Sahilde yavaşça yürüyorum. Yüzüme parlak güneşin ışıltısı hafifçe dokunuyor. Hissediyorum... Ayaklarımdaki kumu hissediyorum. Güneşin yansıyıp parladığı sakin dalgaları hissediyorum. Arkamda bir kasaba var ama boş gibi duruyor. Eski tarzda ahşaptan kulübeler... Sadece birkaç taneler.
Ve en arkada duran kocaman taştan bir duvar... Boyu devasa duruyor. O sırada yürümeye devam ediyorum bir hedefim ya da amacım olmadan. İçimde bir korku ve gerginlik hissediyorum. Halbuki etraf çok sakin ve huzurlu. Bir şey geliyor...Hissediyorum ama aldırmıyorum.
Yürümeye devam ediyorum. Sanki görünmez düz bir çizgide ilerliyorum. Kuşların sesi geliyor. Tipik bir sahil manzarası... Gökyüzü mavi ve açık. Etrafta insan yok. En azından ben görmedim belki de evdelerdir.
Yürümeye devam ederken içimdeki sıkıntı büyüyor. Aldırmıyorum. Yine de kabullenmiş gibiyim. Soluma evlere bakıyorum yürürken. Devasa duvara bakıyorum. Ve sağıma bakıyorum.
Birden dalgalar çekiliyor. Büyümeye başlıyor. Sadece bakıyorum normal bir dalga sadece bu sonuçta. Dalgalar büyüyüp tek bir dalga olmaya başlıyor. Hava kararmış gibi bir gölge oluşuyor. İçimdeki sıkıntı büyüyor... Dalgalar devasa boyutlara ulaşırken koşmaya çalışıyorum. Kaçabileceğimi düşünmüyorum ama koşuyorum. Koştukça dalga büyüyor. Yaklaşıyor...Önünde dev gölgesiyle beni örtüyor. Kalbim çarpa çarpa koşarken dalgalar arkamdan geliyor. Düşüncelerim hızlanırken devasa taş duvara da bakıyorum. Ulaşsam bile duvarı geçemeyeceğim yine de içgüdümle koşuyorum. Tsunami yaklaştı. Artık az kaldı...Aniden nefesimi tuttum ve kendimi sulara bıraktım. Tsunami beni taş duvarın üstüne çıkarıyor. Kayalara çarparak öleceğimi düşünüyorum. Yine de bir ıslaklık hissetmedim suyun içinde olsam da. Duvar yüzüme yaklaşıyor.. Daha da yaklaşıyor. Ve...
Gözlerimi kapatıyorum. Hissettiğim iki şey var. Tuzlu suyun ıslaklığı ve huzur.