finito

44 4 4
                                    

Final
××××

Jungkook

Elimi kolumu sallaya sallaya yürüyordum o görmeye alıştığım mavi binaya doğru. Sevgilimi göreceğim için çok heyecanlıydım. Onunla buluşacağım her seferinde bunu hissediyordum. Sadece heyecan. Sahi o artık benim sevgilimdi. Yıllarca süren gereksiz kavgalarımızdan sonra imkansız gibi gelen bir beraberlik... Ama her saniyesine değerdi. Ben nasip kavramına çok inanırdım. Birinin hayatımıza ne zaman gireceğine biz karar veremezdik, oldurmaya çalışsak bile olmazdı. Bu yüzden her şeyi akışına bırakmak her zaman en doğrusuydu. Yıllarca buna sığınmıştım ve meyvelerini şu anda alıyordum. Diyorum ya her saniyesi için müteşekkirdim. Belki canımdan bile çok sevdiğim kişiyle beraberdim, daha ne isteyebilirdim ki?

Her gördüğümde sıkışan kalbim, onun orada olduğunu bilen zihnim artık sadece çiçekler açıyordu ve işte o mavi bina. Dış kapının önüne gelip daire altının ziline bastım. Muhtemelen Yugyeom açacaktı kapıyı. Arada sırada şikayet ediyordu artık sadece abisini görmeye geliyorum diye lakin neredeyse günümün çoğunu zaten onunla geçiriyordum. Tanrı aşkına ikimiz de aynı bölüm ve sınıftaydık. Yine de beni her görüşünde sanki bir yıldır görmüyormuş gibi sarılır öperdi, böyle bir çocuktu işte. 

Açılan kapıyı itip merdivenleri hızlı hızlı çıkmaya başladım. En saçma bulduğum şeyse bu güzel mavi binanın asansörü olmamasıydı. Nefes nefese kalmış şekilde son basamağı da çıkınca kapı eşiğinde bekleyen Yugyeom'u gördüm. Bugün sadece aksine beş karış suratıyla endişeli bir şekilde bana bakıyordu. İstemsiz endişelenmiştim ben de. 

''Ne oldu Yugi?'' diye sordum çekimserce. Bir anda kalbim sıkışmıştı. Hemen yanına varıp kısaca sarıldım ve ellerini tutup yüzüne baktım. 

''Taehyung-'' dediği sırada lafını bitirmesine izin vermeden içeri daldım. Bütün vücudumun titrediğine adım kadar emin olsam da nasıl yürüyebildiğimi bilmiyordum. Başımdan aşağıya kaynar sular dökülmüş gibi hissetmiştim onun adını duyduğumda. 

''TAE! NEREDESİN?!'' diye bağırarak evi gezmeye başladım. Benim sevgilime bir şey olamazdı. Umuyordum ki ciddi bir şey değildi. Kapıyı çalmadan Tae'nin odasına girdim ve gördüklerimle daha da kötü olmuştum. 

Benim, canı yansa bin katı canım yanacağı biricik sevgilim yatağında boylu boyunca uzanmış kan ter içinde kalmış şekilde öksürüyordu. Beklemeden yanına koştum ve yüzünü ellerim arasına aldım.

''Ne oldu sana böyle aşkım?'' diye sordum kendi kendime konuşur gibi. Öksürükleri arasında cevap vermesini beklemiyordum. O sırada odaya giren en yakın arkadaşım bir cevap verdi.

''Bir saat önce geldi. Ateşler içinde yanıyor Kook. Ne yapsam bilemedim, ıslak bezlerle düşürmeye çalıştım ama düşmedi hiç.'' dedi yavaş yavaş yanıma gelerek. Taehyung, yarı baygın haldeydi. Henüz gözlerini hiç açmamıştı. Elimi alnına koydum. Gerçekten yanıyordu. Beynim ne kadar durmuş olsa da çalıştırmak için elimden geleni yaptım. Boş boş suratına bakıyordum sevdiğimin.

"Yardım et duşa götürelim. " diyip bir anda ayağa kalktım. Kollarından tutup kaldırmaya çalıştım ve biraz hareket ettirebilmiştim. Yugyeom'un da yardımıyla ayağa kaldırdık ve banyoya doğru götürmeye başladık. O sırada sevdiğim adam ayılır gibi oldu.

"Kurabiyem?" diyen kırık sesini duymamla neredeyse ağlayacaktım. Onu bu halde görmek beni paramparça etmişti.

"Buradayım birtanem. Duşa gireceğiz şimdi. " dedikten sonra banyonun kapısı açıp içeri girdik. Taehyung'u klozet kapağına oturttuktan sonra üstündekileri çıkarmaya başladım.

if I could fly || taekook [texting]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin