
Evde yatakta oturuyordu, üzerine tam oturan bir gömlek giyinmişti ve saçları darmadağındı.
"N'aber beyler? Ahhhh bana video göndermemi söylemediğinizi biliyorum ama ben kurallara uyan biri değilim." Sahte, havalı bir ifade takındı ama başka biri konuşunca bu kısa kesildi.
Videonun arka planından alçak bir ses duyulabiliyordu.
"Ne? Az önce... Kendi kendine konuştun?"
"Hayır ne- yuh, hayır, video çekiyorum."
Jungkook telefonu yan çevirdi ve ekranda bulanık bir Jimin belirdi. Üzerinde iki beden büyük olan bir sweatshirt ve sanki rızası olmadan kafasına takılmış gibi görünen bir bereyle bağdaş kurup oturuyordu. Başı eğikti ve parmakları elinde tuttuğu telefonun ekranının üzerinde hızla hareket ediyordu. Bir anda, bereyi kafasından almak için elini kaldırdı ve hızla yere fırlattı."Merhaba Jimin."
"Bekle, ne? Ne dediğini duymadım..." Jimin yukarı baktı ve önden onu kaydeden bir kamerayla karşılaştı. Hızla yataktan kalktı ve gitti. "Beni kaydetme."
"En azından merhaba de," diye seslendi Jungkook.
"Merhaba." Bedensiz ses ekrandan geldi.
"Ve alın size bir Jimin..." Jungkook yatağında yerini değiştirirdi ve sonra gülümsedi. "Ama onu bir kenara koyarsak... Umarım her şey yolundadır. Um..." Gözünün hemen altındaki yanağını kaşıdı. "Sizi özledim çocuklar. Özellikle seni özlüyorum, Hoseok. Uh... Dayan, tamam mı? Yoongi-hyung, ona zorluk çıkarma, yoksa sen ve ben kavga ederiz."
Hoseok bu sözlere genişçe gülümsedi. Elinden gelse gülerdi.
Yoongi'nin dudaklarında da bir sırıtış belirdi, ama hemen yok oldu.
"Eh, sanırım şimdilik bu kadar. Ben açıkçası Jimin'in hoşçakal demesini isterdim, ama..." Kafasını çevirip etrafına bakındı, "O gitmiş... Odadan çıkmış..? Evet, odadan çıkmış. Böylece sana sadece ben hoşçakal diyeceğim! Görüşürüz Hoseok. Sakin ol. Ve unutma, sen en iyisisin." Eliyle bir "Barış İşareti" yapıp kaldırdı ve video ekranda onunla birlikte sona erdi.
Yoongi içini çekti. Videonun çok hızlı geçtiğini düşündü ama aslında otuz saniyeden biraz daha az sürmüştü.
Yoongi oturdu ve telefonunu tezgahın üzerine koydu.
Hoseok bir süre dalıp bir yere baktı ve bir kez daha Yoongi'ye baktı.
"Siz en iyi arkadaşlardınız, ha...?"
Hoseok başını salladı. Elini kaldırmaya çalıştı ve işaret parmağını yavaşça başının yanında daireler çizerek döndürdü.
Yoongi hafifçe homurdandı ve koltuğuna yaslandı.
"O deli mi?"
Hoseok'un dudaklarındaki gülümseme biraz daha büyüdü, Yoongi'nin sorusuna evet yanıtını verdiğini gösteriyordu.
Yoongi'nin Hoseok'un gerçekte ne kadar masum bir ruh olduğunu anlamasını sağlayan da bu anlar oldu. Arada bir, Hoseok'un sadece yirmi üç yaşında olduğu aklına gelirdi ve bu gerçek Yoongi'yi normalde olduğundan daha fazla üzerdi. Bu hastalık onu ele geçirmeden önce Hoseok'un genç birinin hayatın zevklerini tadamaması sinir bozucuydu ve genel olarak üzücüydü ama Yoongi bunların hiçbirini ifade edecek bir hareket yapmıyordu. Hoseok'un önünde yapamazdı.
Bu yüzden, Yoongi üzgün bir ifade takınmak yerine her zaman yaptığı gibi sadece duygusuz bir ifade takındı. Acısını saklamanın en iyi ve tek yolu buydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
in another life -sope
FanfictionUyku artık eskisi kadar kolay gelmiyordu. Hoseok bunun farkındaydı, şimdi Yoongi de öyle. in another life bokuaka hikayesinin sope versiyonu (。•̀ᴗ-)✧ THE ORIGINAL STORY (bokuaka version) IS BY LittleLuxray on Archive of Our Own! (。•̀ᴗ-)✧ORİJİNAL HİK...