...
"Sahile gitme fikri nereden çıktı?"
"Yaz mevsiminin tam bu zamanlarında sahile gitmek harika bir fikir, Megumi!" Gojo fırın küreği gibi uzun kollarını iki yana açıp Megumi'nin etrafında döndü.
"Hiç de değil." Megumi donuk suratıyla Gojo'nun yaptığı maskaralıkları izliyordu.
"Sahil ne güzel esiyordur şimdi. Bir önce gidelim, inat etme hadi Megumi."
Zion eli cebinde Megumi'nin yanına gitti ve omzuna vurdu. Ortamdaki herkes Megumi'nin onay vermesini bekliyordu. Nobara ve İtadori, Megumi'yi önden ve arkadan çekiştirip kabul etmesi için yalvarıyorlardı.
"İyi, tamam."
Nobara ve İtadori sevinçlerinden garip hareketler yapmaya başladılar. Sen sadece onlara bakıp gülüyordun. O sırada yanına Gojo geldi.
"Şu an daha iyi misin?"
"Evet, sensei. Dün sizi zor durumda bıraktıysam eğer, üzgünüm. Zannetmiyorum ama."
Gojo güldü, omuz silkti, "Her şeyi hatırlıyor musun?"
"Hatırlamam gereken bir şey mi oldu?"
"Yo, hayır. Unut gitsin."
Her şeyi hatırlıyordun ama bunu Gojo'nun bilmesi gerekmiyordu. Aynı zamanda Gojo'nun söylediği şeylerin herhangi bir hoşlantı eseri olmadığını da biliyordun. O hayatında gördüğün en playboy herif olabilir, Zion'dan sonra tabii.
Hepiniz eşyalarınızı ve yiyecekleri aldıktan sonra Gojo'nun arabasıyla yola çıktınız. İtiş kakışların sonucunda sen kazanıp ön koltuğa oturmuştun. Geri kalan dört kişi de iki kişilik koltuğa oturmaya çalışıyordu. Oluşan kargaşayı tahmin edebiliyorsunuzdur.
Şehirden biraz uzakta bulunan ve gerçekten sessiz olan bir sahile geldiniz. Sahil bu yaz ayında çok güzel esiyordu. Bir günlük tatilinizde böyle bir kaçamak yapmış olduğunuz için gayet memnundun. Aynı zamanda kafanı dağıtman için harika bir fırsattı bu.
"Şuraya serelim mi örtüyü?"
"Şurası daha iyi olur sanki."
"Ne farkı var?"
"Burası daha serin."
"Çok güneş geliyor buraya."
"Diğer yerlere gelmiyor mu?"
"Hadi serin bir yere artık."
Ufak yer tartışmanızdan sonra bir yere sermiştiniz. Getirdiğiniz sandviçlerinizi yemeye başladınız. Yemeğinizi bitirdikten sonra Nobara elinden tutup seni kaldırmaya çalıştı, "Hadi deniz girelim."
"Hayır saçmalama, yanımda kıyafetim yok."
"Tamamen girmeyiz, ayaklarımızı sokarız."
"İtadori ile gidin."
İtadori ayağı kalktı, "Hadi, gidelim."
"Başka gelen yok mu?"
"Ben de geliyorum." Zion da onlarla beraber gitti. Geriye sadece sen, Megumi ve Gojo kalmıştınız. Gojo çantadan topu çıkardı, "Hadi voleybol oynayalım!"
"Olur." diyip ayağı kalktın. Megumi oynamayı kabul etmemişti ki bu senin için sürpriz olmamıştı.
Gojo ile voleybol oynamaya başladınız ama oyundan zevk almaktan ziyade sıkılmaya başlamıştın çünkü Gojo topu sürekli yukarı attığı için topun peşinden koşmak zorunda kalıyordun.
"Çok kısasın ♡" gülerek söylemişti bunu. Basbayağı dalga geçiyordu seninle.
"Biraz daha geriye gidin ve çok yukarı atmayın!"
"Tamam tamam, kızma. Seni sinirlendirmek için yapmıştım."Durdun, boş boş Gojo'ya baktın ve topu ona fırlattın, Gojo bu sefer kahkaha atmaya başladı.
"Hadi düzgün oynayalım."
"Tamam." Bu lafı hiç inandırcı gelmiyordu sana ama gerçekten güzel oynamıştınız. Kurallara uyduğunuz söylenemezdi tabii.
Sahilde dolu dolu geçirdiğiniz dört saatin ardından okula geri dönmek için yola koyuldunuz ama bu sefer ön koltuğa sen oturamamıştın. Zion son anda ön koltuğu kapmıştı. Sen de arka koltukta, Nobara'nın kucağına oturmuştun ve Zion'un dreadleriyle oynuyordun.
"Şimdi Nobara'nın yerinde olsaydım keşke." Bunu İngilizce söylemişti, kimsenin anlamadığını düşündüğün için rahattın ama yine de Zion'nun kafasına vurdun. Bu tarz şakalardan hoşlanmadığını bildiği halde yapmaya devam ediyordu.
"Şaka yaptım, gerçekten. Kızmadın, değil mi? Özür dilerim."
"Kes sesini."
"Madem söylüyorsun, daha sonrasında niye özür diliyorsun?" Ee tabii Gojo'nun İngilizce biliyor olma ihtimalini kim düşünebilirdi ki?
Geri kalan yolu gülerek, birbirinize atışarak geçirdiniz ve nihayetinde okula vardınız. Herkes odasına gitmek için dağılıyordu.
"Y/N!"
Durdun ve arkanı döndün,"Efendim sensei?"
"Biraz bekler misin?"
Diğerleri içeri girmişti bile ama sen Gojo'nun söyleyeceği şeyi bekliyordun.
"Zion ile aranızda bir şey var mı?"
"Eğer arabada söylediği şeyden dolayı bunu soruyorsanız, bu tarz şakalardan hoşlanmadığımı biliyor, beni sinirlendirmek için yaptı."
"Sadece az önceki olay yüzünden değil. Genel olarak çok yakınsınız."
"Evet, yakın arkadaşım çünkü."
"Arkadaş gibi değil işte..." Gojo doğru kelimeyi bulmak için elini alnına koydu. Ona bakıp gülümsedin.
"Neden gülüyorsun?""Hiç."
"Ne, söylesene, merak ettim!"
"Neden soruyorsunuz bunu?"
"Merak ettim."
"Ah, anladım. İyi o zaman gidebilir miyim?"
"Tabii," tam gidecekken tekrardan sana seslendi, "Y/N yarın akşam benimle yemeğe çıkar mısın?"
Bunu pat diye sorduğu için çok komik gelmişti sana çünkü aklında Gojo'yu hep arsız, utanmaz ve gerçekten kızları etkileme konusunda çok iyi biri diye kodlamıştın ve böyle bir akşam yemeği teklifi almak sana komik geldi.
"Sizinle yemeğe çıkarım tabii, sensei." Gülerek ve 'sensei' kelimesini bastırarak söyledin bunu. Kesinlikle onunla alay etmek ya da özgüvenini düşürmek değildi amacın, sadece sana komik gelmişti.
...
Sonraki bölüme bir smut yakışır gibi 😁
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gojo x Fem Reader
أدب الهواةİlerleyen bölümlerde +18 sahneler olacak. Rahatsız olacaksanız okumayınız, lütfen. 🤩 Argo, küfür, sokak dili içerir.