sabah olduğunda minho telefondan gelen bildirim sesiyle gözlerini açtı. gözlerini açtığı anda kolunda yatan sevgilisini gördü dibinde. uyanıp gözlerini açtığı gibi hiç hareket etmeden jisunga baktı uzunca. jisung uyurken bir kolunu kendi göğüsüne bırakmış, diğer kolunu ise uzatmış minho'nun yanağını tutuyordu eliyle.
minho sevgilisinin her nefes alışında kendi vücudunun üzerinde olan jisungun bedenini hissetti. çıplak vücudu çok güzeldi, ona baktığında melek görüyor gibi hissediyordu minho. böyle hiç hareket etmeden günlerce kalabilirdi. onu uyandırmamaya gayret gösterirken jisung'un saçlarını koklamak istedi.
burnunu yavaşça jisunga dayarken nefes aldı...ancak almamayı dilerdi. ölümün onun peşini bırakmayacağını hatırladı aldığı nefesle ciğerleri ve bütün vücudu acıyla yanarken. aslında kolunu oynatmaya hâli yoktu, özellikle de dün gece, zorla toplayabildiği bütün enerjisini harcamışken...
herşeyin farkındaydı. son zamanları olduğu belliydi, çünkü böyle acılarla, düzgün nefes bile alamayarak sonu gelmeyen halsizlikle daha fazla yaşayabilmesine imkan yoktu. öldükten sonra onu neyin beklediğini bilmiyordu, içinden çıkamadığı için düşünmek de istemiyordu.
dayanabilirim dedi içinden, birazcık daha onsuz olmaya dayanbilirim. ancak jisungun ömür boyu onsuz kalmak zorunda olduğunu düşünemiyordu. minho, ne kadar az görürse jisung'un onu daha az özleyip daha kolay unutacağını sanıyordu...
bu yüzden hâlâ yüzünde olan jisung'un elini tuttu, yavaşça yüzünden çekip yatağa koydu. yavaşça kolunu jisung'un kafasının altından çekti. bir daha onu görebilir miydi bilmiyordu. doğrulmadan önce acısını düşünmeden jisung'un kokusunu derince içine çekerek öptü onu. bırakmak istemiyordu... jisungun tatlı dudaklarına yavaşça öpücük bıraktıktan sonra zorla ayağa kalktı.
ağlamak istemiyordu ancak sevgilisinin çıplak savunmasız bedenini örterken göz yaşlarının damlamasına engel olamadı. acıyla organları parçalanıyor gibi hissederken odalarının kapısına düzgünce yürüyemeyerek gitti. gözlerini jisungdan ayıramıyordu, son anına kadar hafızasına kazımak istiyordu.
jisung'dan ayrılmak istemediğinden odadan çıkamayarak kapıda dikiliyordu. dayanamayıp sevgilisinin yanına geri yürüdü hızla acısını duymazdan gelerek. elleriyle jisungun saçını okşayarak bir yandan yanağına öpücükler verirken jisung gözlerini kırpıştırdı.
minho jisungun uyanmasını beklemediği için gerilip hızla kendini geri çekti. jisung yarı uyur şekilde "minho...gitme..." dedi bir yandan da kafasını minhoya doğru kaldıramaya çalışırken. minho kafasını ona yaklaştırırken "tuvalete gidiyorum, uyumaya devam et sevgilim" dedi. jisung kollarını kaldırıp minhonun yüzünü kavrayınca onu kendine çekerek dudaklarını birleşirip sesli bir öpücük verdi sevgilisine.
minho odanın kapısından çıkarken geri uykuya dalan sevgilisine "seni seviyorum" dedi. jisung bir yandan tekrar uykuya dalarken hayal olup olmadığını ayırt edemezken duydu minhoyu.
her nefesinde batan karnını tutarak evin kapısını açtı. karşısında zombi gibi dikilen arkadaşlarını gördüğünde zamanlaması için kendine küfür etti içinden, yakalanmak istediği son şeydi. "nereye gidiyorsun?" diye sessizce sorduklarında "işim var... ben yokken kendinize ve jisunga iyi bakın" dedi herkesin yüzüne tek tek bakarak minho. "biraz daha kal, beraber kahvaltı yapalım" diye konuştu felix ardından evin annesiymiş gibi.
"kalamam" dedikten sonra evin kapısından çıktı. içinde gerçekten çok kötü bir his vardı. arkadaşlarının hepsine seri bir şekilde hızlıca sarıldıktan sonra "her şey için teşekkürler" diyip onlara tekrar bakamadan arkasına dönüp evine doğru yürüdü canı yandığı için topallayarak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
7 cigarettes || minsung
Fanfictionhan jisung ve lee minho birbirine aşık olan sevgililerdi. minho jisung'dan önce kanserin elinden kaçmıştı ama bunu kimse bilmiyordu. jisung minhoya kesinlikle çok aşıktı ancak minhonun sevgisi sorgulanacak bir biçime girdiğinde işin aslı minhonun ji...