Onun durumu çok çetrefilliydi. Çünkü sevgisizlik gibi büyük ve çaresiz bir vebaya yakalanmıştı. Ne ilaçlar geçirebilirdi acısını, ne deste deste bezler durdurabilirdi kanamasını. Böyle haince ve acımasızca bir yaraydı ondaki.
Tıpta bir ismi olmasa bile, varlığı can yakıcı bir hastalıktı bu.Bazı geceleri o kadar ıstırapla geçiyordu ki bir yudum su bile içemiyordu takatsizlikten. Acının her tonunu görüyordu zaman içerisinde. Günlerini yalnızlık denen soğuk ve karanlık bir odanın içinde, gün görmeyerek geçiriyormuş gibi hissediyordu. Farkında olmadan, tıpkı diğerlerinin de yaptığı gibi, o da kendine eziyette bulunuyordu. Tıpkı diğerlerinin ona davrandığı gibi davranıyordu kendine. Yokmuş gibi. Değersizce davranıyordu. Sabahtan akşama kadar o odanın bir köşesinde ölümü bekliyordu fakat bir türlü ölemiyordu işte.
Şu sıralar ölüm isteği, intihar düşünceleri en üst safhadaydı. Kafasının içinden çıkmıyorlar. Onu içten içe çürütüyor, sonra da kokutuyorlar. Ölüm gibi bir kurtuluşun aslında bir korkaklık olduğunu düşünüyor bazı zamanlar. Bu savaşmamak demek, pes etmek... Fakat yine de insan girdiği her savaşı kaybederse, sonra niçin mücadele etsin diye merak ediyordu şimdilerde. Niçin? Gücünü yitirmek, güç toplayacak bir sebep bulamamak, tükenmek.
Şimdi insanlar da bir garipler. Her şeyi bir sebebe bağlıyorlar. Fakat her zaman böyle olmamalı, bazı durumlarda özellikle. Ağlamak hissi gibi. Aniden gelen ağlamak hissi. Ardından ağlarken uyumak ve bir daha hiç uyanmamak isteği. Bu düşünceler Tunay'ın aklını çeliyorlar. Dualarını onlardan ibaret kılıyor artık. Bunu yapmakla da ne kadar doğru yaptığını bilmiyor aslında. Tunay içten içe tükeniyor. Fakat göremiyorlar. Yeşil çimenler arasında yaprakları sararmış bir çiçeği kim ne yapsın? Onu oradan söküp atmak, hayata dair kalan son umudunu da yitirmesine sebep olmak gibidir bazı durumlar, acınası ve bir o kadar da haksız davranışlardan ibarettirler.
İnsan acıyor. Acıyor... Oğuz Atay'ın deyimiyle "Düşüncelerim acıyor." Turgut Uyar'ın deyimiyle "Sevgim acıyor." Ama acıyor işte. Bir şekilde insan acıyor. Vücudunda, özellikle de kollarında her geçen gün daha da yer edinen bu kesik izleri aslında ne kadar aciz ve bir o kadar da aptal olduğunu gösteriyordu onun. Yinelemeye çalışıyor sözcüklerini, hafızasını zorluyor fakat bir türlü teselli cümleleri kuramıyor kendisine karşı. Nefessiz. Soluklar yetmiyor artık. İradesiz. Kendinin bile farkında değil Tunay. Kafasında ki gerçekler o kadar rayından çıkıyordu ki, farkında olmadan, kendini daha da ölüme sürüklüyordu.
...
Divit kalemini ve yatağının başucundaki komodinden Turgay'ın ona verdiği sararmış defteri aldı. Masanın başına geçti. Bir eli çenesinde diğer eli kalemi tutar vaziyette masada oturuyordu. Düşünüyor fakat ne yazacağını bulamıyordu.
-Ne düşünüyorsunuz Tunay?
-Bu deftere nasıl başlamam gerektiğini bulamıyorum.
-Gizlediklerinizden başlayabilirsiniz.
-Gizlediklerim mi?
-Efdal'in nasıl Selimleştiğini, daha doğrusu nasıl hayatını kaybettiğini sizden başka bilen var mı, Tunay?
Tunay yüzünde buruk bir gülümsemeyle deftere bakakaldı. Gözleri o kadar donuktu ki üşüyordu bu acınası halinden. Kalemi eline aldı, mürekkebe daldırdı ve artık bir başlangıç yaptı bu defter için.
25 Nisan 1990
Bu defterin benim için neler ifade ettiğini anlatmak mümkün mü bilmiyorum. Turgay yazmamı çok istedi. Ben yine birçok şey gibi bu satırlara nasıl başlamam gerektiğini de bilmiyorum. Fakat yazmak zorundayım. Bir yerden başlamak, anlatmak zorundayım. Bunu pek de istekli olduğum için söylemiyorum, Turgay'ı kırmak istemiyorum sadece. Yine birçok şey gibi bu deftere yazmayı da istemiyor içim. Ama denemekten zarar gelmeyeceğini ümit ederek yazmaya başladım bile. Bugün Efdal'in ölümü hususunda yazacağım. Ama bu... Bu ölümün ne kadar çetin ve acımasızca olduğunu düşünmek bile beni kahrediyor. Efdal buna nasıl dayandı? Dayanamadı. Çünkü eğer dayanabilseydi şu an bu satılarda değil, yanımda olurdu. Bu düşünceler beni kanatıyor. Ama en acısı da...
Bunu böyle kolaylıkla yazmak benim için mümkün değil.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TUTUN AMA YAN
General FictionYalnızlığın psikolojiyi nasıl etkilediğini ve çaresizliğin insanı nasıl derinden yaraladığını anlatan bir hikaye yazmaya çalışıyorum. Bu hikayede ana karakterimiz Tunay, kafasının içinde yaşayan Turgay'la birlikte günlerini geçirirken, sevgisizlikte...