Hürkan'dan~
Gezmek için gittiğim İngiltere'den geri döneceğim uçağa binmek için sabırsızlıkla bekliyordum. Yeni yerleri gezip görmüştüm, evet, ama arkadaşlarım benimle gelemediği için evime dönmek benim de işime geliyordu. Onları gerçekten özlemiştim.
Anons verildi, uçağa bindim ve yerime oturdum. Yanıma, yani cam kenarına benim yaşlarımda olduğunu düşündüğüm bir kız oturdu. Yüzünü göstermek istemiyor gibiydi, oturduğu an hemen yüzünü cama doğru çevirdi. Garipti...
Birkaç dakika sonra uçağın kalkacağı anonsu verilirken iki saniyeliğine yüzünü çevirdi, bana baktı. ve ona baktığımda midemde bir şeyler hissettim.
Aptal olma Hürkan, onu tanımıyorsun bile.
Turuncu dalgalı saçları, saçları gibi turuncu kaşları ve kirpikleri, bembeyaz teni, dolgun, pembe dudakları ve burnunun üzerindeki hafif çilleriyle yüzü nefes kesecek güzellikteydi. Fakat benim ilgimi çeken asıl şey bunlar değil, gözleriydi.
Kendi yansımamı gördüğüm, ağlamaktan kıpkırmızı olmuş, biri mavi diğeri kahverengi olan gözlerine bakarken aynı saniye içinde hem uçsuz bucaksız bir okyanusta boğulduğumu, hem de toprağa gömüldüğümü hissettim.
Y/n'den~
Bana annemin yokluğunda kendi kızı gibi bakan anneannemin ölüm haberini aldığımda göz pınarlarımı kurutana dek ağlamıştım. Çok, çok ani olmuştu her şey. O İstanbul'da yaşıyordu. Neredeyse her ay görmeye giderdim, ama bu ay gideceğim günden iki gün önce haberini almıştım. Kan kanseriydi. Annem gibi. Onu da böyle kaybetmiştim. Sadece 9 yaşındaydım...
Onu ziyaret etmek için aldığım biletle onun cenazesine gidiyordum.
Uçağı beklerken telefonumun kamerasını açtım ve kendime baktım. Bitik haldeydim. Gözlerim kıpkırmızıydı. Gözlerimin altları uykusuzluktan morarmıştı. Dudaklarım çatlamıştı. Gözlerimi kapadım ve iç geçirdim. Bu ben değildim. Ne olmuştu bana böyle..?
Uçağa bindim ve yerime oturdum. Yanımda oturan benim gibi yirmili yaşlarda bir çocuk birazdan kapatmak zorunda kalacağı telefonuyla ilgieniyordu. Oturduğum an yüzümü cama çevirdim. Acınası haldeydim. Ama bunu kimsenin bilmesine gerek yoktu.
Kalkış anonsu verildi ve ben yanlışlıkla yüzümü çevirdim. Yanımdaki çocuğa baktım. Çok garipti. Beni ona çeken bir şey vardı. Titrek bir nefes aldım, ve yüzünü tekrar düşündüğümde kalbimin hızlandığını hissettim.
Hayır y/n, yüzüne iki saniye baktığın birinden hoşlanamazsın.
Hiçbir şey yaşanmadan gidiyorduk, fakat o çocukla tanışmak zorunda olduğumu hissediyordum. Ki ilk adımı o attı.
H: Şey, merhaba. İyi bir gün geçirmiyorsunuz sanırım. İsterseniz biraz da olsa yardımcı olabilirim. Hürkan ben.
Y/N: Yani... Pek yardımcı olabileceğiniz bir konu değil aslında. Ama tabii, ben y/n. Memnun oldum.
H: *gülümseyerek* Ben de memnun oldum.
Yazardan~
Hürkan cesaretini topladı ve y/n ile tanıştı. Terslenmediği için şanslı olduğunu düşündü.
Onun kızarmış gözlerinin sebebini öğrendiğinde ona gerçekten üzülmüştü. Babası onu terk etmiş, annesi ise o 9 yaşındayken kanserden ölmüştü... Annesi ölünce anneannesi onu yıllar önce aldıkları İngiltere'de olan evlerine getirmişti. Ve y/n üniversiteyi bitirdiğinde geri İstanbul'a dönmüştü. Ve y/n şimdi de ona yıllarca bakan kadını kaybetmişti...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
okyanus ve toprak (hugola x reader)
Teen Fictionokyanusta boğulmak mı, toprağa gömülmek mi..? yoksa ikisini de aynı anda yaşamak mı? (hikayedeki hiçbir olay ciddi değildir, tamamen ironi ve hayal ürünüdür.)