Çalmak ya da çalmamak... işte bütün mesele buydu.
Kim Taehyung sararıp solmuş ikili koltuğa yayılmış, âdeta boya küpüne düşmüş sarışını inceledikten sonra dikkatini tekrar kadının elindeki para dolu açık çantaya verdi. Dudaklarını birleştirip kendisine birbiriyle çelişen tavsiyeler vermeleri için omuzlarında hayali melek ve şeytanın çıkmasını bekledi. Hiçbir şey olmadı. Bundan da anlaması gerekmez miydi? Bir şey olacağına vicdanı onu terk etti.
Taehyung odanın diğer ucuna geçip kullanılmamış, tahminen 1992 model kocaman stereo sisteminin üstüne oturdu. Soluk renkli pis halının üstüne çöktü ve dizlerini göğsüne çekip titrek bir nefes aldı.
Josh's Way adlı bardaki akşam vardiyası, bekârlığa veda partileri ve nehrin kuzey tarafındaki üniversiteden gelen okul kulübü üyesi genç erkeklerin saat gece dörde kadar içki siparişlerini haykırmalarıyla her zamanki gibi aşırı yoğundu. Daegu'da şehir merkezinde tipik bir akşam böyleydi. Çoğu geceler Taehyung da bağırarak onlara eşlik eder ve üstüne düşen rolü oynardı. Çok gürültülü müzikten duyamadığı şakalara bile gülerdi. Elinden geleni yapardı.
Genç erkeklerden oluşan düzenli müşterilerine tek bir kez bile zorla gülümseyecek gücü bulamadığı bu akşam, eve geldiğinde kendisini bekleyen bir tomar para bulması tamamen tesadüf müydü? Dahası, anneleri aylardır kapılarında bitmemişti ama uğrayıp kestirmek için bula bula bu geceyi bulmuştu.
Taehyung, Chae-Yeong'la en son konuştuğunda - tamam tartıştığında- annesi geçinmek için striptiz yapıyordu. Eğer uyuşturucu ve alkolün verdiği bulanık kafayla yaşamaya hayat denirse yaşıyordu. En azından şerefiyle sızmayı ve bu süreçte de Taehyung'un on yedi yaşındaki kız kardeşi Eun-Ji'yi uyandırmamayı başarmıştı.
Eun-Ji, annelerinin alışılageldik yokluğu yüzünden girdiği depresyonu cesurca saklamaya çalışıyordu ama Taehyung bunun onu derinden yaraladığını biliyordu. Taehyung birinin kız kardeşini incitmesini hiç de hafife almazdı. İster annesi, ister başkası olsun.
Gözlerini kısarak bir kez daha para dolu çantaya baktı. Chae-Yeong'un bu kadar parayı bir direğin etrafında dans ederek kazanmış olmasına imkân yoktu. Yüzlük banknotlardan oluşan ve lastikle tutturulmuş iri desteleri inceledi.
Bu kadar para kazanmak için neler vermezdi ki?
Önündeki deste deste paralar; özgürlüğü, değişimi, Eun-Ji ile geçimlerini sağlamak için içki doldurmaktan başka bir şey yapma fırsatını simgeliyordu.
Eun-Ji.
Bu, Taehyung ın kız kardeşini ev denen bu harabeden; annelerinin -tabi eğer eve gelirse- yanında getirdiği tuhaf adamların yarattığı tehlikeden; yirmi beş yaşındaki oğlunun seni soyup soymamayı düşünürken ikinci el dükkânından alınmış bir koltukta sızmaya iten bir kaderden kurtarmasına yönelik ilk ve tek fırsattı. Yine de Taehyung eğer parayı alıp kapıdan çıkarsa bunun bir şekilde başına dert olacağından neredeyse kesinlikle emindi. Dahası bu bir tek kötü kararın onu en büyük korkusuna, yani annesi gibi olmaya bir adım daha yaklaştıracağını da fark etmişti.
Taehyung koltuktaki deri ve kemikten oluşan yumrunun da bir zamanlar hayalleri ve bir nevi hedefleri olduğuna inanmak zorundaydı. Sonra da yanlış bir karar sonucunda kendini tanga giymiş ve memelerini örten yapışkanlardan takmış bir halde 80'lerden kalma, modası geçmiş bir şarkı çalan Greg adında bir kamyoncuya poposunu sallarken bulmuştu. Ancak Taehyung belli bir süre iyi bir insan olabilirse, Eun-Ji'nin kaderini değiştirebilirdi. Altıncı sınıfı atlayan, bir denizci gibi küfreden ve onu ağlatabilen fotoğraflar çeken Eun-Ji'nin bir halt olma, önemli birisi olma şansı olurdu.
Dökülen boyalara, lekeli halıya ve iki kez ikinci el dükkânına bırakılan televizyon ünitesine baktı. Taehyung kız kardeşi için bir ebeveyn olma sorumluluğunu üstlenmeseydi, Daegu'yu ardında bırakarak çoktan kaçıp giderdi. Eun-Ji'yle paylaştığı odadaki gıcırdayan ikiz yatağında uykuya dalma, otobüsle şehre inip iki vardiya çalışmak için yarın sabah yine kalkıp sevimsiz rutini tamamlama, sonra da masaya yemek koymaya ve kirayı çıkarmaya çabalama ve bütün bunları yaparken bir yandan da kız kardeşine göz kulak olma fikri midesini bulandırdı.
İdolü Dolly Parton'ın da bir zamanlar dediği gibi "Yürüdüğün yolu sevmiyorsan kendine başka bir yol çizmeye başla." Bunun için Taehyung'n çok çabalaması gerekecekti. Bu yüzden de biraz paraya ihtiyacı vardı. Parayı alıp yüzünün önünde yelpaze yaptı ve küflü kokusunu içine çekti. Tabii suçluluk duygusu her an baş gösterebilirdi ve çantayı Chae-Yeong'un koluna tekrar yerleştirip onu hiç görmemiş gibi de yapabilirdi. Sonra da vicdanı rahat bir halde ve annesinin yeni bir sayfa açıp parayı Eun-Ji için kullanacağına, onu daha güzel bir eve taşıyacağına dair asılsız bir umutla uykuya dalabilirdi ya da kaderin önüne koyduğu bu fırsatı değerlendirebilir ve orayı terk edip gidebilirdi.
Çantayı alıp omzuna atarken insan doğasına dair çok önemli bir şey öğrendi. İnsanlar çoğu zaman tartışmalı kararlar verirlerdi ve kocaman bir pişmanlık dalgası onlara doğru geliyor bile olsa o kararları verirken gülümserlerdi. Taehyung kendisine şaşkınlıkla bakan vicdanına el hareketi çekip eşyalarını toplamaya gitti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tell Me Pretty Lies || Taekook
FanfictionKim Taehyung her şeyi bırakıp Daegu'dan Busan'a 17 yaşındaki kız kardeşiyle gelmiş ve şehrin gözde ama sessiz bir bölgesindeki eski yapılı, çok katlı bir binaya taşınmıştı. Yeni şehir, yeni bir sayfa.. diye düşünen Taehyung'un hayatı, karşı dairesin...