0.2

41 8 6
                                    




"Love, love, love, that is the soul of genius."

-Wolfgang Amadeus Mozart



-------------------------

''Az çok dinlediğine göre yerleş yanıma, bir de senin yorumunu duymak istiyorum.''

İşittiğim sözlerle kendime geldim. Ellerini dikizleme amacımın sadece parçayı öğrenmek olduğunu düşünmesini umaraktan bakışlarımı yüzüne doğru çıkardım. Kucağımdaki defteri yanımdaki sehpaya bırakmamın ardından yayılmış olduğum koltuktan kalktım ve onun yanına yerleştim hızlıca. Bu koltuğun ikimiz için fazla küçük olduğunun farkındaydı, amacı neydi bilmiyorum. Ne zaman biraz dikelip oturuş pozisyonumu değişsem o da aynısını yapıyor, bacaklarımız arasındaki milimlik mesafeyi kaşla göz arasında kapatıyordu.

Çalmam gereken, yani yarın sorumlu olduğumuz bölümün uzunluğu yaklaşık beş dakikaydı. Yarına yetiştireceğim konusunda şüphelerim vardı fakat en azından sınıftan kimsenin yetiştirebileceğini de düşünmüyordum. Soobin dışında. Parçayı şimdiden öğrendiğine, buraya da sadece benim yoluma taş koymak adına geldiğinden emindim.

''Biraz daha oyalanırsan dakika başı para almaya başlayacağım senden Yeonjun. Bu gece seni misafir ettiğime şükretmelisin.''

Şaka mı yapıyordu, yoksa ciddi miydi çözememiştim. Klasik Soobin. Güzel gözler, boş bakışlar.

''Amma da acelecisin...'' homurdandım huzursuzca.

Isınmak adına bildiğimiz birkaç parçadan küçük küçük kesitler çaldım. Bakışlarının üzerimde olduğuna yemin edebilirdim. Resmen ağırlığını hissediyor insan onun bakışlarının. Asıl parçaya geçme zamanım geldiğinde gözlerimi kısarak son kez kontrol ettim başlangıç kısmını. Birkaç dizeyi ezberlemiştim şimdiden, onları rahatlıkla çaldım. Soobin yanımda parçayı mırıldanıyordu bana kopya vermek ister gibi. Ezberim dışındaki bölüme geldiğimizde kağıttan bakarak çalmaya başladım, akıcılık konusunda gerilemiştim doğal olarak.

''Dur.. bekle-''

Ona çevirdim bakışlarımı. ''Hm?''

''Sağ el kısımlarını kapmışsın fakat sol elin zayıf. Sadece solunla çal, sağ tarafı ben çalacağım. Birkaç tekrara daha iyi olursun.''

''Bizim gibi bir ikilinin koordine çalabileceğine inanıyor musun gerçekten Soobin-ah?''

Beni pek de umursadığı söylenemezdi, alt dudağını dişleri altına almış, nota kağıdını inceliyordu son bir kez. Derin bir iç çektim ve başlangıç pozisyonuna getirdim sol elimi. Onay istercesine bana baktı. Başımla onu onayladım. Diziyle ritim tutarken mırıldandı,

''Son ki üç dört...''

Ve başladık. Her zamanki gibi kendimi kasmadan, rahat bir şekilde çalıyordum parçayı. Ellerimiz tuşlar üzerinde süzülürken şaşkındım, sanki birmişiz gibi çalıyorduk . Ne onun tek başına çalışı, ne de benim kendi başıma çalışım şu an olduğu kadar tatmin etmemişti beni. Onun bu konuda ne düşündüğünü merak ettim. Zorlandığım kısımlarda benimle yavaşlıyor, ara sıra boştaki sol eliyle bana müdahale ediyordu. Elleri o kadar güzeldi ki, tek bir kusur, tek bir çizik bile yoktu teninde. Uçları piyano çalmaktan neredeyse aşınmış, yer yer yara bantlarıyla dolu parmaklarımdan utanç duydum onun yanında. Her teması içimi titretti, fakat yine de hata yapmadan devam ettim performansıma.

Birkaç tekrar sonrasında sol el kısımlarını çalabileceğim en akıcı şekilde çalıyordum. Hayatımın herhangi bir kısmında ne Soobin'den yardım alacağımı, ne de onun bana kendi hür iradesiyle yardım etmek isteyeceğini düşünmezdim.

''Hazırsın değil mi Yeonjun? Umarım öylesindir, acıktım ben çıkacağım birazdan.''

Kendimi istemsizce gülerken buldum.

''Hazırım, son tekrarı alayım kalkalım. Yediğim şeyler senin gibi zengin züppeleri açar mı pek bilmiyorum fakat istersen bugünkü nezaketinden dolayı sana bir şeyler ısmarlayabilirim.''

Gülümsedi sözlerime karşın, içten bir gülümsemeydi bu. Bedenini bana çevirdi, bana dönük oturmaya başladı sanki normalde koltuğa sığıyormuşuz gibi.

''Beni nasıl biri olarak gördüğünü bilmiyorum Yeonjun ama emin ol düşündüğünden veya gördüğünden çok daha fazlasıyım.''

''Göster o halde bana Soobin.''

Dudaklarımdan dökülen kelimelere ben de hayret ettim. Sanki bunu demesini bekliyor gibi yapıştırmıştım cevabı. Onun da benden bu cevabı beklediğini sanmıyordum, şaşkınlıkla havalanan kaşları bunu söylüyordu en azından. Çok geçmeden toparladı kendini, ciddi ifadesine büründü yeniden. Ölürdü değil mi iki dakikadan fazla gerçek duygularını gösterebilse bana.

''Daha az flört daha çok iş. Çalmaya başla.''

Memnuniyetsizce gözlerimi devirdim. Ona doğru konumladığım vücudumun yönü önümüzdeki kuyruklu piyanoyu buldu yeniden. Sinirli miydim, ne hissettiğimden emin bile olamıyordum. Yeri geldiğinde sırf varlığıyla bile öyle geriyordu ki beni.

Parmaklarım beş dakika boyunca tuşlar üzerinde kusursuzca dans etti, tek bir hata bile yapmadım. Beş dakika, çalışımdaki akıcılıkla otuz saniye gibi geçip gitmişti benim için. Güzel bir sonla noktaladım performansımı. Parça biter bitmez yeniden onun gözlerini buldu gözlerim. Büyük bir beklentiyle baktım. Ama... neden onun onayını bekliyordum ki?

''İyisin Choi, içimden bir ses sana yardım ettiğime pişman olacağımı söylüyor.''

''Bu işi sevdiğim için yapıyorum, solonda gözüm yok Soobin. Soloyu alıp egonu istediğin kadar tatmin edebilirsin.''

O an sarf ettiğim son cümleden pişman oldum, hayal kırıklığı gördüm gözlerinde. Sanki bir şeyler söylemek, ifade etmek istiyordu kendini bu konuda ama dili varmıyordu. Bir şey demeden sertçe yutkundu, yerdeki çantasına uzanırken bakışlarını kaçırdı benden.

''Toparlan, dışarıda seni bekliyor olacağım.''

--------


NOLUOO YA ICIMDEN GELDI BU BOLUM KALKTIM YAZDIM BI ANDA

sonata no.18 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin