I Hope You Are Okay.

197 25 14
                                    


Sabah daha enerjik uyanmıştım. Okula bisikletle giderken birden kafama sert bir şey çarptı ve o anlık şeyle kontolü kaybedip bisikletten düştüm.

Başım dönüyordu. Elimi acıyan yere attığımda ise sıcak sıvıyı hissettim. Elime baktığımda tahmin ettiğim gibi başım kanıyordu. Zorla da olsa oturur pozisyona geldim ve etrafa baktım. Bir şeye mi takılmıştım yoksa kafama bir şey mi düşmüştü?

Yanımda ucunda benim kanım olan bir tane taş duruyordu. Etrafa baktığımda bana yukarıdan bakan Akirayı gördüm. Gerçekten bunu yapacak kadar ileriye mi gitmişti? Daha bir şey diyemeden görünüşüm daha çok bulanıklaşmaya başladı. Onu göremez oldum. En sonunda ise etraf kararmaya başladı, sonrasını sadece siyaha bıraktı gözlerim.

.
.
.
.
.

Gözümü açtığımda ilk önce nerde olduğumu kavrayamadım. Hastane odasıydı sanırım. Ama bundan önce daha çok dikkatimi çeken şey yanı başımda turuncu bir şey görmem oldu. Gördüğüm şey doğru mu diye gözlerimi birkac kez daha kırptım ve başımı kaldırdım.

"Ah"

Başımı kaldırmaya çalışmıştım ama feci halde ağrıyordu.

"Dazai-kun!"

Evet, bu Chuuyanın sesiydi, yanlış duymuyordum.

"Nasılsın iyi misin iyi hissediyor musun?"

"Off başım ağrıyor."

"Ne oldu tam olarak hatırlıyor musun?"

Ayaklanmıştı ve endişeli duruyordu.

"Bisikletimi sürüyordum, sonra... Birden yere hızlıca düştüm yanıma baktığımda taşa kafamı vurduğumu anladım."

O taşın bana atıldığını ve bunu yapan kişinin Akira olduğu gerçeğini sakladım. Büyük ihtimal bi süre iyileşmek için okula gidemeyecektim ve bunu Chuuyaya söylersem Akiraya hesap sormaya kalkabilirdi. Ben yokken onu koruyacak kimse yoktu hem boşu boşuna Chuuyanın düşman edinmesini hiç istemem. Özellikle Akira ile.

"Sadece bu kadar olduğuna emin misin?"

Şüpheli duruyordu.

"Emin değilim, dediğim gibi kafamı çarptıktan sonrasını pek hatırlamıyorum."

O sırada müdür yardımcısı içeri pat diye girdi.

"Dazai iyi misin?"

"Evet iyiyim, teşekkür ederim."

"Chuuya tekrardan sana da teşekkür ederim Dazai için koşarak yardım çağırdın hastanede kaldın ne desem az."

Şaşkınlıkla dudağım yukarıya kıvrılmıştı, demek benimle ilgilenen Chuuyaydı ha?

Chuuya hemen hızlıca konuşmaya başladı. "Ne demek kim olsa bunu yapardı zaten."

"Herkes senin kadar ilgilenmezdi yine de. Sırf burda kalmak için babanla tartışıp evden kaçmışssın, baban telefonla söyledi ve şimdi aşağıda seni bekleyen bir araba var. Arkadaşınla vedalaştıktan sonra evine git olur mu? Baban rica etti bana."

"Tamam.."

Müdür yardımcısı odadan çıktıktan sonra Chuuya derin nefes alıp elleriye yüzünü kapattı. Bem ise benimle ilgilenilmesi hoşuma gitmişti ve bu yüzden sırıtıyordum.

"Dazai-kun, benim artık gitmem lazım, iyice dinlen."

Daha ben görüşürüz bile diyemeden koşarak odadan çıktı. Babası çok diktatör gibi duruyordu, fakat bunları bile düşünemeden yorgun olduğum için tekrar uykuya daldım.

.
.
.
.
Saate baktığımda sabah olduğunu gördüm. Okuldan 5 gün iznim vardı ve bugün taburcu olacaktım. Beynimde önemli bir hasar oluşmamış fakat 5 gün evde dinlenmem gerekiyormuş, eh zaten bu benim işime gelir. Tek sorun Chuuyayı 5 gün göremeyecek olmamdı.

.
.
.

Küçük ama güzel bir dairede yaşıyordum. Babamla birlikte. Annem beni doğururken ölmüş bu yüzden annemi tanımıyorum, kardeşim de yok. Çoğunlukla babam işte olduğu için de evde yalnız kalıyordum.

Benim için pek dinlenmek sayılmazdı acıkçası. Yemek yapıyor, evi temizliyordum yani bir hastanın yapmaması gereken bütün bokları teker teker yapıyordum. 2.gün sonunda evde durmak cidden sıkıcı hale gelmişti. Chuuyanın iletişim bilgileri bende yoktu mesaj atamıyotdum.

"off"

.
.
.
.

Sonunda çok sıkıcı olan kısa tatilim bitti. Bu sefer okula evimden çok uzak olmadığından dolayı yürüyerek geldim. Geldiğimde sınıfta neredeyse kimse yoktu, hesapladığımdan daha erken gelmiştim. Sırama oturduğum gibi sıraya gömülüp gözümü kapattım.
.
.
.
.
"Dazai-kun"
Adım fısıldanıyordu. Gözümü yavaş yavaş açınca Chuuyayı gördüm. Eli omzumdaydı ve omzumda chuuyanın hırkası duruyordu. Etrafa baktığımda öğrenciler gelmişti ve dersin başlamasına 2 dakika vardı.

Arkaya doğru esnedim.

"Nasılsın?"

Ona doğru döndüm gülümseyip gözlerinin içine bakarak.

"iyiyim senin sayende."

Yanaklarının hafiften kızardığını hissettim. Tam o sırada öğretmen içeri girdi.

Canım çok sıkılıyordu ve bu yüzden Chuuya yazı yazıyorken defterine kalemimle küçük bir çizik attım. Kaşık çatlarını bana çevirdi ve benim defterime boydan boya bir karalama bıraktı. Şimdi gülme sırası onda kaşlarını çatma sırası bendeydi. Yaptığı adil değildi.

Bu sefer defterine küçük bir pipi çizdim.

Şaşırdığı için ağzı açıktı hem de sinirden kaşları çatılmıştı.

Bununla birlikte Chuuya bileğimi tutup ters çevirdi.

"Ah napıyorsun be!" fısıldayarak söylemiştim ama ilk başta acıdan bağırdığım için öğretmen beni uyardı.

Kısık gözlerle ona baktığımda o gülüyordu. Gülmesi karşısında ben de yumuşadım. Eğer bileğimi burktuğumda mutlu oluyorsa her zaman bükmesine izin verirdim.

Soukoku | Okulda Başlayan Aşk Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin