Dağınıktım. Aklım bir karış havadaydı her zaman. Fakat bu gece fiilen dağılmanın ne demek olduğunu öğrenmek istiyordum.
Bir yerin büyüsüne kapılmak garipti. İçine çekildiğim sözler kadar atmosferinde etkisi var gibiydi.
Bu zamana dek çok kez kamera karşısında soyunmuştum ve profesyonel olarak yaptığım işim yüzünden utanmak nedir bilmezdim. Birkaç deneme haricinde üstümdeki negatif enerjiyi atmıştım aslında.
Şimdi ise yatağında oturmuş beni bekleyen o adamın karşısındayken ne yapacağımı bilemiyordum. Yaramaz parmaklarım gömleğimi çıkaramayacak kadar beter görünüyordu.
"Oraya gelip seni soymamı mı bekliyorsun yoksa?"
Düz bakışları ne kadar duygusuzdu. Yatakta farklı bir Han Jisung göreceğimi biliyordum. Fakat bu kadarı beni gerçekten şaşırtmıştı.
Yine de kendime gelmek zorundaydım. Onu istediğim için buradaydım ve bir karşılığı olmalıydı. Ben gömleğimin üst düğmesini çözmekle uğraşırken saniye sürmüştü ayaklarımın ucuna gelmesi.
Uzun parmakları boğazımı çepeçevre sardığında sırtım arkamdaki duvara çarptı. Canımın ne kadar yandığı asla umrumda değildi. "Oyalanarak beni çıldırtmak mı istiyorsun?" Baş parmağı dudağımın kenarına uzandı ve o noktayı sertçe okşadı.
Beni öpmesi için ayrılan dudaklarım, hala amacına ulaşamadığından beklentiyle öne doğru atılsa da tek hissettiğim şey tenimi süpüren sıcak nefesiydi.
Gömleğimin ucundan kavrayıp yukarı doğru çektiğinde yere saçılan düğmelerin sesi ağzımın daha çok ayrılmasına sebep olmuştu. Belim öne kıvrılırken onun vücuduna muhtaç bir parazit gibi görünüyordum.
"Bu eteği seçmendeki sebep," boynuna eğildiğinde emeceğini düşünmüştüm fakat ıslak dili önce kulak mememi yalamış, ardından ağır bir tonda fısıldamıştı. "beni tahrik etmekti, değil mi?"
Başımı onun itaatkar kölesi olarak iki yana sallarken ellerim geniş omuzlarına tutundu. "Amacım beni sikmendi. Nasıl göründüğümü gerçekten önemsiyor musun?" Tırnaklarım kıyafetinin altındaki deriyi çizdi.
Yaramaz elleri eteğimin pilelerini aşıp kalçama ulaştı. Fakat giydiğim çorap onu sinirlendirmiş görünüyordu. "İstemiyorsan eğer çıkara-" Bir bacağımı kolunun altına alıp birbirinden ayrılan kalçalarımın arasından yırtarak kurtardığı çorap sayesinde soğuk havayı hissettiğimde avuçları merhemim olmuştu adeta.
"Sikeyim Minho." Sıcaklığı kalçalarımı ısıtırken artık iki eli ağır ağır etimi yoğuruyordu şimdi. "Gerçekten seni sikmemi hak ediyorsun bebeğim."
Bacağım hala Jisung'un kolunun üzerindeyken ellerimi onun boynuna doladım. Dengem hareketleriyle orantılı olarak sarsılıyordu. Fakat biraz sonra nasıl sevişeceğimizi düşünmek bile beni daha fena yapmıştı.
"Sessizleşme ve konuş benimle."
"Öpüşmek istiyorum."
"Öpüşmek mi istiyorsun?" Bacağımı hızla bıraktığında anlamak istercesine tekrar sordu. "Öpüşmek istiyorsun demek?"
Onu onayladığımda benden uzaklaşması ve kolumdan tutup bedenimi yatağına savurması uzun sürmemişti.
Yüz üstü düşüşüm çok sert değildi. Fakat Jisung'un tepkisi garipti.Bacaklarımdan tutup beni yatağın ucuna çektiğinde aceleyle kalça yanaklarımı iki yana ayırmıştı. Dişlerim sıkmaktan çenemi hissedemiyordum fakat artık siyah çorabım diz kapağıma kadar yırtıktı.
Nemli dudaklarını deliğime temas ettiğinde başım çarşafa gömülmüştü. Saniyelik düşüşüm Han Jisung'un eseriydi ve şimdi ileri gidiyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
cosplay, minsung
Fanfiction[+18]/Tamamlandı Sıkıntılarını altımdayken anlatmaya ne dersin Minnie?