"Bir varmış, bir yokmuş. Uzak bir ülkede, güzeller güzeli bir kız yaşarmış. Kızın annesi, o çok küçükken ölmüş. Babası ise, yıllarca kızını tek başına yetiştirmiş. Sonra bir gün babası, bir kadınla yeniden evlenmeye karar vermiş ve..." Kitabı okumadan kapattım. Çünkü, devamını okumayı yüreğim kaldırmayacaktı. Tıpkı beni anlatıyordu bu kitap. Tek bir farkla. Benim babam henüz evlenmemişti. Bu kocaman saray gibi evde babam, ben ve yardımcılarımız ile birlikte yaşıyorduk. Annemi kaybedeli uzun zaman olmuştu. Onu o kadar özlüyordum ki... Bunun için, bana onun ölümünü hatırlatacak tek bir satır okumaya dahi tahammülüm yoktu. Hele hele aileye yeni birinin katılması fikri bile, benim için ayakta görülecek bir kabustan ibaretti. Kapımın çalması ile elimdeki kitabı masanın üzerine bıraktım. Sakince "Gel" diye seslendim. Kapıdaki kişi babamdı. İnce, uzun yüzünün üzerinde, yılların verdiği acı ve yorgunluğu taşıyan siyah gözleri ile bana bakıyordu. Kıvırcık siyah saçlarına düşen aklar, zamanın onun için de acımasız davranacağını hissettiriyorlardı adeta.
Babam sakince odaya girdi ve yatağımın yanında bulunan sandalyeye oturdu. "Kitap, öyle mi? Yine kitap mı okuyor benim küçük kızım?" dedi ellerini altın sarısı saçlarımda gezdirirken. Ben, "Evet. Ama beni üzeceğini düşündüğüm için okumayı bıraktım. Annesi ölen bir kızdan bahsediyordu." dedim üzgün ve kırgın bir sesle. Babam, bana sanki kanadı kırık bir kuşa bakar gibi bakıyordu. Beni iyileştirmek istiyordu, bunu biliyordum. Ama maalesef yapamazdı. Çünkü yaralarım ruhumdaydı, görünmüyordu. "Benim güzel kızım" dedi sesi titreyerek. "Seni de anlıyorum. Annesiz büyümek çok çok zor. Ben de aslında bu konu hakkında konuşmak için geldim yanına" dedi. Kafamı kaldırdım ve deniz mavisi gözlerimi onun kömür karası gözlerine dikerek, "Bu konu hakkında derken neyi kastediyorsun baba? Umarım aklıma geleni söylemeyeceksindir!" dedim korku ile. Babam, "Korkma küçük meleğim. Bu korkulacak bir şey değil. Ailemize yeni insanlar katılacağını söylemek için geldim yanına" dedi sakince. Ama ben o kadar sakin değildim. Sinirle yerimden kalktım. "Yeni insanlar öyle mi? Hem de –lar eki ile! Yani birkaç insandan bahsediyoruz burada, doğru mu anladım baba?" diye sordum. Babam, "Evet benim güzel kızım. İnan onları sen de çok seveceksin. Hem ben bir tüccarım. İş için günlerce evde olmadığımda çok sıkıldığını sen de söylemiştin. Ayrıca seninle ilgilenecek bir anneye ihtiyacın var. Hem annen olacak kadının, senin gibi..." babamın cümlesini bitirmesine fırsat vermeden, "Baba lütfen!" diye bir hışımda lafını kestim.
Benim bir tane annem vardı ve o da artık aramızda yoktu. Onun yerine kimseyi koyamazdım. Babam kafasını yere eğmiş ve, "Peki kızım. Eğer sen istemezsen ben de evlenmem. Benim için öncelik her zaman sensin" demişti kısık ve üzgün bir ses tonu ile. Sonra yerinden kalktı,bana gülümsedi ve kapıyı açtı. O anda, ne kadar bencilce davrandığımı anladım. Babamın konuşmasına bile izin vermemiş, şımarık bir kız çocuğu gibi davranmıştım. "Baba" dedim pişman bir ses tonu ile. "Konuşmamız bitmedi herhalde, gel yanıma istersen devam edelim konuşmamıza.Bir an boş bulundum kusura bakma. Anladığım kadarı ile yeniden evlenmeye karar verdin öyle mi?" diye sordum. Babam, "Gerçekten Cinderella, istemezsen bu konuyu konuşmak zorunda değiliz. Ben tamamen senin için faydalı olacağına inandığımdan yeniden evlenmeye karar verdim. Hem o kadının senin gibi iki tane kızı var. Sana arkadaşlık ederler. Bu koca evde tek başına sıkılmazsın. Ayrıca, her ne kadar ben baban olsam da anne şefkatine de ihtiyacın var benim güzel meleğim" dedi.
Ben, bir an için kalbimin dar koridorlarında beynimden geçen düşüncelerimi gezdirdim ve neticede babama hak vermem gerektiğini düşündüm. Gerçekten, benim bir anne şefkatine ihtiyacım vardı. Evet, kimse annemin yerini alamazdı, zaten alması da gerekmiyordu. Ama babam, işi icabı bazen günler, hatta haftalarca eve uğramıyordu. Evimizin etrafında başka ev de yoktu. O gelene kadar, tüm günlerimi kuşlar ve kediler ile konuşarak geçiriyordum. Sevgi ve şefkate duyduğum açlığın şiddeti, babam gelene kadar her geçen gün daha da artıyordu. En azından o kadın ve kızları bana gösterecekleri sevgi ve şefkat ile yalnızlığımı ve annesizliğimi unuttururlardı bana. Kafamı yerden kaldırdım ve,"Tamam babacığım. Gerçekten, düşününce senin haklı olduğuna karar verdim. Sanırım yeni insanlara, hayatımıza nefes olacak yeni canlara ihtiyacımız var" dedim ona sarılarak. Babam, evlilik kararını benim de onaylamama çok sevinmişti. Yanaklarında gamzeler açarak, "Çok sevindim kızım bu düşüncene.O zaman yarın, cici anneni nikahtan sonra kasabasından alıp geleceğim. O ve kızları inan bana bizim için yeni ve güzel başlangıçlara ev sahipliği yapacaklar" dedi. Babama sarılırken tek dileğim bu düşüncenin gerçek olmasıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cindercula
FantasyGözlerini satırlarımda gezdiren değerli okuyucu, merhaba. Cinderella hikayesine yeni bir soluk getirmek istedim. Cinderella hikayesini bilirsin. Hani; Cinderella baloya gitmek ister, ama üvey annesi ve üvey kardeşleri onu götürmek istemezler. O zama...