every time i close my eyes, it's like a dark paradise

177 17 69
                                    

"Ben hayatımda bundan daha sorunlu bir hoca görmemiştim. Neyse ki bir seneliğine gelmiş geçici olarak ama az kök söktürmedi bize."

Taeyong, onunla birlikte yürüyen Jaehyun'a bakıp güldü. İlk dersleri aynı saatte başladığı için evden birlikte çıkmışlardı ve yürümek istemişlerdi. Şimdi ise bir şekilde konu açılmış eski okul anılarından bahsediyorlardı.

Bir hafta önce yaşanan olaydan sonra ikili arasındaki buzlar yavaş yavaş erimişti. Evde eskisinden daha çok vakit geçiriyorlardı ve bugünki gibi saatleri denk gelirse beraber çıkıp gidiyorlardı üniversiteye.

"Bahsettiğin profesörün adını çok duymuştum. Jeno da hep ondan yakınırdı Jaemin ile bana."

"Bir dakika sen Jeno'yu tanıyor musun?"

Taeyong başıyla onayladı onu.

"Evet. Doyoung tanıştırmıştı kuzeni olduğu için. Sen nereden tanıyorsun?"

"İki sene önceki bahar festivalinde karşılaşmıştık. Duymuşsundur şu meşhur 'mimarlar felaketini'."

"Ah duymaz olur muyum? Çok üzülmüştüm size o sıralar."

Gülümsedi Jaehyun. Taeyong ile o zamanlar tanışıyor olsa hayatının nasıl olabileceğini tahmin etti bir an.

Daha güzel olabilir miydi her şey?

"Krizi fırsata çevirdik diyelim. O gün tanışmıştık işte biraz da birbirimizi kurtarmış gibi olduk. Sonrasında Jaemin ile tanıştım. Ama Doyoung'tan pek bahsetmemişti."

Ceplerindeki ellerini çıkarıp göğsünde birleştirdi Taeyong bir yandan da Jaehyun'u dinlerken.

"Pek yakın oldukları söylenemez zaten. Hem fakülteler uzak hem de onlar."

Anladığını belirtircesine başını salladı Jaehyun. Bir an ikisi de konuşmayınca sessizlik olmuştu. Ama Taeyong bunu doldurdu.

"Siz burada mı tanıştınız peki? Yuta, Johnny ve sen."

"Hayır biz lisede tanıştık. Aynı sınıftaydık. Sonra bir şekilde aynı üniversiteyi kazandık. Aslında Johnny öğretmenlik istiyordu. Sonradan puanı yetmeyince o da bizim bölüme girdi."

"Kötü olmuş biraz. Ama ayrılmamış olmanız güzel. Biz de Ten ile aynı lisedeydik. O aslında buraya gelmeyecekti sonra bazı ailevi meseleleri yüzünden buraya gelmek zorunda kaldı."

"Onu burada bekleyen bir şey varmış demek ki."

Taeyong, ona döndüğünde gözleri yine gülümsemesine takılmıştı. İstemsizce gülümserken buldu kendine.

Eğer en güzel gülümseme ödülü filan olsa düşünmeden Jaehyun'a verirdi bunu.

Onun sessizleştiğini fark edip ona döndü Jaehyun. Gözleri buluştuğunda gülümsemeye devam etti.

"Haklısın."

Belki bizi de bekleyen bir şeyler vardır.

"Günaydın hyunglarım!"

İkili aniden aralarına giren bedene bakıp sonra birbirlerine baktılar.

Jaemin ikisinin de koluna girip kocaman gülümsemişti onlara. Diğer yanlarında beliren Jeno da gülümsemişti.

"Günaydın. Sizin ne işiniz var burada?"

Taeyong onlara gülümserken konuşmuştu. Jaehyun ise onun gibi cevaplarını bekliyordu.

"Jeno ile biraz dolaşmak istedik dersimize çok var daha. O sırada sizi gördük yanınıza gelelim dedik."

"İyi yapmışsınız. Biz de aynı şekilde biraz yürüyelim demiştik."

Jaemin imalı bir şekilde ikisine de bakarken Taeyong "aklından bile geçirme." dercesine baktı ona.

"E oturalım o zaman bir yerlere. Boş bir bank vardır herhalde buralarda."

Jaehyun etrafına bakınırken konuşmuştu. Jeno da onun gibi bakındıktan sonra sağ taraflarındaki bankı gösterdi.

"Şurası iyi gibi."

Dörtlü oraya doğru yürürken Jaemin, Jaehyun'un kolunu bırakıp Taeyong'u geriye çekmişti. Jeno ve Jaehyun'un gittiğine emin olduktan sonra ona döndü.

"Hyung. Nerelerdesin sen konuşamıyoruz bir türlü."

"Sorma hiç. Seni dinledim bak konuşmuyoruz şu an Doyoung ile."

"Ama bana bir şey anlatmıyorsun ki sana devamını getireyim."

Taeyong sıkıntılı bir nefes verip eliyle saçlarını karıştırdı. Doyoung'un adını duymak bile canını sıkıyordu.

"Sen bana git konuş dedikten sonra konuştum ben onunla. Geri de basmadım hiç pat pat söyledim her şeyi. Sonra da kalktı gitti bir şey bile demedi bana. 3 hafta oldu. Sınıfta göz göze gelsek bile başını çeviriyor hemen. Sanki her şeyi yapan benmişim gibi o kaçıyor bir de. Defalarca aradım, mesaj attım. Yok ama görmezden geliyor beni."

Jaemin, Taeyong'un dolan gözlerini fark edince hemen kollarını ona sardı sıkıca. Doyoung'un onun için hassas bir konu olduğunu biliyordu. İki türlü de buraya varacaklardı.

"Hyung üzülme lütfen. Belki kafasını toplamak istemiştir belki seni kırmamak için kaçıp gitmiştir. Hem o da iyi değil belli ki. Hallolacaktır ben eminim."

Taeyong ondan uzaklaştıktan sonra gözlerini silip bankta oturan ikiliye baktı. Çoktan bir sohbete dalmışlar gibiydi.

"Bilmiyorum Jaemin. Her şey bitmiş gibi hissediyorum. Kaybettim işte onu sonsuza kadar."

"Hayır tabii ki! O seni kaybetmeyi göze alabilir mi kendinden çok seviyor o seni. Ben eminim kafasını toplamaya çalışıyordur. Gör bak gelir sana birkaç güne. Güven sen bana."

"Öyledir umarım. Neyse şimdi onları gönderip konuşmuş gibi olmayalım gidelim hadi yanlarına."

Taeyong'u başıyla onayladıktan sonra hemen koluna girdi Jaemin.

"Siz ne ara bu kadar samimi oldunuz Jaehyun hyung ile. Sabah yürüyüşleri filan."

"Saçmalama Jaem. Dersimiz aynı saatte başlıyordu. Ben de hiç otobüs çekmek istemedim bu baş ağrısıyla. O da bana eşlik etmek istedi bu kadar."

"Öyle olsun bakalım."

Taeyong gözlerini devirdikten sonra yaklaştıkları banka ulaşıp Jaehyun'un yanına oturdu. Jaemin de Jeno'nun yanına oturmuştu hemen.

Dörtlü dersleri başlayana kadar birlikte oturup sohbet etmişlerdi uzun uzun. Jaemin ise biricik hyungunun uzun zamandan sonra ilk kez ışıldayan gözlerini fark etti.

Kocaman gülümsedi yan yana oturan ikiliye bakarken.

Bazı insanların gelmesi için bazılarının gitmesi gerekiyordu belki de.

.....

merhabalarr 😋

üzgünüm arayı biraz açtım ve pek uzun bir bölüm olmadı ama en kısa zamanda düzelteceğim ve daha sık atacağım bölümleri bunu biraz geçiş olarak görebilirsiniz 🙃

umarım beğenmişsinizdir 🥺💖

mwahh<33

forever only | jaeyongHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin