"Bir iyiliğe ihtiyacım var."
Taehyung onu geçmeye çalışarak alaylı bir ifadeyle güldü. "Anlamıştım zaten."
Jungkook onu durdurmak için elini beline koydu ve "O tarz bir iyilik değil," deyip güldü. "Yarın akşam bir yardım yemeğine katılmak zorundayım ve senin de bana eşlik etmek üzere yanımda gelmene ihtiyacım var." Taehyung cevap vermedi. Sadece ona inceleyen gözlerle baktı. "Sana senden para kabul etmeyeceğimi söyledim, kesinlikle etmeyeceğim ama ödeşmemiz konusunda kararlı olduğuna göre bunu odayı kullanmanın bedeli olarak sayacağım."
Al işte. Taehyung ürperdi. "Bir randevu demek. Öyle mi? Bu kadar kısa bir sürede yerime bakacak başka birisini bulmak kolay olmayacak biliyorsun değil mi?"
"Yedide hazır olabilir misin?"
Taehyung iç geçirdi. "İyi. Peki."
Jungkook, "Ben hâlâ kendime hâkim olabiliyorken bırakayım da duş al," deyip homurdanarak geri çekildi ve banyodan çıktı.
***
Taehyung kollarına losyon sürerken randevuları için hazır halde beklediği misafir odasından sokak kapısının açılıp kapandığını duydu.
Randevu.
Bu aslında hiç hoş bir ifade değildi. Evet, Jungkook ile bir randevusu vardı.
Taehyung kendi kendine konuşarak, 'Çok iyi!' dedi. Duvardaki saat ona Jungkook'un kendisini almaya tam olarak yarım saat geç geldiğini gösteriyordu. İyilik olarak ondan kendisine eşlik etmesini istedikten sonra zamanında gelme nezaketini bile göstermemişti. Taehyung yaklaşık sekiz kez takıp çıkarttığı küçük halka küpeleri çıkarttı. Jungkook'a eşlik etmeyi en başında neden kabul ettiğini hatırlayamadı. Ona bir randevu karşılığında boş odasını vermesi onun standartlarına göre bile alçakçaydı. Taehyung bunu onun yüzüne vurup para kabul etmesini istemeliydi. Onun yerine kendisini onun teklifini kabul ederken buldu. Üstelik Jungkook çok ısrar da etmemişti.
Sabahı kendi dairesinde Lenny ve onun su basmış alanı tamir etmeleri için tuttuğu işçilerle geçirmişti. Kendisinin ve küçük kardeşinin eşyalarına bakıp bütün kıyafetleri dahil çoğunun kurtarılabilecek halde olduğunu görünce rahatlamıştı. Berbat olan şeyleri attıktan sonra ıslak kıyafetleri bodrum kattaki çamaşır odasına götürüp iyice temizlemişti. Neyse ki mobilya projelerinin çoğu da kurtarılabilir haldeydi. Ama bebek temalı sandığını temizlik görevlileri alsın diye kaldırımın kenarına çekerken çok üzülmüştü. Mahvolan sandık dışında evde oldukça ilerleme kaydetmişlerdi ve Taehyung yakın zamanda tekrar eve dönecekleri konusunda iyimserdi.
Su basan gardırobunu karıştırarak plastik kıyafet ambalajında duran tek şık kıyafetini çıkartmıştı. Taehyung aynanın önünde durup nasıl göründüğüne baktı. Siyah dar kesim ceketinin içine giydiği yer yer ışıltıların olduğu beyaz gömleği, zarif boynuna taktığı kırmızı renkli fuları ve kulağında sallanan tekli küpesine eşlik eden ince zinciri ile şık ve güzel görünüyordu. Saçlarını kurutup perçemleri alnına dağılacak şekilde bırakmıştı ve çok az makyaj yapmıştı. Yan dönerek saçını savurdu ve aynadaki yansımasına gülümsedi. Sonra omuzları düştü. Jungkook'un ne tür çevrelere takıldığını bilmiyordu. Belki bu kıyafetler öyle bir ortamda şık sayılmazdı. Ne de olsa Busan ile Deagu arasında insanların giyim tarzları ve davranışları açısından dağlar kadar fark vardı. İptal etmek için çok mu geç? Ona hasta olduğumu ya da işte yerime bakacak birini bulamadığımı söylerim. Ya da belki de Jungkook'la tartışmalıydı. Bunu nasıl başaracağını çok iyi biliyordu.
Bu son fikri çabucak aklından çıkarttı. Eğer bir tartışma başlatırsa muhtemelen sonu öpüşmeleriyle ya da dün gece banyoda yaşanan sahnenin tekrarlanmasıyla biterdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tell Me Pretty Lies || Taekook
FanficKim Taehyung her şeyi bırakıp Daegu'dan Busan'a 17 yaşındaki kız kardeşiyle gelmiş ve şehrin gözde ama sessiz bir bölgesindeki eski yapılı, çok katlı bir binaya taşınmıştı. Yeni şehir, yeni bir sayfa.. diye düşünen Taehyung'un hayatı, karşı dairesin...