6

125 9 7
                                    

minho boş yatağında buz gibi evinin içinde ağrılar içinde uyandı. niye evinin derecesini yükseltmediğini kendisi de bilmiyordu, yaşamıyor gibiydi artık. kedileri için yaptığı battaniyeli yatakta üç kedisi de birbirlerine sokulmuş sıcacık yatarken, minho soğuk, sadece kendisi için fazla büyük olan yatağında kıvrandı. jisung ile ayrıldığı geceden sonraki sabah işinden de artık devam edemeyeceğini söyleyip ayrılması üzerinden bir ay geçmişti... artık ocak ayındalardı. kış soğuğunu ve karanlık yüzünü göstermeye başlamıştı.

günleri sıkıcı boğucu evin içinde kedileriyle tek başına veya hastanelerde eun ile geçiyordu. bay kim jisungla arasındaki olanları minho'nun anlatmasıyla öğrendikten sonra tamamen yalnız kalan çocuğa kendi kızını bakıcı olarak adamıştı, bu yüzden minho'nun birazcık da olsa iyi hissetmesini sağlayan ozon tedavilerinde eun ona rehber oluyordu. doktor olan eun minho'nun tedavisini kolayca olmasını ve ona bolca kolaylık sağlıyordu, bu yüzden minho karşı gelemiyordu bile.

minho jisung'u her özlediğinde, tedavide yanında eun değil de jisung'un olmasını dilediği zamanlarda kendine sahip çıkamadan tek aşkını yanındaki doktor arkadaşı eun'a anlatıyordu. eun hayatında duyduğu en güzel gerçek aşk anılarını hep kırık bir gülümsemeyle dinliyordu.

minho gibi sert duran bir adamın, erkek arkadaşına bu kadar hayranlıkla aşık olması onu çok şaşırtıyordu. minho'nun anlattığı çoğu anıda ve hayalinde eun göz yaşlarını tutamıyordu. aklına kendi sevgilisi geliyor ve kendilerini minho ve sevgilisinin durumunda düşünüp üzülürken daha da iyi anlıyordu minhoyu.

çoğu zamanda sevgilisi onu hastaneden almaya geldiğinde veya bir çiçek yolladığında heyecanını minhoya belli etmemeye çalışıyordu, arkadaşının gözüne sokup daha çok üzülmesini istemezdi ancak minho'nun sevgilisini bir saniye bile aklından çıkartmadığını da biliyordu.

minho ise jisungu en son o gece görmüştü. sonrasında çokça jisung'u görmek istese de kendini durdurmuş, davranışlarından utanmıştı. ayrıldıkları gecenin sabahında işten ayrılıp için eve dönerken cesaretini toplayıp chanı aramıştı.

telefonda jisung'un nasıl olduğunu utancından ve korkusundan soramamış onun yerine parmağı nasıl oldu diye sormuştu. bunun üzerine chan "bunun bir şaka olduğunu falan mı sanıyorsun piç! çocuk ne hale geldi hala parmağı diyorsun. yanında olsam bir yumruk çakarım, kahrolası çenen yerinden oynardı"

minho şok olmuş diyecek bir şey bulamamıştı "özür dilerim" diyebilmişti titreyen sesiyle sadece. "minho özür dilemen gereken kişi ben değilim salak mısın? ne oldu sana, bu sen olamazsın. çocuğu nasıl öyle bırakırsın...en kısa zamanda gel ve aranızı düzelt" diyen chan, minhoya bir şey bile demesine fırsat vermeden aramayı kapatmıştı.

minho ise tıpkı jisungu öptüğü ve aşkını ilan ettiği gündeki gibi bilmediği bir evin duvarının kenarına çöküp ağlamaya başlamıştı. bu sefer ise bir küfür değil de tatlı bir teyzenin sesiyle kaldırdı kafasını, "oğlum neyin var iyi misin? kapıya gel,bir çorba vereyim sana" demişti evin camından sarkan teyze. minho o kadar yalnız hissediyordu ki karşı çıkmamış yaşlı teyzeyle beraber oturup yemek yemişti. sonrasında teyze, "kötü olduğunda yanıma gel çocuğum, çorba veririm yine sana" diyerek uğurlamıştı minhoyu. minho bir daha gitmeyeceğini bilse de "gelirim" dedikten sonra evine doğru yürümüştü şu andan tam bir ay önceki gün.

bir aydır chan'ın söylediği gibi gidip aralarını düzeltemeyeceği için hiç bir arkadaşıyla da görüşememişti. yüzü de yoktu bunu yapmaya, olamazdı. çocukların ona sinirli olduğuna adı gibi emindi zaten. haklılar diye düşünüyordu yine de, yaptığı saçmalığın farkındaydı ama istediği şey de buydu zaten. onu saçma biri olarak hatırlamaları, bu yüzden de arkasından üzülmemeleri...

7 cigarettes || minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin