*Bu kitaptaki olaylar, mekanlar, tarihler ve kişiler tamamen hayal ürünüdür. Gerçeklikle uzaktan ve yakından hiçbir alakası yoktur.*
Büyük gemiden inerken etraf bir telaş içindeydi. Beyefendiler, hanımefendiler... Bütün şıklık ve içindeki insanların üzerinde aynı telaş vardı.
Koyu mavi sulara baktım uzun uzun. İnsanların sesleri hırçın dalgara karışırken güneş yeni batıyordu.
"Kont Harry'nin oğlu Louis Lilibeth?"
Kendi ismimi duyarken çektim bu hoş görüntüden bakışlarımı.
Arkamı dönerken karşımda kırmızı şapkalı, takım elbiseli ve yanında adamlarıyla beraber genç birisi duruyordu.
"Beni, padişahımız size saraya kadar eşlik etmem adına gönderdi. Ben şehzade Korkut."
Karşımdaki beyefendi kendini tanıtırken saygıyla önünde eğildim. Doğrulup koyu harelerine bakarken bir süre beni süzdü gözleriyle.
"Sizinde izninin olursa gidelim artık."
"Evet, gidebiliriz şehzadem."
Yanındaki adamlarına çantamı işaret ederken adamlardan bir tanesi yanıma yaklaştı.
"Efendim, izniniz olursa çantanızı alayım?"
Nazik bir şekilde konuşan adama gülümsedim. Çantamı ona uzatıp şehzadeye ilerledim.
"Saraya mı gideceğiz?"
Yıldız sarayı. Payitahtın gözdesiydi benim için. Hep gitmek isterdim küçükken ve bunun gerçekleşecek olması tarif edilemez bir duyguydu.
"Evet, padişahımız öyle emretti."
Onunla beraber at arabasına doğru ilerlerken peşimizden adamları geliyordu. Arabanın yanına geldiğimizde elini bana doğru nazikçe uzattı.
"Binmenize yardımcı olayım."
Ufak bir tebessümle bana uzattığı elini tuttum.
"Teşekkür ederim şehzadem..."
Arabaya bindiğimde kendisi de binerek karşıma oturdu.
"Gidebiliriz."
Gür sesiyle beraber araba ilerlemeye başlarken bakışlarımı arabanın minik penceresine çevirdim.
"Bay Louis, sorularınız varsa buyurabilirsiniz şimdiden. Çekinmeyin."
İçimi yiyip bitiren çok soru var şehzadem, hangisinden başlayayım?
"Gereği yoktur, sizi bunaltmak istemem şehzadem."
Gülümsemiş ve yanağındaki çukuru ortaya çıkartmıştı.
"Olmaz öyle şey, siz sorun sorunuz varsa."
Derin bir nefes alırken etrafı ormanlık olan bir yola giriş yapmıştık.
"Payitaht nasıldır şehzadem? Duyduğum şeyler yetmez bana, görmem de gerekir."
Bana gülümsemiş ve yine yanağındaki çukurcuğunu ortaya çıkarmıştı.
"Anlatmakla bitmez payitaht. Bunu size bizzat ben göstereceğim."
Görmeyi sabırsızlıkla bekliyorum şehzadem...
-
At arabasından inerken bu muhteşem güzelliğe baktım.
"Yıldız sarayı..."
Kısık çıkan sesimle şehzadenin bakışları bir süre üzerimde dolandı.
"Burası sandığımdan daha da güzel..."