"Sizinle bakışmak da istemiyorum." Desi soğuk bir sesle jisoo."Neden?" Taehyung her an patlayabilir bomba gibiydi, sinirlenmiş ama kendisini zor tutuyordu.
Jisoo birkaç saniye düşündü, bunu söylerse başı derde girebilirdi ama umursamadı. "Kırmızı gözleriniz bana korkutucu geliyor." Dedi.
"Hah.." Taehyung sinirli bir şekilde güldü, "sabrımı zorluyorsunuz leydi Jisoo. Bu söylediklerinizin size zararlı olacağını bilmiyor musunuz?"
Jisoo pişman olsa da yapacak bir şey yoktu. Söz ağızdan çıkmıştı bir kere. "Beni tehdit mi ediyorsunuz Prens Taehyung?"
Taehyung Jisoo'ya yaklaştı, kulağına eğilip, "Sana dediklerini ödeteceğim." Dedi ve jine gel işareti yaparak kütüphaneden ayrıldı.
Jisoo öfke patlaması yaşıyordu ve elindeki kitabı fırlatacakken son anda durup yerine koydu. "Hay sikeyim! Ne diye uğraşıyor benimle!"
Jisoo roséyi bulamadı, hizmetlilerden öğrendi ki rosé eve varmıştı bile. Jisoo da arabaya bindi ve evine gitti.
Kimseye gözükmeden odasına çıktı, bir plan yapmalıydı. Bu evden kaçması lazımdı ama kaçarsa yakalanma korkusuyla yüzleşecekti.
Belki de babasına farklı bir şehirde okumak ya da çalışmak istediğini söylemeliydi. Bunu düşünüp mantıklı buldu. Babasıyla konuşmaya gitti. Babası genelde çalışma masasında olurdu. Kapıyı tıklattı,
"İçeri gir." Komutunu alınca kapıyı yavaşça açtı.
İçeri girip babasına selam verdi, "çok değerli vaktinizi çalıyorum ancak sizinle konuşmak istediğim bir konu var babacığım."
Babası yorgun gözlerle jisooya baktı, "ne konuşmak istiyorsun?"
"Ben.kılıçta ustalaşmak istiyorum bu nedenle beni başkente okumaya göndermenizi istiyorum."
"Ne! Ne saçmalıyorsun sen? Sen bir leydisin, leydi gibi davranman gerek!"
"Baba, birçok kadın orduda görev alıyor neden bende-" jisoonun sözünü babasının hiddetli sözleri kesmişti.
"Yoksa sen Prens Taehyunga daha yakın olmak, onu etkilemek için mi böyle bir şeyi istiyorsun!"
"Ne.. öyle bir şey istemedim. Konumuzun prensle ne alakası var?" Jisoo istemeden de olsa sesini yükselmişti.
Jisoonun babası masadan kalktı jisoonun dibine girdi, jisoonun omuzlarına parmaklarını iğneleyici bir şekilde dürterek, "kız kardeşini kıskanmayı bırakmalısın, anladın mı beni!"
"Onu kıskanmıyorum aksine umurumda değil!" Bu sözler Jisooyu deli etmişti. Neden, neden sürekli kardeşi?
Babası jisooya tokat atıp, "gidip leydi nasıl olunur öğren. Seni asla başkente göndermeyeceğim, terbiye yoksunu."
Jisoo gözyaşları içerisinde odadan hızla çıktı. Babasına bir şey diyememişti. O sert sözler tokattan daha da ağır gelmişti jisooya. Sanki bıçak gibi saplanmıştı jisoonun kalbine. Ne öldürüyordu, ne de yaşamasına izin veriyordu.
Babası asla dediyse o başkente asla göndermezdi, Jisoo bunu biliyordu amcak Jisoo çoktan kararını vermişti, ne olursa olsun kaçacaktı.
Jisoo üzerindeki elbiseyi çıkarıp daha rahat seyler giydi, bir çantaya üç beş parça kıyafet koydu. Biraz da mücevher aldı yanına, satıp kendisine kalacak yer bulabilirdi.
Jisoonun odası 2. Kattaydı, çok da yüksek değildi, yatak çarşaflarını birbirine bağlayıp pencereden aşağı sarkıttı.
Korksa da bu cehennem evde kalmak daha korkutucu geldiği için cesaretini toplayıp çarşafla beraber aşağı doğru süzüldü.
Biraz sert de olsa yere indi, çantasını alıp evden uzaklaştı.
Ucuz bir at arabası kiraladı ve başkente doğru yola çıktı jisoo.
"Hanımefendi, sorumu mazur görün ancak bu saatte başkente gitmeniz sizin güvenliğiniz açısından tehlikeli. Başkentte sizi karşılayacak birileri var mı?" Dedi atı süren yakışıklı.
Jisoo düşündü ve "kendimi koruyabilirim." Dedi.
Adam birden atı durdurdu. Yerinden kalkıp jisoonun oturduğu yere girdi ve tek bir hamlede jisoonun üstüne çıktı, elleriyle jisoonun ellerini kenetledi.
"Bu güçle mi kendinizi koruyacaksınız hanımefendi?"
Jisoo neye uğradığını şaşırmıştı, bu da kimdi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Villain Female Character | vsoo
RomanceJisoo okuduğu webtoona, kötü kadın karakter olarak reenkarne olmuştu. Yakılarak ölen kötü kadın.. Yakılarak ölmek istemediğinden erkek baş karakter Taehyung'dan uzak durmaya çalıştı. Ancak Jisoo her ne kadar Taehyung'dan uzak durmaya çalışırsa Taeh...