Çatısız evime, dört duvarıma,
Seni tanıdığım yerde köyler isimsiz, çocuklar renksiz, ölüm gürültülüydü. Seni tanıdığım yerde ağlamak kadersizlerin türküsüydü. Sen ise henüz söylenmemiş bir türkü kadar sessiz, yaşanmamış bir ömür kadar bilinmezdin. Gözlerinde okyanustan bir damla dünya adlı telaşenin ortasında öylece duruyordun. Seni gördüğümde ayaklarında çizikler vardı. Kendi evinden kaçmıştın. Dört duvara sığdıramamıştın kendini. Çatlamış dudaklarından yalnızlığın okunuyordu. Gözlerinden akanlar sözlerindi. Dünyanın en ortasında duruyordun. Seni gördüm saçların satırlarıma döküldü. Dedim ki kendime, bir şiir yazmalı seni yaşatmalı. Bin şiir yazdım sana, saçlarına, ellerine, ömrüne, sözlerine. Tanımadığım herkese seni anlattım, seni aradım herkeste. Ellerin bomboştu ömrümü koydum. Gözlerine sözlerimi, saçlarına satırlarımı kattım. Sen nefret dolu bir yüreğe mahkum edilmiştin. Kendine ait kinlerin, savaşların, zincirlerin, insanı kurutan sözlerin vardı. Seni evim yaptım. Evimin çatısı yoktu ama ellerin vardı evimde, saçların vardı şifonyerde, hırkan asılıydı askıda. Evimin duvarları sararmıştı ama gözlerin, titrek nefesin, sesin vardı evimde. Evim rutubetliydi ama sarılmak vardı evimde, umut vardı, sen vardın evimde... Bir sabah vakti gittiğinde turuncu kanepede bırakmıştın nefreti, savaşları, kinleri, kimsesizliği, karanlığı.Her şey olması gerektiği gibi oldu aslında ayaklarındaki çizikler geçti, iyileştin ve gittin. Şimdi ben taşıyorum senin karanlığını. Ömrümü bıraktığım ellerinden bana kalandı bu karanlık. Seni yaşatırken satırlarımda kendimi öldürmüşüm yanlışlıkla. Çatısız evim, sen gittin. Şimdi ben varım dünyanın ortasında hâlâ yazıyorum seni, senden bahsediyorum insanlara. Senin bıraktığın dünyanın tam ortasındayım, şimdi ben tüttürüyorum kadersizlerin türküsünü. Yedi yılın sonundayım, gelmeni istemiyorum.
-yorgunbirsardunya
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çatısız Evim
PoetryÇatısız evime, dört duvarıma, Sabahın kızıllığı ile geldiğin ömrüme, gecenin karasını çalıp gittin. Neden beni burada yalnız bıraktın?