Hayat...
Ne kadar acımasızdı...
Ne kadar tahmin edilemez...
Ne kadar şaşırtıcıydı...
Ne kadar vicdan yoksunuydu...
Nasıl...
Nasıl her şeyi ailesi olan bir adamı, değerli karısından ayırabilmişti...
Nasıl...
Ve neden?
Kurtulamadı, ne yaparsa yapsın kurtulamadı kafasındaki bu düşüncelerden Shikamaru. Biliyordu hepsi bir imtihandı, bu da geçecekti. Zamanla unutacaktı ya da yaralarını sarmayı öğrenecekti, bir şekilde atlatacaktı...
Ama nasıl... Geçecek miydi gerçekten? İçindeki 2 haftadır sönmek bilmeden yanan, yandıkça canını daha da yakan ateş sönecek miydi ya da dizginlenecek miydi? Büyük Okyanus'taki suyu gelseler dökseler yine söner miydi içindeki bu kor, bu yangın?
Nara Temari. Shikamaru'nun bakmaktan sakındığı değerli karısı, kendi tabiriyle zahmetli kadını. 2 hafta önce 23 Eylül'de, Shikamaru'nun doğum gününden bir gün sonra oğulları Shikadai'nin doğumunda bu fani dünyaya veda etmişti. Bir nevi annesi Karura ile aynı kaderi paylaşmıştı, yavrusunu hayata getirirken kendi hayatından olmuştu.
Shikamaru ilk başta hazmedemedi, anlayamadı, kaldıramadı. Ya da hazmetmek istemedi, anlamak istemedi, bu acıyı kaldırmak istemedi. İstemiyordu işte, Temari'nin öldüğü gerçeğini kabul etmek istemiyordu!
Fakat o her ne kadar istemese de diretse de gerçekliğe karşı gelemezdi. Artık yanında somut olarak bulunan ona sarılan, öpen bir Temari yoktu, sadece kalbinde taşıdığı soyut bir Temari vardı.
Beşiği sallarken aklına doğuma son bir hafta kala olan konuşmaları geldi.
"Shikamaru, sence... Ben de annemle aynı kaderi paylaşır mıyım?"
"Hangi anlamda tam olarak?"
"Sence ben de doğu-"
Shikamaru işaret parmağını karısının dudağına koyarak susturdu.
"Doktor bunun genetik olmadığını söylemişti zaten. Ayrıca başınıza öyle bir şey gelmesine asla izin vermem, tamam?"
"Ama-"
"Her ne olursa olsun buna izin vermeyeceğim."
Shikamaru, karısının dudaklarını yumuşak bir şekilde kendi dudaklarıyla kapattı.
Kader onun elinde değildi ki, ne kadar izin vermeyeceğini söylerse söylesin onun laflarıyla gidemezdi hayat, öyle bir dünya yoktu. Olgun ve zeki biri olarak bunu anlıyordu, beyni mantıklı olanı kabul ediyordu ama kalbi... Kalbine hâlâ söz geçiremiyor, olanlardan kendini sorumlu hissediyordu.
Beşikte uyuyan oğlunun alnına küçük bir öpücük kondurdu.
"Özür dilerim Shikadai..." dedi yanağından birkaç damla gözyaşı akarken. "...Anneni koruyamadım."
Kapının tıklatıldığını duyduğunda hemen gözyaşlarını sildi ve ayaklandı. Pek uğrayan olmazdı aslında, insanlar baş sağlığı dilemek için gelirdi normalde ama evde küçük bir bebek olduğunu bildiklerinden sadece telefonla Shikamaru'ya ulaşmışlardı. Kapıya doğru ilerledi. Araladığında kendi gibi bitik görünen iki yüzle karşı karşıya geldi. Yeniden gözlerinin dolmasına engel olamadı. Kardeşlerini görmek bile senin yüzünü hatırlatıyor, ah Temari...
Gaara'nın insomniasından kaynaklı olan gözünün etrafındaki siyah halkalar daha da belirginleşmiş gibiydi. Normalde yüzüne makyaj yapmadan çıkmayan Kankuro bile hiç öyle bir şeye tenezzül bile etmemişti, yüzü ifadesizdi. Abladan öte onları büyüten kişiyi, 2. annelerini kaybetmişlerdi sonuçta.
"Shikamaru, cenazeden sonra pek görü... şemedik..." dedi Gaara, arada zorla yutkunurken. Söze onun girmesi gerektiğini biliyordu çünkü Kankuro konuşmaya başlar başlamaz yası koyardı.
"Evet... İçeri geçmek ister misiniz?"
"Yok teşekkürler. Biz sizi rahatsız etmeyelim. Aslında bir şey vermek için gelmiştik." dedi Gaara, elindeki hoş beyaz gül desenlerinin bulunduğu defteri Shikamaru'ya uzatırken.
"Ablam bunu bana doğuma gitmeden önce emanet etmişti. Doğumdan sonra geri alacak-" devamını getiremedi, sesi titrerken konuşmaktan nefret ederdi.
Shikamaru defteri hatırlamaya çalışır bakışlarla aldı defteri. Evet, hatırlıyordu. Hamilelik dönemi boyunca bu deftere bir şeyler yazardı hep Temari. Ne yazdığını sorduğundaysa söylemez, daha sonra okutacağından bahsederdi.
"Teşekkürler..." dedi cılız bir sesle.
"Eğer..." dedi Kankuro sonunda biraz kendini toparlarken. "Shikadai konusunda yardıma ihtiyacın olursa, hiç adamları değiliz ama, bizden yardım istemekten çekinme!"
Shikamaru'nun cevabını beklemeden arkalarını dönüp ilerlemeye başladılar ki Shikamaru'nun sesiyle durup başarını arkaya çevirdiler.
"Temari'yle evlendiğim günden beri, artık siz de benim kardeşlerimsiniz. O yüzden, abinizmişim gibi davranmaktan çekinmeyin!"
Üç acılının da yüzünde buruk bir tebessüm oluşurken Gaara ve Kankuro onaylarcasına başlarını salladılar. Onlar gittiğinde Shikamaru kendini salondaki kanepenin üzerine attı.
Shikadai'yi uyandırmasa kendiliğinden hayatta uyanmazdı. O yüzden rahatlıkla okuyabilirdi. Ne kadar rahat olabilirse tabii.
Kapağı açtığında Temari'nin el yazısını görünce bir duraksar gibi oldu. Ama hayır, daha şimdiden değil, dedi içinden. Derin bir nefes alıp cesaretini topladı ve okumaya başladı:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Günlük ~ShikaTema~
FanfictionShikadai'nin doğumunda vefat eden Temari'nin oğluna yazdığı günlüğü Shikamaru okur... !Kapakta kullandığım dahil hiçbir fotoğraf veya resim bana ait değildir!