çığlık sesi, kulaklarımı sağır edecek bir çığlık sesi. annemin sanırım, bilmiyorum. iğrendiğim surata bakıyorum. ani acıdan dolayı şekilden şekile girmiş, hayatımı mahveden o surata. elime bakıyorum, yıllardır hayalini kurduğum ve delicesine istediğim o şeyi yapmışım sonunda. onu öldürecek hamleyi.babamı öldürecek hamleyi.
bu sahneyi çok kez hayal ettim. senaryo kurdum. onu öldürürsem ne yaşanır diye düşündüm. ve artık cesaret edebilmiş olmanın rahatlığıyla bıçağı içeride iyice çevirdim. öl, hiç yaşamaması gereken piç.
öleceksin değil mi? bu cesaretim boşa çıkmayacak, ben sonunda, hayatımın katilini öldüreceğim. bütün bu kabuslar bitecek. başka kabuslar başlayabilir, sorun değil, ama ben artık senden gelenlerle savaşmaktan yoruldum baba. baba derken nasıl içim kalkıyor bilemezsin. bu hisle daha da saplıyorum bıçağı, çektiğim tüm acıların cezasını çekmelisin. ölümle tanışmalısın.
bana çok şey yaşattın baba, bize çok şey yaşattın. benden çok şey aldın, beni tükettin, beni hasta ettin. en önemlisi, tüm bunları yaptığını asla görmedin. seni asla affetmedim, asla affetmeyeceğim, bana yaptıklarını affetsem kardeşime, ona yaptıklarını affetsem anneme yaptıklarını affetmeyeceğim. hayır hayır, hiçbir şeyi affetmeyeceğim.
benden esirgediğin hiçbir şeyi affetmeyeceğim. bana zorla yaşattığın bu hayatı affetmeyeceğim. beni uğraştırma, kolayca öl, tamam mı? geri kalan hayatım da pek iyi geçmeyecek, biliyorum, ama artık ölmen gerekiyor baba, ben, senin nefes alışından çok yoruldum. her aldığın nefes benim ciğerlerimi tıkıyor.
biraz rahatça nefes alayım.
seni öldürdüğüm için beni affetme, senin affını bile istemiyorum. keşke hiç var olmasaydın. benim elimden her şeyi aldın sen. geri de alamadım. bunu yapmamı hak ettin. çok daha öncesinde hak ediyordun. ama engelleniyordum bir şekilde. sonunda, o güne ulaştık.
"hoseok, ne yaptın sen? tanrım! ne yapacağız şimdi?" annemin sesi.
sana da kızgınım anne. bizi bu hayattan kurtarmayı seçmedin. zahmetli olan buydu çünkü. o denli güçlü değildin. ama ben babamı öldürebilecek o gücü sonunda buldum.
kardeşim de bir şeyler söylüyor, içten içe rahatladığını görüyorum, babam ölecek, tam kalbine sapladım çünkü.
ikisine bakıyorum. "şşş," diyorum, "ben her şeyi hesapladım, siz hayatınıza güzelce devam edeceksiniz."
evet, kendimi feda etmiş oldum. ama artık bu ailenin yükünü taşıyamıyordum. herkes mutsuz, umutsuz, yorgun. bu adamın böyle bir gücünün olmasını daha fazla istemiyorum. suçumu gizlemek ya da kaçmak da istemiyorum. cezamı verin, babamı öldürmenin gururuyla yaşayayım.
babam yere yığılıyor, bıçak elimde kalıyor. oluk oluk kan boşalıyor babamın göğsünden. benim de içimde biriken kirli kan boşalıyor sanki, öyle rahatlıyorum.
kardeşim korkuyla yanıma yaklaşıyor. "abi! abi sen ne yaptın?"
ne yaptım, ne yaptım?
gülümsüyorum, rahatladım, gerçekten rahatladım. "artık özgürsün kook. kendi hayatını yaşaman için seni özgür bırakıyorum."
koluma sarılıyor bir tanecik kardeşim. "abi, abi ben sensiz yaşamak istemiyorum, bizi bırakma."
herkes yaşanacakların farkında, parmaklıklar ardında kolay bir yaşam sürmeyeceğimin. çünkü geçmişte söyledim, onu öldüreceğimi. defalarca konuştuk bu senaryoyu, bana engel oldular.
kook'a yaklaşıyorum, sarılmak istiyorum ama bir adım geri çekiliyor. siktir, bu beklemediğim bir hamleydi. kardeşim, küçük kardeşim benden korkuyor. bu duyguyla baş edebilmenin yolunu bilmiyorum. çünkü, çünkü yıllarca babam bizi korkuttu. korkuyla büyüdük biz.
kook'u korkutmuş olmak beni parçalara ayırıyor. "korkma, korkma bir tanem, sana zarar vermeyeceğim, abin sana zarar vermeyecek."
annem babama bakıp ağlıyor. onun da rahatlaması gerekmez miydi? babamın bedeninin yanına gidip kalbine bastırıyor, ölmesini engellemeye çalışıyor.
annemden de bir darbe yiyorum. tüm yaşanılanlara rağmen, az önce babam üstüme bir televizyon fırlatmış olmasına rağmen, onun ölmesini istemiyor. bana kızıyor, resmen bana kızıyor. telefonla ambulansı aramaya çalışıyor. annem, annem beni o kadar da sevmiyormuş, her gün yeni bir şey öğreniyorum.
defalarca planlamış olsam da hiçbir şey planladığım gibi gitmeyeceğini anlıyorum.
"anne ne yapıyorsun? o kurtarmamız gereken biri değil." diyorum ama annem bana öyle bir bakış atıyor ki, dilim tutuluyor.
"ne olursa olsun o senin baban hoseok, seni asla affetmeyeceğim."
affedilmesi gereken biri miyim ben? ben bizi kurtarmaya çalışan biriydim sadece. buna değmediğini anlıyorum.
yoongi haklıydı.
yoongi haklıydı.
beni anneme karşı binlerce kez uyarmıştı. ben de ona binlerce kez kızmıştım. siktiğimin yoongi'si, başka bir şeyde haklı çıksan ölür müydün?
birden panikliyorum. teslim olma düşüncesi eskisi kadar hoş gelmiyor. annem ambulansla konuşuyor. ne yapacağımı bilemiyorum. cebimdeki telefon titriyor. bakıyorum, yoongi arıyor. onunla bir daha görüşeceğimizi sanmıyordum ama telefonu açıyorum.
"yoongi, yapmamamı söylediğin şeyi yaptım."
kurgudan ilk izleniminiz nedir? farklı olmasını umuyorum
nasılsınız? ben oldukça yorgun ve umutsuzum
umarım siz, hayattaki şanslı insanlardansınızdır. acıyla haşır neşir olmayan, yaşayabilen insanlardan.