1991, 1 Eylül.
9¾ Peronuna gelen küçük granger, geç kalmamak için hızlıca trene bindi. Kendine boş bir kompartmandan çok rahat edeceğini düşündüğü bir yer arıyordu. Yavaş yavaş bütün kompartmanlar doluyordu. İçinden defalarca kez "Hızlı ol Hermione, yer kalmayacak." cümlesini tekrarlıyordu. Neredeyse tüm kompartmanları gezen hermione, sonunda kendi isteğine göre bir yer buldu ve hemen içeri girdi. Bavulunu oturduğu yerin altında olan boşluğa ittirdi ve kitabını çıkardı. Evet, hermione her zamanı kitap okuyacak bir duruma çevirirdi. Kitabını araladı ve birkaç sayfa okumaya başladı, çok geçmeden kendine göre sesli bir şekilde kitabın kapağını kapattı. Diğer kompartmanlardan gelen kahkahalar kitabını okumasına engel oluyor, onu derin düşüncelere boğuyordu. "Herkes nasıl bu kadar samimi?" diye düşünüyor sonra da aklına üst sınıfların da bu trende olduğu geliyor ve onların kahkahaları olduğunu düşünüp kafasındaki düşünceye yanıt veriyordu. Kitabını tekrardan aralamıştı ki kompartmanın kapısı sesli bir şekilde açıldı. Ürken küçük granger, refleks olarak kitabına sarıldı. Kompartmana giren iki çocuk kapıyı arkalarından kapattı ve Hermione'nin yüzüne bakmadan konuşmaya başladılar. Henüz Hermione'nin varlığından haberleri yoktu sanırım, koltuğa oturmuş şekilde birbirleriyle sohbet eden turuncu saçları olan çocuğu ve mavi gözleri olan çocuğa garip garip bakmaya başladı hermione.
Beş dakika geçti ve onlar hâlâ sohbet ediyor, Hermione'nin varlığını es geçiyorlardı. Buna sinirlenen küçük kız, hafifçe öksürerek kendi varlığını belli etmeye başladı. Öksürüğü ile irkilen turuncu saçlı çocuk, tiz bir çığlık attı. Gözlüklü - mavi gözlü çocuk - kulaklarını elleri ile kapattı ve konuşmaya başladı,
- "Ron, kulaklarımı ağrıtıyorsun!"
Tiz çığlık karşısında yüzünü buruşturan hermione, adının Ron olduğunu öğrendiği turuncu çocuğa garip bakışlar atmaya başladı. Kafasında dönen düşünce ile kendi haline üzüldü, bir anlığına.
Gözlüklü - mavi gözlü çocuğun - uyarısı ile susan Ron, özür dilercesine elini ensesine koydu ve konuşmaya başladı,
- "Merhaba, üzgünüm. Ne zamandır buradaydın?"
Sabır dilercesine iç çeken hermione sakince cevap verdi,
- "Girdiğinizden beri, hatta ondan daha önce. Öyle bir hiddetle girdiğiniz ki beni farketmediniz. Hoş, pek de sizin farkettiğiniz söylenemez ya."
Bunları tek nefeste söyleyen Hermione'ydi. Gözlüklü çocuk gözlerini birkaç kere kırpıştırdı ve söze başladı,
- " Üzgünüm, bizim hatamız. Geç kalıyorduk. Girdiğimiz an bütün Kompartmanların dolu olduğunu gördük, burayı da boş görünce kimse kapmasın diye hızlıca girdik, seni farketmemiş olma sebebimiz heyecanımız ve panikliğimiz. "
Dediklerinin karşısında hafifçe gülümseyen hermione dostani bir şekilde elini gözlüklü çocuğa uzattı,
- " Sorun değil sizin de benim gibi ilk seneniz. Bu arada, ben Hermione Granger. "
Uzattığı eli sıkan gözlüklü çocuk gülümsedi,
- " Harry, Harry Potter."
Hermione gülümsemesini yüzünden silmedi ve elini çekti. Bu sefer elini adının Ron olduğunu öğrendiği çocuğa uzattı, Ron ise garip bakışlarını sürdürerek elini sıktı,
- " Ronald Weasley ama bana genelde Ron derler, sen de demek istersen yani, "
Son dediklerini utangaç bir tavırla söyledi, boşta kalan elini ensesine koyması utandığını yeterince belli ediyordu zaten. Gülümsemesi büyüyen hermione,
- "Memnun oldum Ron"
diyerek tanışma faslını bitirdi ve kitabını okumaya geri döndü. Kompartmanın içinde garip bir sessizlik çöktü, Ron ve Harry susuyor, sadece birbirlerine bakıyordu. Birden kitabın kapağını gürültü ile kapattı Hermione ve gözlerini fal taşı gibi açarak Harry'e baktı.
Kapattığı kitap sesi ile irkilen çocuklar da Hermione'nin yüzüne bakmaya başladı, Ron'un içinden geçen tek düşünce bir an önce Hogwarts'a varıp bu garip kızdan uzaklaşmaktı.
Hermione heyecanlanmış bir şekilde harry'e doğru konuşmaya başladı,
- "Sen, sen seçilmiş kişi değil misin?"
Neyi kast ettiğini anlayan Harry gülümsedi ve kafasını onaylarcasına salladı. Olanları sessizlik ile izleyen Ron, Hermione'nin koltuğun üzerine bıraktığı kitabın kapağını uzaktan incelemeye çalışıyordu.
Gülümsemesine karşılık veren hermione merakını susturamadı ve şu sözcükler dudaklarının arasından döküldü,
- " O şey, var mı gerçekten? Yani.. Şey işte."
Bakışlarını yere çeken hermione utanmıştı. Utandığını anlayan harry ise gülümsemesini daha da genişletti ve küçük elleri ile saçlarını ittirip alnında bulunun şimşeğe benzeyen işareti gösterdi,
- "Bakmak ister misin Hermione?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Role-play Harry Potter, Fiction's.
General FictionBurada yazabildiğim, hakkını vereceğimden emin olduğum Harry Potter karakterleri için Kurgular yazacağım. Kurgularımın hiçbir şekilde iznim olmadan kullanılmasını istemiyorum. Ayrıca araya birkaç Marauders kurgusu da koyacağım. Fikir olsun diye yaza...