5

86 12 6
                                    

Ard arda çakan şimşekler ve yağmur sesiyle gözlerimi açtım. Sersem bir şekilde yatağın diğer kısmındaki yastığı kendime çekerek sarıldım. Gece boyunca düşünceler zihnimi terk etmemişti. Bir an uykuya dalmışken dışarıda adeta fırtına başlamıştı. İngiltere havası böyleydi sanırım. Bu zamana kadar insanların hep abarttığını düşünürdüm, yanılmışım.

Duvardaki saate baktığımda neredeyse yediye geliyordu. Üzerimdeki örtüyü kenara çekerek bedenimi sıcak yataktan ayırdım. Ürpermiştim. Dün gece duş aldıktan sonra bir süre bornozla oturmuş başka kıyafetim olmadığı için iç çamaşırımla uyumuştum. Banyodaki bornozlardan kuru olanı üzerime geçirdim ve ipini sıktım. Odaya geri döndüğümde su ısıtıcısını çalıştırdım.

Elimde kahve fincanı, dışarıyı izlerken düşünmeye devam ediyorum. Paralel evren teorisiyle ilgili bilgiler internette çok kısıtlıydı. Dünya üzerinde böyle bir şeyi yaşayan başka kişiler var mıydı bilmiyorum. Tüm cevaplar Amanda da saklıydı. Sorun şu ki o, diğer evrende kalmıştı. Bir süre burda olacağımı biliyordum. Bunu kabullenmiştim fakat burda ne yapacaktım? Burda bir işim var mıydı? Ya da evim? En önemlisi soru ise banka hesabımdaki paraydı. Babam tarafından hesabıma yatan para. Doktor Rose babasıyla görüşmüyordu çünkü.

Belki de anı yaşamalıydım. Bana sunulan bu tuvali renklendirmek yeniden benim elimdeydi. Daha önce hiç yapmadığım şeyleri yapabilirdim. Belki yeni şehirler keşfederdim. Hatta ilk olarak Bradford'u keşfedebilirim diye düşündüm.

Odada biraz daha vakit geçirdikten-dışarıyı izlemek, telefonu kurcalamak ve uzanmak yani-sonra tek kıyafetim olan üniformamı üzerime giydim. Kendime kıyafet almam şarttı. Telefonumu ve anahtarı alıp odadan çıktım. Midemden gelen sesler "Yemek ye!" diye bağırıyordu artık. Resepsiyona baktığımda Niall orda yoktu. Bunu fırsat bilip otelden hızlı bir çıkış yaptım. Zayn ve Niall'ın yardımlarına karşılık yalan söylediğim için kendimi kötü ve onlara karşı sorumlu hissediyordum. Fakat bir daha karşılaşır mıyız, bilmiyorum.

Ve sonunda kendimi Bradford sokaklarına bıraktım.

Gözüme çarpan ilk mağazaya girdim. Üzerime uygun bir kazak,pantolon ve her ihtimale karşı bir ceket aldım. Mecburen ödemeyi banka hesabımdan yapmıştım. Başka param yoktu zaten. Daha sonrasında bir şeyler yemiş biraz daha gezmiş ve eksik olan diğer eşyaları almıştım. Hafta içi bu saatte alışveriş yapmak, gezmek, kahvaltı yapmak bana çok uzaktı. Hoşuma gitmişti. Üstelik hava sabahın aksine oldukça güzeldi. Kendimi daha iyi hissediyordum artık.

Yapacak başka bir işim olmadığı için otele doğru yürümeye başladım. Birileri bana ulaşana kadar orda kalmaya devam edecektim. Buna mecburdum çünkü rehberim boştu.

"Rose?" Karşı kaldırımdan gelen tanıdık ses, olduğum yerde durmamı sağladı. "Niall?" Arabaların geçmesini bekleyip hızlı adımlarla yanıma geldiğinde aynı yönde yürümeye başladık.

"Nasılsın?"

"İyiyim. Sen nasılsın? Sabah seni otelde göremedim." Elindeki şişeyi salladığında içi yeşil sıvı dolu şişeye baktım. "Geceden kalmayım. Dün Zayn'in ve diğerlerinin sahne aldığı bara gittim acayip iyi bir geceydi. Sabah bir türlü uyanamadım. Detoks suyu ve temiz havayla ayılmaya çalışıyorum." Güldükten sonra devam etti. "Sende bir gün gelmelisin." Çok samimiydi. "Belki."

"Otele mi gidiyorsun?"

"Evet." Onun samimiyetine karşılık biraz daha sıcak olmalıyım diye düşündüm. "Zayn ile ne zamandır arkadaşsınız?"

"Kreşte tanıştık ve o günden beri arkadaşız. Aramızda kalsın onun tek arkadaşı bendim." Şaşırmıştım. Zayn de Niall gibi samimi biriydi. "Şaşırtıcı biliyorum. Zayn küçükken çok sessiz bir çocuktu. Hatırlıyorum da sürekli tek başına bir köşede resim çizerdi."

"Şu an öyle değil ama?"

"Çünkü hayatında ben varım." Söylediği şeye gülmüştüm. Niall'ın enerjisi gerçekten çok iyiydi ve insana geçiyordu. "Sonra ilk okulda Liam, Louis ve Harry dahil oldu hayatımıza. Şu an Louis ve Harry ile sahne alıyorlar zaten. Liam ise evli ve bir şirkette çalışıyor. Bende bildiğin gibi." Ses tonu sonlara doğru bozulmuştu. Memnun değil gibiydi.

"Sen ne yapmak istiyordun yani otel olmasaydı?" Çok fazla soru soruyordum fakat onları tanımak istiyorum.

"Aslında bende gitarda iyiyim. Lisede çocuklarla sahne alıyorduk fakat ailem düzgün bir işle ilgilenmem gerektiğini söylediği için abimin sorumluluğunda olan bu otelin başına geçtim." Niall'ın paralel ikizi kesinlikle müzik yapıyor olmalıydı. Paralel evreni çözüyorum sanırım.

"Sen?" Ben çok karışığım Niall demek istedim. "Sen Zayn ile ne zaman tanıştın?" Zayn dün benden arkadaşım olarak bahsetmişti. "Dün tanıştık."

"Gerçekten mi?" Kafamı evet anlamında salladım ve gülümsedim. Benim onlar gibi bir tanışma hikayem yoktu.

"İş için mi burdasın?" Dün gece bir şeyler düşünmüştüm tabiki. İnsanlara cevap vermeliydim. "Aslında Boston da yaşıyorum fakat ordaki hayatımdan sıkıldığımı anlayınca biraz uzaklaşmak istedim. Bu yüzden Avrupa seyahatine çıktım."

"Hastane üniformasıyla mı geziyordun?"

"O şey içindi. Arkadaşımla iddiaya girmiştim. Evet. Onun içindi."

"Dışarıdan bakınca mantıklı bir insan gibi görünüyorsun..." Kahkaha atmıştı. "Fakat sende bizim gibisin." Ona gülümsedim.

Yüzüme değen bir kaç damlayla ellerimi havaya kaldırıp gökyüzüne baktım. "Yağmur başlıyor." Bir kaç dakika içinde yağmur şiddetini arttırmıştı. "Bradford havasına merhaba de, Rose. Hadi gel." Uzattığı elini tereddüt etmeden tuttum ve koşmaya başladık. Sonunda otelin önüne geldiğimizde kumaş tentenin altına girdik.

"Tanrım. Bu çok iyiydi." Ellerim dizlerimde gülüyordum.

"Otelim var fakat arabam yok." Niall'ın söylediği şey kahkaha atmama sebep olmuştu. "Hadi gel, hasta olmanı istemeyiz." Otelin kapısını açıp geçmem için kenara çekildi. Bu sırada güvenlik yanımıza gelmişti. "Hoş geldiniz,efendim."

"Merhaba, Frank."

"Bay Malik sizi lobide bekliyor efendim."

Yağmurdan dolayı yüzüme yapışan saçlarımı düzeltirken bakışlarımı lobiye çevirdim. Beklediğimin aksine Zayn ayaktaydı ve bize bakıyordu. Niall'ı beklemeden Zayn'in yanına ilerledim. Selam vermeliyim.

"Hey, selam."

"Selam. Yağmur fena yakalamış anlaşılan."

"Evet, umarım alışırım." Niall için gelmiş olmalıydı. Onları yalnız bırakmalıyım diye düşündüm. "Niall ile konuşacaklarınız vardır. Ben sizi yalnız bırakayım. Sonra görüşürüz."

"Aslında hayır yani evet. Niall'a bakmaya gelmiştim fakat... akşam işin var mı?" Zayn içinde kreşteki çocuktan bir parça taşıyor olmalıydı. "Otelde olurum büyük ihtimalle."

"Peki. Bizi dinlemeye gelmek ister misin? Düşündüm de otelde sıkılmışsındır yani eğer sıkıldıysan?"

"Gelirim."

"Güzel. O zaman akşam yedide seni almaya gelirim." Kafamı tamam anlamında salladım ve gülümsedim. "Görüşürüz."

Dengeleri bozan kişinin ben değilde Zayn olduğunu zamanla anlayacaktım.

Wildest Dreams.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin