İlk baktığımda her şey normaldi. Dışarıda çimenlik, düz ve çiçekli tarlalar...
Akrabam olduğunu düşündüğüm kadın ile oturuyor, konuşuyordum. Bir kişi daha kaybolmuş. Sanırım o da kaybolalı birkaç yılı geçmişti. Bizim çiftlikte kaybolduğunda çok küçüktü. Her yeri aradılar ama hiçbir ayak izi, giysi parçası bulunamadı. Sanırım akrabamdı.
Boş yeşil çimenlerde gezinirken köşede kimsenin fark edemeyeceği bir yerde garip bir şey fark ettim. Buradaki toprak içeri gidiyor gibiydi. Hemen birkaç el darbesiyle kazdım. Ve siyah dipsiz bir boşluk görünmeye başladı. Hemen konuştuğum kadına haber verdim. Sonuçta onun kızı kendi çiftliğinde kaybolmuştu. Koşa koşa geldi. Sanırım yıllar sonra bir şey bulduk.
Kadın görür görmez anlamıştı. Gerçi içerisi karanlık olduğu için görünmüyordu. Anladığı anda karşı komşudaki adama bağırmaya ve sövmeye başladı. Söylemeyi unutmuşum, karşıdaki adam bizim evi yapan adamdı.
O sırada ben de yetkilileri aradım. Hemen çiftliğin bahçesini alt üst ederek aramaya koyuldular. Kuyu görünmeye başlamış, ilk yardım ekipleri toplanmıştı. Merdiven sarkıtıldı. Tahminimce gördüğüm kuyu gibi yerde çocuk cesetleri olmalıydı. Belki de yeni kaybolan çocuk yaşıyordu ama sadece sesini duyuramıyordu. Umarım yaşıyordur.
Arama çalışmaları sürerken birden tanıdığım bir kızın olmadığını gördüm halbuki yakınımdaydı. Ambara koştum. Seslenmeme rağmen ses gelmemesi beni korkuttu.
" Aynı şeyler olmuyordur umarım." dedim içimden. Kapıyı açtığımda birkaç pastel boya yerdeydi, tanıdığım kız ise kağıdı boyuyordu. İçimi bir rahatlama kapladı.
- Neredeydin! Olayları bilmiyor musun? Korkuttun beni.
- Sadece boya yapıyordum.
Suçlayamazdım onu. Onun yaşındaki bütün çocuklar gibi o da sadece o kadar gürültü arasında sadece saklanmak, resim yapmak istiyordu.