1. Bölüm

8 0 0
                                    



Yeni Bölüm.



Üç buçuk yıl önce.

İnsanoğlu farklıydı. Farklıydı ancak doğma büyüme değildi. İnsanlar değişebilirdi. Gülmüyorsa, hiç gülmeyecek değildi ya da hiç gülmemiş değildi. Herkesin bir geçmişi, geleceği vardı. Anısı vardı, hayali vardı. Gözyaşı vardı, mutluluğu vardı.

Her şeyin bir yolu vardı, korkunçtu. Sola dönüşünün bile bir anlamı vardı, hangisinin doğru yol olduğunu bilmeden kendi tercihini yapıyordun ve bu, çok tehlikeliydi. Hayatın seninle ilgili o kadar planı vardı ki, ister istemez bir şeyin olmasına sebebiyet veriyordun. Korkuysa korku, tehlikeyse tehlikeydi.

"Jeongguk?" Görüş alanıma aniden giren gözünü ovalamakta olan çocuk yavaş yavaş bana yaklaştığında elimi yıkamış, havluyla güzelce kurulamıştım. "Taehyung hyung... Beni uyandırmalıydın."

"Çok güzel uyuyordun, dokunamadım." Dokunmak istemedim, senden önce ben rahatsız olurdum kendimden.

"Anlıyorum, ne yapıyordun?" Yüzünü yeni yıkadığını belli eden saçlarındaki ıslaklık ruhumda kıpırtılara sebep olurken gülümsemeye çalışmış, düşüncelerimi gizlemiştim o parlak gözlerinden. Çünkü ben korkuyorsam kim bilir o nasıl korkardı benden. Her bir ayrıntısı benim için gönderildiğini sesleniyordu sanki. "Kahvaltı hazırladım, aç olursun diye düşündüm."

Tezgâha yaslanıp kollarımı göğsümde bağladığımda dilini görüş alanıma sokarak dudakları üzerinde gezdirmiş, daha sonra ise dudaklarını diline sürtüp büzmüştü alt dudağını. "Gitsem iyi olacak aslında... Hazırlık yapmışsın o kadar üzgünüm. Namjoon hyung gece eve gelmediğim için çıldırmış olmalı."

"Şeyle yaşadığını sanıyordum.. Jimin? O yüzden eve gidemeyeceğini söylemiştin dün." Çok zordu düşüncelerimi dudaklarından ayırmak ancak çabucak toparlanıp ilgimi çeken konuda konuşabilmiştim. Çocuk beni olduğumdan daha zor bir hale sokuyordu. Ona ilgi duymak kendimle ilgili verdiğim en büyük savaştı sanki. "Ah evet, üçümüz beraber yaşıyoruz. Beni büyüttüler denebilir, telefonumu da bulamadım yoksa haber verecektim."

"Askıdaki montunun cebinde olması lazım, ben kahvaltı hazırlarken çalıyordu ama bakmam ayıp olurdu."

"Doğru, teşekkür ederim. Ben görüşüp geleceğim. Eğer izin alabilirsem kahvaltı edebiliriz Taehyung hyung."

"O halde dua etmeliyim?" Sorarcasına dudaklarımı terk eden cümleden sonra gülmüş ve benim açımdan paytak adımlarla terk etmişti mutfağı. Bense gerisinde tavşan dişlerinin güzelliğine takılı kalmıştım öylece. Çocuk, çok güzel gülüyordu.

Alt dudağıma uğrattığım şiddete son verirken pantolonumun cebinden telefonumu çıkartmış ve aradığım numarayı bularak yaslamıştım kulağıma.

Farklılık insanoğlunun doğasında vardı. Herkesin reddettiği bu durum birçok kez başlarına geliyordu ve onlara göre hiç değişmiyorlardı. Farklılık çizgi dışında kalırdı ancak bazı insanlar çizgiyi geçmeden de farklılaşabilirdi. Benim işe gitmek için hazırlanıp daha sonrasında o tavşan dişler nasıl yemek yiyiyor acaba diye düşünerek geri adım atmam gibiydi sanırım.

Bu durum için aradığım asistanımla kısa bir görüşme yaptıktan sonra masaya koyduğum bardaklara su doldurup beklemeye başlamıştım Jeongguk'u.

SüveydaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin