-4-

839 37 1
                                    

Herkesin hayatta bir hedefi vardır elbet. Benim hedefim beni gerçekten sevebilecek, onu tüm kusurlarıyla mükemmel bulduğum birini bulmaktı. Fakat son zamanlarda anladım ki bu kişiyi arayarak bulamıyorsun, yaşayarak, kaderinin seni ona götürmesini bekleyerek buluyorsun. Ve bana bu konuda en çok yardım eden kişi Nadia oldu. Onun verdiği iş sadece maddi degil, manevi yönden de kazançlı sağladı beni. Amerika'ya taşınırken aklımda olan tek düşünce bir süre yalnız kalıp kafamı dinlemekti. Ama hayatın size ne zaman ne sunacağı hiç belli olmuyor.
Ofisten çıkarken düşündüğüm şey ise Nadia'nın bana neden bu kadar yakın davranıyor olmasıydı. Sadece çarpıştığı bir yabancıya numarasını verip ayrıca iş bulmuştu. Kesinlikle bilmediğim bir şeyler dönüyordu ya da Nadia benim iyilik meleğimdi.
Kendimi eve attığımda kendimi yatağa attım ve hayatımı düşünmeye başladım. Bir hafta içinde bütün hayatım değişmişti. İstediğim tek şey sade bir hayatı ve belki bu sadeliği Washington'da sağlayabilirdim. Belki bir süre yalnız kalıp kafamı dinlerdim. Belki de kendime uygun birini bulurdum. Fakat bunun gelip geçici bir şey olmasını istemiyordum. Yeniden kandırılmak, yeniden üzülmek istemiyordum. Bu yüzden beklemem ve insanları tamamiyle tanımam gerekliydi. Artık eskisi gibi saf olmayacaktım. Artık eski İris olmayacaktım.
Düşünceler beynimi daha fazla meşgul etmeden uykuya daldım.
İlk iş günümde geç kalmak istemezcesine erkenden kalktım ve hazırlanmaya başladım. Bir şeyler atıştırdıktan sonra ofise doğru yola çıktım. Cidden çok tuhaf bir işim vardı ve böyle bir şeyin nasıl olduğunu bile anlamamıştım. Hayatıma giren şeyler ben farketmesem bile beni derinden etkiliyordu.
Ofise geldiğimde derin bir nefes aldım ve içeri girdim. Mesai arkadaşlarımla elimden geldiğince iyi anlaşmaya çalışıyordum. Lyda'ya kanım daha çok kaynamıştı fakat eşcinsel olmama ihtimalini de göz önüne alarak çok fazla kendimi kaptırmamaya çalıştım. Sonrasında hep üzülen ben oluyordum.
Gün bitiminde birbirimizin numaralarını almıştık ve bir mekana gidip yemek yedik. Onunla vakit geçirmek çok güzeldi. Diğerlerinden farklıydı. Onda farklı bir şey vardı. Beni anlıyordu. Cidden harika biriydi. Fakat hayatıma giren herkes boyle olmamış mıydı? Hep "o faklı" diyerek ilerlediğim yolda takılıp düşmüştüm ve beni kaldırmamışlardı. Bunu göz önünde bulundurarak hareket etmeliydim. Her zaman ki gibi kısıtlamalıydım bir nevi.
"Hey, daldın?"
Lyda'nın sesiyle kendime geldim.
"Hah? Ah evet üzgünüm." diyerek gülümsedim. O da karşılık verdi ve devam etti.
"Ne zamandır Amerika'dasın?"
"Bir hafta dahi olmadı. Daha çok yeniyim."
"İstersen sana buraları tanıtabilirim. Beraber gezeriz ve güzel bir değişiklik olur."
Gülümsedim. "Harika olur, teşekkürler. Ne zaman peki?"
"Cumartesi seni evinden alırım. Erken yatsan iyi olur çünkü çok yorulacaksın."
Güldüm ve yemeğimize döndük. Belki de fazla evham yapıyordum. Belki de cidden farklıydı o.

Cumartesi beni evimden aldı ve fikrimce bütün Washington'u gezdim. Abartıyorum farkındayım ama çok fazla yorulmustum ve sanki bütün bir yılı koşarak geçirmiş gibi hissediyordum.
Fakat yorucu olduğu kadar eğlenceliydi. Lyda her şeyiyle mükemmeldi. Fakat kendimi kaptırmadan önce öğrenmem gereken bir şey vardı. Lyda eşcinsel miydi?

Gökkuşağı KızıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin