4💚

346 37 17
                                    

Bölüm 4:

İksir dersinin olduğu günün üzerinden tam üç gün geçmişti

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

İksir dersinin olduğu günün üzerinden tam üç gün geçmişti. O günün hemen sabahında Ginny yanına uğramış ve sözleştikleri hâlde neden yanına gelmediğini sorduğunda, sadece unuttuğuyla ilgili bahaneler uydurmuştu. Ginny bunu anlayışla karşılamıştı. Harry'nin savaştan sonraki psikolojik durumuna bağlamıştı. Harry'nin ise o gece aklından çıkmayan başka şeyler vardı.
 
Hufflepuff ve Gryfindor ortak dersi olan Bitkibilimden çıkan Harry'nin gözleri ilk Ginny'yi görmüştü. İki arkadaşıyla konuşuyordu. Harry'le göz göze geldiğinde gülümseyerek arkadaşlarının yanından ayrılıp Harry'nin yanına geldi.
“Selam Harry.”
 
“Selam.” Harry'de gülümsedi.
“Geçen gün bulaşamadığımız için düşündüm de belki bu gece-"
 
“Gitmem gerekiyor!” Harry, iksir tarihi sınıfından çıkan Draco'yu gördüğünde Ginny'nin cümlesinin yarım kalmasına sebep olarak Draco'nun peşine takılmıştı. Kalabalığın arasında, on adım kadar ötesindeki Draco'nun adımlarını takip ederken, tanıdık bir yere doğru yürüdüğünü fark etmemişti.
 
Eski kızlar tuvaletine giren Draco'nun peşinden gitmek yerine olduğu yerde durdu. 6. Yılda orada yaşananlardan sonra adını bile duymak istemiyordu bu yerin. Draco, girdiği yerden geri çıkınca yüzünde güleç bir ifade vardı.
“Korktun mu Potter?” Koridorun ortasında duran Harry'ye doğru bir kaç adım attı.
“Geçen sefer beni öldürmeyi becerememiştin değil mi? Tekrar denemek ister misin?” Harry, dehşet içinde başını kaldırıp Draco’nun yüzüne baktığında, Draco, bir kahkaha patlattı.
“Şu yüz ifadene bak! Bu kadar kötü müydü o gün Senin için?”
 
“Kötüydü. O zamanlar senden ne kadar nefret ettiysem de... seni öldürmek istediğim son şeylerden biri bile değildi. Ayrıca daha 16 yaşında bir çocuktun.” Draco'nun yüz hatları yumuşadı.
“Çocuktum Potter, hâlâ da bir çocuğum. Sende öylesin. Hiç bir şey değişmedi, aptallığın bile.” Draco dudaklarına bir gülümseme yerleştirerek Harry'nin yanından geçti.
 
Harry, hemen arkasına dönüp Draco'ya seslendiğinde, Draco'nun da arkasına dönüp bakışlarının birbirine değmesini sağlamıştı.
“Daha önce hiç söylemedim ama... üzgünüm Malfoy. Sana zarar vermek gibi bir niyetim yoktu. Büyünün ne işe yaradığını bile bilmiyordum.” Draco gülümsedi.
“Sorun değil Harry. Eğer profesör Snape yetişmemiş olsaydı ve o gün ölseydim, inan bana mutlu olurdum.” Draco uzun koridorda kaybolurken Harry'nin içini garip hisler kaplamıştı. Acımak mıydı bu yoksa başka bir şey mi?
 
...
 
Akşam yemeğinden sonra Harry, Ron ile paylaştığı odasına çekilmişti. Çapulcu haritasından Draco'nun ismini takip ederken odaya aniden Ron'un girmesiyle haritayı kapatmış ve yorganın altına saklamıştı.
 
“Burada ne yapıyorsun Harry? Neden yanımızdan bu kadar erken ayrıldın?” Ron'un sorusuna rahatsız olmuşçasına cevap verdi.
“Yorgunum Ron. Belki biraz dinlenirim diye geldim.” Ron omuz silkerek ranzanın üst tarafına çıktı.
“Bende Yorgunum. Uyusam iyi olacak. İyi geceler dostum.”
 
“İyi geceler Ron. Rüyanda örümceklerin seninle dans etmesine izin verme.” Ron, Harry'nin son söylediğini duymazdan gelerek kendisini uykunun kollarına bıraktı. Harry ise çapulcu haritasından tekrar Draco'nun ismini aradı. Draco bir süre koridordaydı. Daha sonra ayak izleri Binanın dışına doğru gitmeye başladı. Bunu gören Harry, hemen pelerinini alıp kendisini odadan dışarı attı.
 
Görünmezlik pelerinini üzerine örtüp, haritadan Draco’nun ayak izlerini takip etmeye başladı. Aralarında bir kaç adımlık mesafe bıraktığında artık Draco'yu takip etmek için haritaya gerek kalmamıştı. Kara göle doğru yürüyen Draco’yu gölün kenarına kadar takip etti.
 
Draco, sırtını ağacın gövdesine yaslayıp, ayaklarını öne doğru uzatıp, üst üste attığında hâlâ ayakta durmakta olan Harry'ye doğru seslendi.
“Bu üç oldu Potter. Beni takip etmekten ne tür bir zevk alıyorsun?” Harry bu sefer şaşırmayarak pelerini üstünden çıkardı.
“Sapık olabilir misin?” Draco'nun söylediğine gülmek istese de, bunun ne kadar korkutucu olduğunu düşündü.
“Sapık mı? Ne tür sapıklığımı gördün Malfoy?”
 
“Çapulcu haritasından adımı aratmandan, tam olarak 4-5 seferdir beni gizlice takip etmenden. Belki de o pelerinle duş alırken beni izlemediğine şükretmeliyim.” Harry munzurca gülümseyip Draco'nun sırtını yasladığı ağaca sırtını yasladı. Şimdi omuzları birbirine değiyordu.
“İzlemediğimi nereden biliyorsun?” Draco başını çevirerek dehşet içinde Harry'ye baktı.
“Beni korkutuyorsun!” Harry kıkırdayarak Draco'ya döndü.
“Dalga geçiyorum. Hem... Eğer böyle bir şey yapsam orada olduğumu anlarsın değil mi? Sonuçta kokumu tanıyorsun?”
 
Draco güldü. Harry, karanlığa rağmen dönüp Draco'nun gülüşünü izledi. Sarışının içten gülüşünü izleyecek kadar yakın olmamıştı bu zamana kadar.
 
“Sürekli burada oturur musun böyle?” Harry, sıkıldığını oldukça belli ediyordu.
“Evet.”
 
“Sıkılmadın mı?”
 
“Hayır.” Harry oflayarak ayağa kalktı. Göle doğru bakarken aklına gelenle gülümsedi. Sonra Draco'ya döndüğünde, onun kendisini izlediğini görünce gülümseyerek yanına yaklaştı ve eğilip ellerinden tuttu. Draco, afallayarak Harry'nin yüzüne bakarken, Harry, Draco'yu ayağa kaldırmayı başarmıştı. Harry, Draco'nun ellerinden tutmaya devam ederken geriye doğru yürüyordu. Draco, Harry'ye ayak uydururken, Harry geri geri yürüdüğü için onun her an düşmesini önlemek için ellerinden sıkı sıkı tutuyordu.
 
“Ne yapıyorsun Potter?”
 
“Göle girelim.” Gölün kenarında durduklarında elleri hâlâ birbirlerine kenetliydi. Draco normalde buna itiraz edecekken, gülümseyip başını salladı.
“Göle girelim.” Harry, Draco'nun elini bırakıp suya girdiğinde, hemen arkasından Draco'da gelmişti.
 
Draco, suyun içindeki Harry'nin kolundan tutup, kendisine doğru sürükledi. Harry'nin gözlüklerini çıkarıp çimlere bıraktığında, kolundan tutmayı da bırakmıştı.
 
“Su nasıl Malfoy!?” Harry suyun içinde olmanın verdiği mutlulukla kahkahalar atarken, Draco, gülümseyerek izliyordu onu.
“Biraz soğuk gibi. Ama seninleyken güzel.” Harry, adlandıramadığı bir şekilde kalbinde olan sızıyla birlikte Draco'ya doğru yüzdü. Tam dibinde durunca, sarışının ay ışığı altında parıldayan yüzünü izledi.
 
“Yılların iki düşmanı aynı gölde ve birbirine bu kadar yakın. Anlatsan inanmazlar.” Draco gülerek konuştuğunda Harry, bu sefer gülmedi. Bambaşka bir konu açtı.
 
“Yıllarca neden hislerini bana açmadın?” Draco omuz silkti.
“Açsaydım ne değişirdi? Benden nefret etmeye devam ederdin. Diyelim ki etmedin ve sende sevdin beni. Nasıl olurdu Potter? Birbirimize o kadar zıtız ki... gerek ailelerimiz, gerek bulunduğumuz konum. Hiç birinden umutlu değildim. Ve bunca insanın gözleri önünde ellerinden tutamazdım, seni öpemezdim.” Harry biraz daha yaklaştı Draco'ya. Artık ayakları arada bir birbirine çarpıyordu. Hiç olmadıkları kadar yakınlardı birbirlerine.
 
“Bizde kimsenin gözleri önünde el ele tutuşmazdık. Gözler önünde öpmezdik birbirimizi.”
 
“Nasıl olacaktı peki bu?” Harry, Draco'nun sorusunu yanıtlamak istercesine kollarını Draco'nun boynuna sarıp, onu suyun altına çekti. Daha sonra Draco'yu şaşırtarak dudaklarını birleştirdi. Draco, şaşkınlıkla taş kesilirken dudakları üzerindeki yumuşak doku kalbine hiç olmadığı kadar bir acı ve karnına uzun zamandır hissetmediği kasılmalara yol açmıştı. Harry’nin dudakları öylece dudakları üzerinde duruyordu. Ne hareket ediyor, ne de bir karşılık bekliyordu. Dudaklarını Draco'nun dudakları üzerinde dinlendiriyor gibiydi.
 
Draco, elini kaldırıp Harry'nin ensesinden tutup daha fazlası olacakmış gibi dudaklarının birbirine olan temasını artırdı. Dudaklarını, Harry'nin dudaklarına bastırırken, Harry'nin aniden suyun yüzeyine çıkmaya çalışmasıyla dudakları ayrıldı.
 
Nefessiz kalan Harry, sudan başını çıkardığında derin nefesler alıp verdi. Başını sudan çıkaran Draco’ya bakarken gülümsedi. Yanakları kızarırken oldukça rahat bir şekilde konuştu.
“Bizde suyun altında öperdik birbirimizi.” Diye mırıldandığında, Draco'nun yüzüne bakmadan gölden çıktı. Gözlüğünü alıp gözüne taktığında artık Daha net görünüyordu Draco'nun dudaklarındaki sarhoş gülümseme.
 
Kendisini çimlerin üzerine bırakıp uzandığında saniyeler sonra hemen yanında Draco'da uzanmıştı. Ayın ışığı ikisinin üzerine parıldarken bir süre sonra o ışık gitmiş ve yerini zifiri karanlığa bırakmıştı.
 
Draco, dirseği üzerine doğrulup Harry'nin yüzüne doğru eğildi. Elini Harry'nin yanağına yerleştirip, baş parmağıyla elmacık kemiğini okşarken gülümsedi.
“Karanlıkta da öperdik birbirimizi değil mi Potter?”
 

Hızlı ilerlemiyor tamam mı SADECE BU MİNİ FİC OLDUĞU İÇİN BÖYLE

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Hızlı ilerlemiyor tamam mı SADECE BU MİNİ FİC OLDUĞU İÇİN BÖYLE.

Diary | DrarryHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin