Karşımda üzgün ve mahçup bir halde Luna duruyordu. Şaşırmış bir şekilde ona bakarken, "Senin ne işin var burada? Neler oluyor? Bana açıkla lütfen" diye sordum. Luna, "Çok özür dilerim Cinderella. Bu olanlar tamamen benim suçum. Seni evinin önüne göndermem gerekirken, yanlışlıkla Kont Dracula'nın şatosunun önüne göndermişim" dedi. "Yanlışlıkla ha!" dedim sinirle. "Benim şimdi evimde olmam gerek. Senin yüzünden buradayım. Başıma neler geldi biliyor musun? Kont Dracula bana evlenme teklif etti. Şimdi ne olacak, nasıl çıkacağım bu şatodan?" diye sinirle ona soruyordum. Luna, "Gerçekten yaptığım yanlışı telafi edeceğim. Ama bu çok ilginç. Dracula'yı duymuştum.Ama daha önce hiçbir kıza evlenme teklif ettiğini duymadım. O, hep çok sinirli ve tuhaf bir adamdır. Sana iyi davrandı öyle mi?" dedi. Ben, "E.. Evet, gayet iyi davrandı. Ama ben prensimle evleneceğim Luna. Hemen şu yanlışı düzelt" dedim sabırsızlıkla. Luna, birkaç ufak deneme yaptı, ama bir türlü beni kendi dünyama gönderemedi. Sabaha kadar kendi dünyama gitmeyi umarken yorgun düşmüş ve sabah, sandalyede daldığım uykumdan uyanmıştım.
Sırtım o kadar ağrımıştı ki yerimden zorlukla iniyordum. Dracula, kapalı perdelerle süslü yemek odasının önünde gülümseyerek beni karşıladı. "Günaydın matmazel, senin için hazırladığım odada rahat uyuyamadın herhalde" dedi. "Her uykusunu tabutta geçiren biri için iddialı laflar bunlar" dedim sinirle ona. O ise, derin derin gözlerime bakarken, "Eğer, evlenme teklifimi kabul edersen, tabutumun rahatsız olmadığını sana ispat edebilirim" dedi. Ben, "Hayır teşekkür ederim. Gündüz uykusu bana göre değil. Ben prensimi bulup onunla evleneceğim" Dedim sinirle. Dracula, "Seni sadece ayakkabından tanıyan bir koca adayı için iddialı laflar bunlar" dedi. "Ne demek istiyorsun?" diye sordum ona. Dracula ise, "Hadi Cinderella, sinirlenme ama, kitabını defalarca okudum. Seni gerçekten sevseydi, kapı kapı ayakkabı dolandırmazdı. Bunu demek istiyorum. Ben olsaydım, gittiğin anda peşinden gelirdim. Seni bulurdum. Sarayda, boş boş oturup beklemezdim" dedi. Ona çok sinirlenmiştim. O, ne hakla hayatıma karışırdı. Sinirle kendimi dışarıya attım. Dışarıda, büyük kar kütlelerinin üzerine ışıl ışıl düşen bir Güneş vardı. Dracula da peşimden geldi. Ama gün ışığı, onun yüzüne siper ettiği elini yakmıştı. Korkunç bir çığlıkla "Dur, gitme! Dışarısı çok soğuk. Donarsın bu soğukta" diye bağırıyordu. Ama, kendi yanan elini görmüyordu bile.
Telaşla geriye döndüm. Onunla şatoya girdim. Elleri yanık içindeydi. "Sen" dedim "Ne yapmaya çalışıyorsun? Sen bir vampirsin. Gün ışığına çıkamazsın. Gün ışığı yakar seni" diye sardım yaralı ellerini. O ise, "İnan bana, dışarıda senin soğuktan donma ihtimalin, benim elimin cayır cayır yanma ihtimalinden daha korkunç geldi bana. İşte bunun adı, aşkına sahip çıkmaktır" dedi. Onun bu düşünceleri ve davranışları, ona karşı buz gibi olan kalbimde bir kıvılcım çıkarmıştı. Ona karşı değişmeye başlayan hislerimi beynime kaydederken, "Aşkına sahip çıkmak mı?" dedim düşünceli bir ses tonu ile. O anda oluşan sessizliği Luna'nın devirdiği vazo bozmuştu. Hem beceriksiz, hem de sakardı bu peri. "Senin burada ne işin var?" diye sordu Dracula, Luna'ya. Sonra sinirle Justo'yu çağırdı. "Justo! Benim şatomda benden habersiz içeri giren bir misafir daha var. Sen ne iş yapıyorsun!" diye kızdı ona. Ben, bu cümleden çok rahatsız olmuştum. "Evet, Sayın Kontum. Sizden habersiz şatoya girdik ama merak etmeyin, şimdi çıkıyoruz. Zaten, Luna da beni kendi dünyama götürecek" dedim Luna'ya bakarak. Dracula, "Hadi Cinderella, seni kastetmediğimi biliyorsun" diyordu.O sırada Luna, ellerini birleştirmiş bir parça tedirgin halde, "Şeyyy Cinderella... Sana söylemem gereken bir şey var ama..." diyordu mahçup bir halde. Ben, sinirle ona doğru yöneldim. "Bırak şunu! Hemen gidiyoruz. Beni dünyama götürüyorsun" diyordum kısık bir sesle. Luna ise, "Cinderella, gerçekten bunu çok isterdim. Bak dünyana dönmenin yolunu da buldum. Ama orayı kontrol etmek için gittiğimde bambaşka şeyler gördüm" dedi.
Sona sesindeki tedirginlikle cümlesine devam etti. "Aslında nasıl söyleyeceğim bilmiyorum. Ama prens, senin yerine; sen zannettiği başka bir kızla evleniyor.Tabi ki senin kadar güzel olmayan, ancak sana benzeyen başka bir kızla düğünleri var bu akşam" dedi.Bir anda donakalmıştım. Dracula bunu duyunca, gür bir kahkaha attı. "Ne yani? Ayağı seninle aynı numara olan tek kız sen mi olacaktın?" diye gülüyordu. Sonra, "İşte aşkına sahip çıkmak derken, tam olarak bunu kastediyordum. Ben olsaydım, seni tek bakışından tanırdım. Şimdi bir karar vermen gerek güzel Cinderella. Ya, hala evinde hak etmediğin bir hayata kırgın bir kalple geri dönersin, ya da burada benim kraliçem olarak kalırsın. İnan bana, ben seni asla incitmem. Benim altın saçlı meleğim" dedi. Bir anda bakışları yumuşamıştı. Bir ona, bir de gün ışığından yanan ellerine baktım. O, benim soğuktan donmamam için kendi hayatını tehlikeye atmıştı. Hayatımın kararını o anda verdim. Artık eski dünyama dönmeyecektim. Yanına gittim. Alev alev yanan kızıl gözlerinin içine baktım. "Teklifin hala geçerli mi?" diye sordum ona. Bir anda gözleri parladı. "Tabi ki" dedi.Ben, mavi gözlerimi onun kızıl gözlerine dikerek, "O zaman, evlenme teklifini kabul ediyorum Kont Dracula" dedim. Ona sarıldım. O anda Luna, "İnanamıyorum, ben de bu Cindercula kim diyordum.Demek vampire dönüştüreceğim kraliçe senmişsin.Sonunda Kont Dracula gerçek aşkını buldu. Vampir dünyası kraliçesine kavuştu, bu sefer işimi tam yapacağım" diye başımızdan aşağı yıldızlar yağdırmaya başladı. Gözlerimi açtığımda Dracula hayranlıkla bana bakıyordu.
Ağzımın yan tarafında dişler vardı. Uzun sarı saçlarım, yerini abanoz gibi siyah saçlara bırakmıştı. Siyah ojeli tırnaklarım, bembeyaz tenimde tüm varlığı ile kendisini gösteriyordu. Dracula,"Hayatıma hoş geldin Cindercula" derken parmağıma elmastan bir yüzük takmıştı. "Sonsuza kadar mutlu olacağız değil mi?" diye sorduğumda; gülümseyerek, "Vampirler asla ölmezler. Sonsuza kadar benim kraliçem olarak kalacaksın Cindercula'm" dedi.
Ona sarılırken, sevginin ne zaman, nereden geleceğinin belli olmadığını düşündüm. Bir prensle evlenip, prenses olabilirdim. Ama eğer bu yanlış sihir olmasaydı, o prensin beni aslında hiç tanımadığını anlayamayacaktım. Şimdi bu gerçekleri bilerek çizdiğim yeni hayatımdan çok mutluydum. Kötü günler bitmişti. Cinderella ölmüş, Cindercula ise yeni doğmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cindercula
FantasíaGözlerini satırlarımda gezdiren değerli okuyucu, merhaba. Cinderella hikayesine yeni bir soluk getirmek istedim. Cinderella hikayesini bilirsin. Hani; Cinderella baloya gitmek ister, ama üvey annesi ve üvey kardeşleri onu götürmek istemezler. O zama...