Tuttuğum nefesim dudaklarımın arasından süzülürken, beraberinde, belli belirsiz bir gülümsemeyi ve bir cevabı da sürükledi:
"Arya."
Yüzündeki alaycı gülümseme büyüdü. Gözlerimiz buluşacakken, kar tanlerinin dokunuşuyla ağırlaşan koyu renk saçlarına takıldı gözlerim. Bir anlığına elimi uzatıp saçlarındaki karı silkelemek, darmadağın saçlarıyla oynamak istedim.
Hadi ama. Kendi kendimi eleştiren sesim aklımda yankılandı.
Ardından gözlerim dudaklarına kaydı. Nefeslerimizin birbirine karışırken havada bıkatığı lekelerin, kaybolup, yenilerinin doğuşunu izledim.
İstemsiz olarak alt dudağımı ısırdım.
En sonunda, bakışlarımı isteksizce gözlerine yöneltebildiğimde, kendi içimde, ifademin duygusuz olmabilmesi için savaşıyordum.
Alaycı ama içten bakışlarına karşın pes ederek gözlerimi kaçırmamın ardından patlattığı kahkahası, kızardığımı tahmin etmemi pek de zorlaştırmadı. Bir kaç saniye sonra, bütün direnişlerime rağmen kendime ihanet ederek, ben de gülmeye başladım.
-Artık bileklerimi geri alabilir miyim? diye sordum, kahkahamı bastırarak.
Yalancıktan alınmış bir ifade takınarak beni serbest bıraktı ve ayağa kalktı, ardından benim de kalkmama yardım etti.
Geri döneli daha yirmi dört saat bile olduğundan şüpheliydim, ancak şimdiden gereğinden fazla olay olmuştu bile. Hiç uyumayan şehre hoşgeldin. diye geçirdim içimden. Bakalım aradığımı bulabilecek miyim. Daha doğrusu,beni buraya çeken herney- Rüzgar'ın beni nazikçe sarsmasıyla düşüncelerim bölündü.
Ona doğru, hafifçe yukarı baktım,
-Afedersin.. ne diyordun?
Cevap vermeden önce duraksadı, ardından endişeli bir ses tonuyla tekrar etti:
-Solgun görünüyorsün. Iyi misin?
Aklımdan geçenleri şimdilik kendime saklamaya karar vererek Rüzgar'ın dalgınlığımı yorgunluğuma vermesine izin verdim. Buradayken düşüncelerimin beni kendi içinde hapsetmesine izin verirsem gerçekleşebilecek ihtimalleri aklıma getirmek bile istemiyordum.
Bu son düşünceyle olduğum yere kalakaldım. Farkında bile olmadan Rüzgar'ın gittiği yönde, onun yanında yürümeye başlamıştım. İstediğin kadar karda yuvarlan onunla sabahları, ancak hiçbir şey onun hala bir yabancı olduğu gerçeğini değiştirmeyecek. İç sesimin hatırlatmasıyla bakışlarımı biraz önümde ağır adımlarla ilerleyen Rüzgar'a çevirdim. Muhtemelen peşinden gelmediğimi bir süre daha -muhtemelen bir konuşma başlatıp cevap alamayana kadar- fark etmeyecekti. Onun da diğerleri gibi olabileceği düşüncesiyle irkildim, ruhsuz bir beden şu anda karşılaşmak isteyebileceğim son şeydi.
Ve daha fazla zaman kaybetmeden oradan ayrıldım.
***
Anahtarlarımın birbirlerine çarparak çınlamarını, kilidin mekanik bir ses eşliğinde açılması izledi. Evi bulmak birkaç saatimi almış ve şimdi günün batmasına az zaman kalmıştı. Eskimiş kapı, aralanmasıyla inlerken, ben homurtularına aldış etmeden etrafı inceliyordum. İçerisi, evi adeta sıradanlaştıran mobilyalarla döşenmişti; kanepenin karşısına yerleştirilmiş bir televizyon salonun büyük kısmını kaplıyordu. Tipik bir aile eviydi. Her ne kadar ne olduklarını bir şekilde bilsem de, bu ev, aynı sokakların da olduğu gibi bana yabancı objelerle donatılmıştı. Uyandığımdan beri, nasılsa aslında hiç öğrenmediğim şeyleri biliyor, hiç görmediğim şeyleri tanıyor gibiydim. Sanki bu ait olmadığım dünyaya gelirken bana ait olmayan rüyalarla anlatılmıştı bana herşey. Emin olduğum tek şey buydu. Buraya ait olmadığım. İliklerime kadar hissedebiliyordum bunu. Ve sanki bu ait olmadığım dünya, rüyalarına karşılık çalmıştı anılarımı. Zorlukla hatırladığım bir kaç hatıra, ve anlamını anımsayamadığım bir sembol - parlak metalle şekil verilmiş bir halkanın çevrelediği bir anka kuşu - dışında bomboştu zihnim. Rüzgar'sa yalanlarla döşenmiş bu dünyada tek kalmış beyaz bir kelebek gibiydi. Daha fazla abartabilir misin? İç sesimden işittiğim azarla düşüncelerinden sıyrıldım. Başımı hafifçe sallayarak Rüzgar'ın aklımda beliren görüntüsünü savuşturdum. O bir yabancı. Diye vurguladım kendi kendime. Ardından bu cümleyi aklıma kazımak istercesine, arka arkaya mırıldanmaya başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Arya
خيال (فانتازيا)"Sanki bu ait olmadığım dünya rüyalarına karşılık anılarımı almıştı." Bomboş bir şehir düşünün. İnsan dolu ancak ruhlardan yoksun bir şehir. Ve o şehrin ortasında uyanan yalnız bir beden, peşinde tesadüfen karşılaştığı bir "yabancının" bile bilmediğ...