Bölüm-4

8 1 0
                                    

2 ay sonra...

Ülkede matem havası seziliyordu. Uzun zamandır kimse böylesine kasvetli havalara şahit olmamıştı. Kötü bir şey olacak gibi bir his vardı genç adamın içinde. Göğsü sıkışıyor, nefes alamaz hale geliyordu sanki. Asla unutamadığı kehribar rengi gözler tekrar tekrar beynini dolulaştırırken gözünden bir damla yaş süzüldü. İçindeki özlemi bitmiyordu. Kime olduğunu bile bilmediği özlem onu yakıp kavuruyordu sanki. Birini özlüyordu evet, ama kim olduğu hakkında bir tahmini bile yoktu.

"Dostum! Hadi ama.. Yine mi sen?" diyen sinir hastası Will'e baktı göz ucuyla.

Will fazlaca sıska ve sinirli biriydi. Çabuk öfkelenir, yıkım derecesinde sinirini yansıtırdı dışarıya. Buna rağmen yumuşak yeşil gözleri ona masum bir görüntü veriyordu. Kızınca veya bir şeyden sıkılınca dudaklarını büzüyordu istemsizce ve bu onu çocuk görüntüsüne büründürüyordu. Genç adam bazen onun gerçekten sadece ergenliğe yeni geçmiş bir çocuk olduğunu düşünüyordu.

"Mızmızlanma koca adam. Benimde sorunlarım var." dedi sakin ama titrek bir sesle genç adam.

Will ona ters ters baksa da bir şey demedi ve yanından hızla geçip gitti. Genç adam kısa bir anda olsa onun bu tavrına gülümsedi. Sorunlarının aksine Will için geliyordu artık bu binaya. Will ne kadar ona ters davransa da içinde Will'e karşı derin bir sevgi besliyordu.

"Hey Eric! Yine mi o öfkeli velet için geldin?" diye soran Matilda'ya sırıtarak baktı. Bu kadından hiçbir şey gizlenemiyordu.

"Aslında evet ama başka bir sebebi de var. Uzman Psikiyatr beni görmek istemiş." dedi huzursuz bir tını ile.

Matilda onun her zamanki hali olduğunu sanarak gözlerini devirdi. Onun gözünde Eric her zaman huzursuz bir kişiliğe sahipti ve sesinin şu an ki tınısı da önemli bir durum arz etmiyordu. Aksine Eric her zaman ki halinden farklı bir şeyler olduğunu biliyor, seziyordu. Normalde sadece insanlardan dolayı huzursuz olurken bu sefer psikiyatrın ona söyleyeceklerinden dolayı huzursuzdu. Boşu boşuna kimseyi yanına çağırmazdı psikaytr Darlyn.

Matilda yanından uzaklaşırken o da yavaşça Darlyn'in odasına yürüdü. Huzursuzluğu artarken odanın kapısının aralık olduğunu gördü. İçeride daha önce görmediği, uzun boylu, sarı saçlı bir genç vardı ve Eric'in anladığı kadarı ile psikiyatriste para veriyordu. Bir şeyler döndüğünü ve doktorun rüşvet aldığını anlayan Eric kusmak istedi bu görüntü ile. Anında kapıdan uzaklaşıp hızla binadan çıkmak için adımlarını hızlandırdı. Her ne dönüyorsa orda buna karışmak istemiyordu.

Arkasından birinin seslendiğini duyunca panikledi ve adımlarını hızlandırdı. Bir anda içine büyük bir şüphe düşmüştü. Darlyn denen herifin kendisini çağırması zaten saçmaydı. Çünkü çok büyük bir problemi yoktu Eric'in. Sadece bilmediği birini özlüyordu ve büyük ihtimalle o kişiyi önceden de tanıyordu zaten. Yani Darlyn'in acil dediği konunun bu para alış verişi ile ilgisi olduğunu düşünüyordu. Ki arkasından gelen adım sesleri de bunu kanıtlar nitelikteydi.

"Dursana orda Eric! Sana zarar vermek istemiyoruz." diye seslendi arkasındaki kişi.

Eric daha çok panik yaparken eli ayağına dolaşmış ve tökezlemişti. Toparlanmaya çalışırken bir el kolunu kavramıştı bile. Panik iyice Eric'i esir almıştı artık. Ne yapacağını bilemiyordu. Bu adamlardan kurtulması gerektiğini hissediyordu ama nasıl yapacağına dair bir fikri yoktu.

"Benden ne istiyorsunuz?" diye sordu korktuğunu belli etmemeye çalışarak.

Oldukça ciddi görünüyordu dışarıdan bakılınca. Bunu hislerini ustaca saklayabilmesine borçluydu. Lakin içten içe her zerresiyle korkuyu hissediyordu. Kalbi bir koşudaymışçasına hızlı hızlı atıyor, Eric'i darlıyordu. Nefes almak için ekstra bir alan lazımdı ama adam bunun aksinin olmasını ister gibi dibine girmişti Eric'in.

"Seni istiyoruz Eric. Sana ihtiyacımız var. O kendini bir şey sanan prenses bozuntusunun tek zaafı sensin maalesef ki." diyen adamın sesi oldukça ürpertici geliyordu Eric'in kulağına.

Bir anda Eric ne olduğunu anlayamadan adam kendinden 4 metre uzağa savruldu. Gözleri şaşkınlıkla irileşen Eric aniden yanında biten kadına çevirdi bakışlarını. Korksa da bir anlığına sükunete ermiş gibi hissetmişti. Sanki o kadın yanındayken kendisine asla zarar veremezlermiş gibi hissetmişti. Kadın sinirle karşısındaki adama bakıyor Eric'e dönmüyordu bile.

"Demek Prenses Anna'nın planı buydu, öyle mi Marcus?" diye sorarken sesinde bariz bir alay vardı.

Eric gözlerini bir an dahi olsa ayıramıyordu bu genç ve güzel kadından. Kehribar rengi gözlerine bakarken içindeki özlemin arttığını hissetmişti. Ama aynı zamanda feraha da ermişti sanki. Uzun zamandır göremediği sevdiği bir kişiye kavuşmuş gibi bir his oturmuştu içine. Tüm o özlemine değmiş gibiydi. Tüm o acılarını unutmuştu aniden.

"O geliyor Prenses. Sence seni öylece bırakır mı? Eskisinden de güçlü artık. Geçen sefer ki gibi ucuz atlatamayacaksın. Bu sefer seni bitirecek tamamen." diyen adam, sanki tüm bunları kendisi yapacakmış gibi gururluydu.

Genç kadın ona öfkeli bir gülüş sundu. Sağ elini havaya savurdu aniden ve Marcus denen adamın çığlıkları kapladı bomboş sokağı. Eric gözlerine inanamıyordu. Resmen adam içten içe yanarak ölmüştü ve geriye tek bir toz tanesi bile kalmamıştı adamdan. Gözleri büyürken şok içinde yanındaki kadına baktı. Kadın kehribar rengi gözlerini adama çevirdi ve Eric bir anda olsa kadının gözlerindeki özlemi yakaladı. O da aynı şeyleri mi hissediyordu acaba kendisine karşı? Bunu merak ediyor ama sormaya da cesaret edemiyordu.

"Görüşmeyeli nasılsın bakalım Emir? Yeni hayatın nasıl gidiyor?" diye soran kadına anlamayan gözlerle baktı.

Neden kendisine Emir demişti ki şimdi bu kadın? Acaba başka birisi ile mi karıştırmıştı?

"Sanırım yanlış kişiyle konuşuyorsunuz. Benim ismim-" diyordu ki elini kaldırarak susmasını sağladı genç kadın.

Bir anda kapanan dudaklarına bakmaya çalıştı Eric. Kendisini böyle susturduğuna inanamıyordu!?

"Senin ismin Eric değil Emir. Sana bu ismi ben verdim. Bu hayatı sana ben verdim. Eskiyi unutmanı ben sağladım. Seni tehlikeye attıktan sonra her şeyi unutmanın senin için iyi olacağını düşünmüştüm ama yanılmışım. Sanırım seni yanıma almamın vakti geldi de geçiyor küçük şapşalım benim." diyen kadına aval aval bakmaya başladı Eric.

Bu hayatı sana ben verdim derken? Ne saçmalıyordu bu kadın? Tamam kendisini kurtarmış olabilirdi ama bu saçmalıkta neyin nesiydi şimdi?

Kadın onun anlamadığını anlayınca derince bir nefes verdi ve ellerini adamın başının iki yanına dayayıp gözlerini kapattı. Bir şeyler mırıldanırken Eric anlamayan ve deli olduğunu düşünen bakışlarını kadına yöneltiyordu. Ama aniden beynine doluşan görüntülerle başına keskin bir acı saplandı ve kendini karanlığıyla baş başa buldu.

#&#

Açıkçası bu hikayenin gidişatı asla böyle değildi. Ama sonra bazı şeyler hikayeyle uyuşmayınca daha farklı bir senaryo ortaya döktüm.

Umarım beğenebilirsiniz.

Ben çok beğendim çünkü şsmxşsözşaçsçq.

Varisin Arid'iWhere stories live. Discover now