Jimin kendisine verilen üst kattaki odada cama yaslanarak dışarıyı izliyordu. Aynı zamanda bir saat önceki olayı düşünüyordu. Kendi içinden geçirdiği şeyi sanki Jungkook duymuş gibi onu cevaplamıştı. Bu oldukça ürkütücüydü Jimin için. Ama bir tarafı bunun sadece tesadüf olduğunu söylüyordu. Sadece buraya gelmeden önce Katie kafasını karıştırmıştı ve ormanlık alandaki bu ev bu durumu tetikliyordu.
Jimin, aklına Katie gelmesi ile ona mektup yazmaya karar verdi. Buraya sağ salim geldiğini bilmeliydi. Yoksa endişe etmekten uyuyamazdı sevgilisini tanıyordu.
Bay Jeon'un ona verdiği oda ne çok büyük ne de çok küçüktü. Yani Jimin'e yetecek büyüklükteydi. Odada çok fazla eşya yoktu. Çift kişilik bir yatak, küçük bir yazı masası, aynalı bir dolap, tek kişilik bir koltuk, büyük pencere ve kırmızının en koyu tonunda zemine kadar uzanan bir perde vardı. Oda koyu renklerden oluşuyordu. Zaten evin her yeri koyu tonlardaydı. Jimin bu adamın sıcak renkleri sevmediğini anlamıştı.
Pencerenin önüne çekerek oturduğu koltuktan kalktı. Neredeyse yarım saattir dışarıyı izliyordu ama hiçbir hareketlilik yoktu. Boğucu hava hâlâ devam ediyordu. Ormanı bir süre izlemişti ama rüzgarın etkisi ile sallanan ağaçlar dışında bir şey görmemişti.
Odanın diğer köşesinde duran yazı masasına doğru ilerledi. Sandalyeyi çekip otururken masanın küçük çekmecesini kağıt bulma umuduyla açtı. Çekmecedeki beyaz kağıtları görmesi ile gülümsedi ve bir tanesini alarak masaya koydu. Ardından masada duran mürekkebe batırılmış tüyü aldı. Elindeki tüyü kağıda yaklaştırdı ve yazmaya başladı.
"Katie, Bay Jeon'un malikanesine ulaştım. Burada kalmamın sorun olmayacağını söyledi. Şimdilik bir sorun yok, ileride de olacağını düşünmüyorum. Benim için endişelenme lütfen. Bugün Bay Jeon kağıtları imzalayacak. Birkaç gün sonra gerekli olan diğer evraklar da buraya yollanacak. En kısa sürede döneceğim. Seni seviyorum.
~Park Jimin"
Jimin mektubu yazdıktan sonra birkaç defa katladı. Ardından mektubu masada bırakarak yatağına doğru ilerledi. Bugün fazlasıyla yorulmuştu. Güzel bir uykuyu hakkediyordu. Üzerindeki kıyafetlerle örtüyü kaldırmadan yatağa uzandı ve birkaç dakika sonra uykuya daldı.
"Jimin, yardım et!"
Sarışın olan kulaklarını çınlatan sesin sahibini bulmaya çalışıyordu. Karanlıktı. Her tarafı büyük ağaçlarla çevrelenmiş bir ormanda etrafında dönüp duruyordu. Az önceki ses yeniden kulaklarını doldurdu.
"O beni öldürecek yardım et!"
Jimin, kalbi hızla atarken sese doğru koşmaya başladı. Sesin sahibini tanımıştı. Bu Katie'nin sesiydi. Ondan yardım istiyor, çığlıklarını ürkütücü ormana salıyordu. Jimin ona bir şey olacak korkusu ile telaşlanırken daha hızlı koştu.
Sonunda beyaz elbisesi ile dizleri üzerine çökmüş yüzünü elleri ile saklayarak ağlayan sevgilisini görmesi ile kalbinin parçalandığını hissetti. Ona bir adım atmıştı ki karanlığın içerisinden çıkarak Katie'nin arkasında duran beden ile şaşkına döndü.
Jeon Jungkook
Yüzündeki sırıtma ve kırmızıya dönmüş gözleri ile sarışına bakıyordu. Jimin sert bakışlar yüzünden içi ürperirken kırmızı gözlere bakarak dudaklarını araladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mr. Jeon
Vampire"Siz benimle dalga mı geçiyorsunuz?! Sırf siz istediniz diye o kadar yol geldim ben! Ayrıca Jennifer'a ceza vermekde ne demek? Ben-" "Eğer biraz daha bağırmaya devam edersen sesini kesmesini iyi bilirim!" Jungkook'un birden sözünü kesmesi ile küçük...