10

729 65 27
                                    

Sabah uyandığımda Minho kollarımda uyuyordu. Onu uyandırmayarak hafifçe kolumu çekmeye çalıştım. Bunu yaptığımda birkaç anlaşılmayan mırıltı çıkarıp bana sürtünmüştü.

Kolumu yine çekmeye çalıştığımdaysa izin vermemişti.

"Gitme Hyun, lütfen.."

Minho'nun yaşadıkları kolay şeyler değildi..bunu düşündükçe insanlığı suçluyordum. Nasıl bu kadar acımasız olabildiklerini, olabildiğimizi anlamıyordum.

Onu rahatlatmak istercesine saçlarını öptüm ve kalkmaktan vazgeçtim. Ona fazla yakın davrandığımın farkındaydım ama sanırım buna ihtiyacı vardı..

Sessizce sormuştu.

"Bana acıdığın için mi buradasın?"

Minho'nun kötü bir durumda olduğunun farkındayım ve ona üzüldüm ama.. sadece duruma üzülüyorum diye mi buradayım?

Üzgün hissetmesini istemiyordum, hissetse bile onu yalnız bırakmak istememiştim. Onunla kalıp destek olmak istemiştim.. Peki ona acıdığım için mi bunları istemiştim, gerçekten bilemiyorum.

Konuşmaya başlayalı çok olmayan Minho yüzünden anlamlandıramadığım hislerimde kayboluyorum, çok garip.

"Bilmiyorum."

Tepkisiz kalmıştı. Bu sefer soru sorma sırası bendeydi.

"Seninle durmamı seviyor musun?"

En başta bir şey söylemedi. Sevdiği belliydi, yani onunla kalmamı istemişti sonuçta.. Ama ben yine de ondan duymak istemiştim.

"Seviyorum."

Söylediklerinden sonra kafasını boynuma sokmuş ve burnunu sürtmeye başlamıştı. Bu hâliyle tam bir yavru kedi, melek gibiydi. Bugün ona karşı yumuşak davranmayı seçmiştim.

Elimi saçlarına götürdüm ve hafifçe okşamaya başladım. Neden bilmiyorum ama pek umursamadığımı düşündüğüm Minho'yla bu şekilde vakit geçirmek bana gerçekten huzurlu hissettiriyordu.

"Bana şarkı söyler misin?"

Ona şarkı mı söyler miyim mi? Niye amk?

"Niye?"

Şarkı söylemeyi hobi olarak yapıyor, ara sıra arkadaşlarımlayken söylüyordum. Okulda bir etkinlik olduğunda da müzik hocasının aranan öğrencisiydim ama.. böyle sorması bana yine de garip gelmişti.

"Sesin güzel hissettiriyor.."

Ne söyleyebilirim ki diye düşünürken konuşmuştu.

"Apocalypse'i biliyor musun?"

Apocalypse en sevdiğim şarkılardan birisiydi..

"Evet, onu mu söyleyeyim?"

Ardından hafif geri çekilip kafasını kaldırmış ve benimle göz teması kurmuştu.

"Evet çok iyi olur, onu söyle lütfen."

Yeni uyandığım için sesimin nasıl çıkacağını bilmiyordum, umarım fazla uykulu, kalın veya kötü çıkmazdı.

Hafifçe kalkmış ve yatak başlığına yaslanmıştım. O da benimle birlikte doğrulmuş ve yanıma, başlığa yaslanmıştı.

Boğazımı temizledikten sonra aklıma gelen sözlerden söylemeye başlamıştım.

"Got the music in you, baby
Tell me why
Got the music in you, baby
Tell me why
You've been locked in here forever
And you just can't say goodbye

Kisses on the foreheads of the lovers
Wrapped in your arms
You've been hiding them in hollowed out pianos
Left in the dark

Got the music in you, baby
Tell me why
Got the music in you, baby
Tell me why
You've been locked in here forever
And you just can't say goodbye

Your lips, my lips
Apocalypse
Your lips, my lips
Apocalypse

Go and sneak us through the rivers
Flood is rising up on your knees
Oh, please
Come out and haunt me
I know you want me
Come out and haunt me

Sharing all your secrets with each other
Since you were kids
Sleeping soundly with the locket that she gave you
Clutched in your fist

Got the music in you, baby
Tell me why
Got the music in you, baby
Tell me why
You've been locked in here forever
And you just can't say goodbye

You've been locked in here forever
And you just can't say goodbye

When you're all alone
I'll reach for you
When you're feelin' low
I'll be there too"

Şarkı bittiğinde bakışlarımı Minho'nun nedenini anlamadığım şekilde hafif dolu gözlerine çevirdim. O da bana bakıyordu.

Ardından bakışlarını yavaşça dudaklarıma indirdi. Gözlerini izin istercesine gözlerime döndürdüğünde bir tepki verememiş, yalnızca bir süre sonra bana yaklaşıp yavaşça dudaklarıma yapışmasını izlemiştim.

Beni öpmeye başlamıştı. Çok narin öpüyor, dudaklarıma çok yumuşak davranıyordu. Her anına bir anlam yüklüyor gibiydi. Bense onun anlamlı öpücüğüne karşı tepkisiz kalıyordum.

Eli ensemi bulduğunda yavaşça ensemdeki saçlarımı okşamaya başlamıştı. Hem dudaklarımı yavaş ve anlamlı şekilde öpüyor hem de ensemdeki saçlarımı okşuyor, oynuyordu.

Bir süre sonra nedensizce ona karşılık vermem gerektiğini hissedip dudaklarımı hareket ettirmeye başlamıştım.

Tutkulu ve -Minho için- anlamlı bir öpüşmenin içine girmiştim ama neden girdiğimden hâlâ emin değildim. Sabahın sessizliğinde koyu tonlu odada sakince öpüşüyorduk.

Biraz sonra kendimi geri çekmiş ve yataktan kalkmıştım. Ardından eşyalarımı ve montumu alıp daireden çıkmıştım. Nasılsa tişörtünü ona daha sonra geri verebilirdim.

Minho çok anlamlı davranıyordu, neden olduğunu anlamasam da endişelenmeme sebep olmuş, kaçmak istememi sağlamıştı.

Onunla duygusal bir bağım olması fikri saçma geliyordu, sanırım istediğim şey vücuduydu. Belki onun istediği şey de benim vücudumdu..? Sonuç olarak o gün beni o çağırmıştı, kendim gidip bunu istediğimi söylememiştim.

Tabii davranışları aklımı karıştırıyordu, anlamlı öpücüğü dolan gözleri ve bana karşı olan tavırları. Fazla yumuşaktı. Yine de bunlara fazla takılmadım, sonuç olarak bana yakın hissetmesi çok da saçma gelmiyordu. Nasılsa birbirimizin göğsünde ağlamıştık. Neden bunu yaptığımızı hâlâ anlamıyordum, ilişkimiz fazla garip geliyordu.. ama üstünde durmak istemediğim için boş vermiştim.

Düşüncelerimde kaybolurken sisli havada sokağıma vardım.

pardon // hyunho Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin