"Hey! Yeonjun uyuyor musun?"
Yeonjun, Soobin'in seslenmesiyle irkilmişti. Zaten bu rahatsız yerde uyuyamadığı belliydi. Şimdi de erkenden uyandırılıyordu.
Gözlerini hızlıca açıp Soobin'e baktı. "Seni uyandırdım mı? Üzgünüm."
"Sorun değil, ben zaten uyanmıştım" dedi Yeonjun karşısındaki çocuğu utandırmamak için.
Dün gece olanlar ikisinin aklından çıkmıyordu. Sürekli beyinlerinin içinde dönüyordu. Ama sanırım ikisi de sessiz kalmayı seçmişti.
Soobin karşı koltukta oturan Yeonjun'u süzmeye başladı. Gözlerinin altı simsiyah olmuştu ve bir yandan da şişmişti. Bacaklarını tek bir koltuğa sığdırmak için toplamıştı.
Gözleriyle koltuğu işaret ederek "Hiç rahat görünmüyor." dedi.
Yeonjun ise Soobin'in dediği şeye omuz silkerek oturduğu yerden kalktı. Bir taraftan boynu, bir taraftan da bacakları ağrıyordu.
Soobin'in yanında hissettikleri her şeyi unutturuyordu ona. Kalbi her saniye yerinden çıkacak gibi. Her tarafı titriyor. Sanki daha önce bunu asla hissetmemiş gibi. Hep oluyordu bu his Yeonjun'a. Soobin ile ilgili her şeyde. Bazen de ona olan aşkından delirdiğini düşünüyordu.
Tüm duyduğu duyguları asla unutmadı. Onu kıskandığında, onu gördüğünde, onu düşündüğünde, onun kendisine baktığını hissettiğinde. Bazen sıradan gibi gelir diğerlerine bunlar. Ama onun için aynı değildi.
En şiddetli duygusu da, dün gece onu öptüğündeki duyguydu.Aynı şeyler Yeonjun'un aklında dönüp dururken, aynadaki kendi yansıması dikkatini çekti. Kendini baştan sona incelemesiyle, Soobin'in kendisini böyle görmemesi için dua ediyordu. Tabii ki çoktan görmüştü.
İçten içe karnında ağrı başlamıştı. Onun gözünde, ne zaman kendine baksa beğenmezdi kendisini. Aynada uzun bir süre kendini incelerken, araya Soobin girmişti. "Yeonjun, bir sorun yok öyle değil mi?"
"Soobin sanırım artık gitmeliyim." dedi bir yandan saçını önüne tarayarak.
Nefret ediyordu şuan kendinden. Bu durumda olmaktan. Karnındaki ağrı yavaş yavaş artıyordu.
İstemsiz, gözünden bir damla akmıştı. Hala Soobin'in bunu görmemesi için uğraşıyordu. Kendince Soobin'in ondan nefret etmeye başlayacağını sanıyordu.Yeonjun, hızlıca odadan çıktı. Odanın yakınındaki banyoya girdi. Aynadan kendine uzun uzun baktı. Saçını gözünün önünden çekti. Yüzünü yıkayıp tekrardan kendine baktı. Nefret ediyordu kendinden. Görünüşünden.
Soobin, Yeonjun'un davranışlarında bir gariplik olduğunu anlamıştı. Yeonjun'un kapısını yavaşça tıklattı. "Yeonjun, iyi misin?"
Soobin onun neden böyle davrandığını yavaş yavaş anlamıştı. Çünkü sürekli ona "beni böyle görmeni istemiyorum" diyordu Yeonjun.Soobin, Yeonjun'u kapıda beklerken biraz sonra kapı yavaşça açıldı. Yeonjun hızlıca Soobin'in yanından ayrılacaktı ki, Soobin Yeonjun'un gitmemesi için elinden tutup kendine doğru çekti.
Yeonjun'un gözünden bir yaş daha akmasıyla Soobin bunu farketmişti. Elini Yeonjun'un yanağına koyup göz yaşını sildi. "Yeonjun, sorun ne?"
"Soobin, artık gitmeliyim-"
Yeonjun'un sesi Soobin'in dudaklarını kendi dudaklarında hissetmesiyle kesildi.
Gözlerini ani bir şaşkınlıkla açmışken, Soobin cok yumuşak ve kibarca öpüyordu onu.İkisi de bilmiyordu içinde bulundukları bu durumu. Soobin sebepsiz yere onun üzülmesini istemiyordu. Gözünden bir damla yaş düştüğünde hissettikleri kelimelere dökülmez gibiydi onun için.
Kendisi yüzünden onun ağlaması Soobin'in zoruna gidiyordu, üzüyordu onu.
Yeonjun'un karnındaki ağrı, bir anda yok olmuştu. Kalbi çok hızlı atıyordu. Fakat delicesine onu öpmek istiyordu, belki ikisi için de aynıydı.
Soobin Yeonjun'u belinden kendisine doğru çekti. Elini Yeonjun'un pembe saçlarına götürdü ve parmaklarını saçına doladı.
Bu sırada delicesine karşılık veriyordu Yeonjun.
İkisi de bulundukları durumdan bihaberlerdi. Sadece kalplerine güveniyordu bu ikili.Yeonjun gözlerini kapatıp Soobin'e ayak uyduruyordu.
Soobin Yeonjun'a doğru ilerleyerek onu duvara yasladı. Artık kaçamayacaktı, belki de artık kaçmak istemiyordu.Soobin, dudaklarını yavaşça karşısında duran çocuktan ayırdı. Yeonjun ise gözlerini yavaşça açmıştı.
Sanki az önce hiçbir şey yaşanmamış gibi gözlerini açtığında kendisine o kadar yakın görmeyi beklemiyordu Soobin'i.
Onu görmesiyle yanakları kızarmıştı ve yavaş yavaş terliyordu.Soobin elini Yeonjun'un yanağına götürüp okşamaya başladı. Yeonjun, Soobin'in bedeni ne zaman kendisine değse tüyleri ürperiyordu, şuan olduğu gibi.
Kalbi yerinden çıkacaktı sanki. Nefes alış verişi gibi kalbi de çok hızlı atıyordu."Bir daha benden kaçmaya çalışma."
Yeonjun oldukça sessiz şekilde gözlerini Soobin'den uzaklaştırıyordu. Kızaran yanaklarını hissetmişti, bu onu daha da utanç verici kılıyordu.
Aklından çıkmıyordu Yeonjun'un. Onu gerçekten severek mi öptü yoksa sadece öylesine miydi, anlarsınız ya.
Isteyerek öpmesi mantıksız geliyordu kendine. Sürekli kendinden nefret edeceği düşüncesi aklından çıkmazken.Soobin kalbinde ne hissettiğini asla bilmiyordu. Sadece öpmüştü işte. Kalbi ona öyle emretmişti o an için. Belki de başka bir zaman olsa aynısını yapardı. Hoşuna gitmişti çünkü onun da.
Yeonjun'un dudaklarını sevmişti. Yeonjun'un her şeyini sevmişti kalbiyle. Sanırım bunu kendine anlatmak biraz zaman alacaktı ama aklı yerine kalbini dinlese en kısa zamanda anlayacaktı eminim.--
ŞİMDİ OKUDUĞUN
loverboy
FanfictionSsbinnx: Sen sürekli basketbol sahasının arkasında oturup ağlayan çocuk değil misin? yeonjun x soobin -minific